Müminler için karşılıklı sohbet ve bu sohbet sırasında Allah’ın anılması son derece önemli bir ibadettir. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir ortamda seviyeli bir konuşma üslubu ile imani konulardaki tefekkürlerini birbirlerine anlatır, ayetleri birlikte okuyup düşünürler. Üslubun sevgi ve saygı içinde tutulması çok önemlidir. Nitekim Allah “Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır…” (İsra Suresi, 53) emriyle de bu üslubun korunmasını hükme bağlar.

Zümer Suresi 18. ayetinde ise Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerin, yani temiz akıl sahiplerinin, “sözü işittiklerini ve en güzel olanına uyduklarını” belirtmiştir.

Müminlerin yaşadığı evler için Allah, “Allah’ın yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği yerler” şeklinde buyurmaktadır. Müminler “… onların içinde sabah akşam O’nu tesbih ederler.” (Nur Suresi, 36) İşte bu evlerde iman edenler karşılıklı sohbet etmekte ve Allah’ı anmaktadırlar. Üstelik Enfal Suresi’nin 2. ayetinde bildirildiği gibi onların “… Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir…” Bu yüzdendir ki müminlerin Allah’ı anmaları son derece içli ve samimi, her kelimesi hikmet yüklü, Kuran ayetlerinden örneklerle donatılmış ihlaslı sohbetlerdir.

Gerçekte müminler, dünyada da cennet ortamını mümkün olduğu kadar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu amaçla içinde oturdukları evler aslında, içlerinde cennettekinin benzeri sohbetler yapılan, gülünen, neşeli konuşmaların yapıldığı, aynı zamanda Allah’ın ayetlerinin okunduğu, hikmetinin konuşulduğu yerlerdir. Kuran’da detaylı tasviri yapılmış olan cennet sohbeti, karşılıklı tahtlar üzerine oturularak yapılır. Müminler orada Allah’ı anarlar, saçma ve boş bir konuşma olmaz. Bütün müminler kendilerine rahmet gösteren ve kendilerini bağışlayan Allah’a şükretmektedirler.

Cennetteki sohbetin ve zikrin benzeri elbette dünyada da müminler arasında gerçekleşir. Nitekim Kuran’a göre müminler için en büyük ibadet, Allah’ı zikretmektir. Bunun yeri ve zamanı yoktur, müminlerin arasında her ortamda Allah’ın anıldığı sohbetler oluşabilir. Bunu Allah Kuran’da şöyle haber verir:

“Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)

Müminlerin sohbetleri birbirinden çok farklı konularda olabilir, sonuçta her konuşma, her sohbet muhakkak Allah’a bağlandığı için müminin sohbetinde ‘boş konuşma’ olmaz. Allah’tan bahsedilmeyen, sonucunun Allah’a bağlanılmadığı bir sohbet insanın ruhuna sıkıntı veren boş bir konuşmaya döner. Bu yüzden müminler, örneğin güzel ve estetik bir ev gördüklerinde bunun üzerinde sohbet ederler, çünkü güzel ve estetik evler cennet nimetlerindendir.

Bu konuda sohbet etmek müminin şevkini ve cennete olan isteğini kamçılar. Mühim olan bu evin, dünyanın geçici bir metaı olduğunu, yok olmaya mahkum olduğunu, Allah’ın bu görüntüyü müminleri denemek amacıyla yarattığını unutmamaktır. Çünkü inkarcılar da böyle bir ev hakkında saatlerce konuşabilirler. Müminin farkı, tüm konuşmalarında Allah’ı anmasıdır. Çünkü müminler, “… kalpleri yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır.” (Rad Suresi, 28)

Allah müminlere has vasıfları sayarken bir ayette, “… ne ticaret ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’ (Nur Suresi, 37) şeklinde buyurmaktadır. Allah’ın zikri tek başına, iki kişiyle, ya da bir topluluk içinde de yapılabilir. Şüphesiz kişinin kendi başına kaldığında yaptığı zikir de çok önemlidir. Çünkü bu ruh hali, onun gün içindeki tüm hareketlerine yansıyacaktır. Böylece mümin, Allah ile olan yakın bağlantısını hiç kaybetmeyerek karşısına çıkan imtihanları rahatlıkla aşacak, yaptığı tüm hareketleri ecir kazanma niyetiyle yapacaktır.

Sohbet Adabı

İnsanların fikirleri, karşı tarafa olan sevgi ve saygıları en çok sohbetlerine yansır. Bu nedenle önemli olan, İslam ahlakının gereği olan sohbet adabına uygun davranışlarla, herkesin sohbetten istifade etmesini sağlamaktır.

Bilmişlikten Kaçınmak

Sohbet ederken rahatsızlık verici ortamlar oluşturan davranışlardan biri bilmişlik yapmaktır. Bilmişlik yapmak; sürekli kendi doğrularını öne çıkararak, saygısız bir üslupla konuşmak olarak tanımlanabilir. Böyle bir üslupla konuşan insanlar, sandıklarının aksine karşı tarafta son derece itici bir izlenim uyandırırlar.

Başkalarına da Konuşma Hakkı Vermek

Konuşan bir kişiyi sözünü kesmeden, nezaketle sonuna kadar dinlemek, söylediklerini anlamaya çalışmak Allah’ın rızasını kazandıracağı umulan güzel tavırlardandır. Bu tavır, konuşmacıya ve söylediklerine duyulan saygının bir göstergesidir. Ancak “baskın çıkacak şekilde, sürekli vurgulu bir tonda konuşanlar saygın, karakterli kişilerdir” mantığı da oldukça yanlıştır. Bilakis sesini yükselterek, başkasının sözünü kesen, yanındakilere konuşma hakkı tanımayan kişilerin bu davranışı, cehaletlerinin bir göstergesidir. Bir süre sonra yanındakilere konuşma hakkı vermeyen ve onları susturan bir kişiyle konuşmak, sohbetten çok eziyete dönüşebilir. O anda yanındakilerin susması ise, o kişiyi dinlediklerinin ve önemsediklerinin değil, genellikle artık bu aşamadan sonra ona katlandıklarının bir göstergesidir.

Uzmanlık gerektiren konularda, uzman bir kişinin konuşması tabi ki çok normaldir. Ancak şahsi kanaat ve fikir bildirilen konularda sohbete herkes katılmalı, herkes kendi fikrini belirtmelidir. Bu şekilde herkesin kanaati öğrenilir, kişiliği hakkında fikir edinme imkanı oluşur. “Benden az biliyor, o nedenle konuşmasın” ya da “Sadece bilenler konuşsun” şeklindeki düşünce şekilleri son derece yanlıştır. Belki bir kişi diğerine göre daha az şey biliyor olabilir, ama Allah’ın lütfettiği hikmet sayesinde olayların çok daha bilinmeyen, girift yönlerini fark etmiş olabilir. Konuya tüm detayları ile hakim olan kişi ise, belki detaylarda boğulmuş ve o konunun hikmetli yönlerini görememiş olabilir. Bu nedenlerle, sohbete katılan her kişinin kendi fikrini beyan etmesi, ortaya yeni fikirlerin ve farklı bakış açılarının çıkması açısından çok önemlidir.

Nefsini Ön Plana Çıkartacak Konuşmalardan Kaçınmak

Pek çok sohbet ortamında insanların konuşana kulak vermemeleri, birbirlerinin sözünü dinlememeleri, aynı anda tartışır şekilde konuşmaları alışılmış davranışlardır. Özellikle televizyonlardaki bazı tartışma programlarında bunun örneklerine sıkça rastlanır. Her biri kendi dalında uzmanlaşmış kimseler bile kimi zaman nezaketten ve saygıdan tamamen uzak bir üslup sergileyebilmektedirler. Bu gibi kişiler, birbirlerinin anlattıklarından istifade etmek yerine, kibirli bir üslupla kendi sözlerini dinletip kabul ettirmeye çalışırlar.

Müslümanların ise kendilerini ön plana çıkarmak, öne geçip üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçları yoktur. Bu nedenle üslupları itidalli ve sakindir. Kuran ahlakından kaynaklanan nezaket anlayışları gereği önceliği her zaman birbirlerine tanır, birbirlerinin anlattıklarından en iyi şekilde istifade etmeye çalışırlar.

Gereksiz Konuşmalardan Kaçınmak

Bazı konuşmacılar kimi zaman sırf bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduklarını ortaya koyabilmek için, dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yaparlar. Kimi zaman da kısa birkaç cümleyle anlatabilecekleri bir konuyu, iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğarlar. Bu gibi konuşmalar karşıdaki kişinin kalbinde istenen etkiyi uyandırmadığı gibi aynı zamanda da onu sıkar. Hiç kimse böyle insanları dinlemekten hoşlanmaz.

Lafı uzatarak karşı tarafta rahatsızlık oluşturmamak, bir sohbet sırasında çok dikkat edilmesi gereken hususların başında gelmektedir. Özellikle de tek bir kişinin sözü alıp, hiç durmaksızın konuşması, diğer kişilere söz vermeyerek sohbeti tek kişilik bir konferansa dönüştürmesi, Müslümanların samimi sohbet adaplarına uymayan bir davranıştır. Oysa iman eden bir insan, bir konuyu olabilecek en açık ve anlaşılır, en özlü, etkileyici ve karşı tarafa fayda sağlayacak bir üslup ile anlatır. Konuşmada daima hikmetin esas olduğunu bilerek hareket eder.

Uzun Cümlelerden, Tekrarlardan Kaçınmak

Bunun yanı sıra, sohbet ederken çok uzun cümleler kurmak da karşı tarafı rahatsız eden tavırlardan biridir. Adabın, konuşma arasında bir boşluk bırakarak, karşı tarafın varsa fikrinin alınması şeklinde olması gerekir. Lafı alan kişinin de aynı şekilde cümleleri tekrarlamaktan kaçınması, uzun konuşmamaya dikkat etmesi önemlidir. Birisinin söylemek istediği bir sözü varken konuyu değiştirip konudan konuya geçmemesi, karşıdaki insanı onun yüzüne bakarak dinlemesi, vakti olmayan, gitmesi gereken birisini dinlemek zorunda bırakmaması gerekir.

İtidalli Bir Ses Tonu Kullanmak

Sohbet esnasında yapılan önemli bir başka hata da, kullanılan ses tonudur. Bazı kişiler kendilerini haklı göstermek, karşı tarafı yıldırmak, ikna etmek veya susturup üste çıkmak için bağırmaya yakın bir ses tonu ile konuşurlar. Oysa Müslümanların ses tonu itidallidir. Allah Kuran’da bu konuyu müminlere, Hz. Lokman (as)’ın oğluna verdiği bir öğüdü bildirerek hatırlatmıştır:

Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir. (Lokman Suresi, 19)

Ölçülü, Nezaketli ve Saygılı Bir Üslup Kullanmak

Müminler güzel ahlaklarının bir gereği olarak konuşmalarında son derece ‘ölçülü ve saygılı bir üslup kullanırlar’. Karşılarındaki kişinin yaşı, kültür düzeyi, zeka ya da akıl seviyesi, zengin ya da fakir olması onların bu üslubunu değiştirmez. Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği “… Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.” (Yusuf Suresi, 76) ayeti gereği örnek bir tevazuya sahip oldukları için, karşılarındaki kişilerin düşüncelerine değer verirler.

Din ve Mukaddesatla İlgili Konuşurken…

Sohbet sırasında titizlikle kaçınılması gereken en vahim hatalardan biri de din ve mukaddesat ile ilgili yapılan espriler, alaycı konuşmalardır. Eğer sohbet esnasında bir kişi bu şekilde bir konuşma yapıyorsa, o kişinin sözü hemen kesilmelidir, saygıya uygun olmayan bu esprinin yanlışlığı bu kişiye anlatılmalı, söz konusu kişi muhakkak uyarılmalıdır. Böyle bir espri ya da alaylı söz karşısında gülmek, aynı hataya ortak olmak anlamına geleceği için, tüm Müslümanlar böyle bir tavrı hemen protesto etmeli, duydukları rahatsızlığı çok açık ve kesin bir dille ifade etmelidirler. Allah Nisa Suresi’nde iman edenlere şu şekilde emretmektedir:

O, size Kitap’ta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)

Din ve mukaddesat ile ilgili espriler yapmak, yine mukaddesata yönelik fıkraları aktararak münasebetsiz izahlarda bulunmak, cennet ve cehennem ile ilgili fıkralar anlatmak bir çeşit dinsizlik propagandasıdır. Ve tüm Müslümanlar da böyle bir hataya ortak olmaktan şiddetle sakınmalıdırlar. Allah Kuran ayetlerinde ancak iman etmeyen kişilerin din ve mukaddesat ile alay ettiklerini bildirmektedir:

Onlara sorarsan, andolsun: “Biz dalmış, oyalanıyorduk” derler. De ki: “Allah ile, O’nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?” (Tevbe Suresi, 65)

İşte bu nedenle de Müslümanlar, kendileri böyle bir üsluptan titizlikle kaçındıkları gibi, bu yönde saygıya uygun olmayan bir üslup kullanıldığında da tavırlarını en açık şekilde göstermeli, rahatsızlıklarını dile getirmeli ve ilgili kişiyi samimiyetle uyarmalıdırlar. Çünkü Kuran ahlakına uygun olan davranış budur.

En Güzel Karşılığı Vermek

Müminler Kuran ahlakını, Allah’ın rızasını kazanabilmek için yaşarlar. Karşılarındaki insanları müstakil birer varlık olarak düşünüp, her birine ayrı bir tavır ile yaklaşacak olurlarsa, Kuran ahlakını gereği gibi yaşayamamış olacaklarını bilirler. Bu nedenle karşılaştıkları her insanın, Allah’ın dünya hayatında kendileri için yarattığı imtihanın bir parçası olduğunun bilincinde ve İslam ahlakını temsil etmenin şuuruyla hareket ederler. Her insanın sözüne en güzel şekilde karşılık vermeye çalışırlar. Kuran’da müminlerin uyması gereken bu ahlak şu şekilde bildirilmiştir:

Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır. (Nisa Suresi, 86)

Yüce Rabbimiz’in Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav) aracılığıyla bildirdiği konuşma adabı, insanlara hem bu dünyada hem de ahirette sayısız güzellik kazandıracaktır. Bu durum Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilir:

“… Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler” (İbrahim Suresi, 24-25)