Kuran’da Kadına En Fazla Değer Verilir
Kadınlarla ilgili söz konusu mevzu hadisleri bu bölümde açıklamamızın temel nedeni, bir kısım İslam topluluklarında nasıl bir yanlış inanç şeklinin yaygınlaşmış olduğunu ve bu yanlış inancın temel kaynağını gösterebilmektir. Böylelikle İslam adına bunlara uyanlar veya bunlardan dolayı İslam dinine cephe alanlar, kadınlara zulmeden bu sistemin gerçekte Kuran’da kesinlikle olmadığını görebilirler.
Fakat kimileri kadınların aşağılanması konusuna kendilerince, Kuran’dan delil getirmeye kalkar. İşte bu, çeşitli Kuran ayetlerinin yanlış tefsir edilmesi, parantezlerle yapılan kişisel eklemelerle yanlış yorumlanması ve çoğu zaman da ayetlerin yukarıda açıkladığımız mevzu hadisler ışığında yorumlanmış olmasından kaynaklanır. Oysa sadece Kuran’a bakıldığında, bağnazların kendi isteklerine göre çıkartmaya çalıştıkları yorumların hiçbirini Kuran’da bulmak mümkün değildir.
Bunu daha iyi anlamak için, yıllardır, “Kadınların eve kapatılması, dövülmesi, yarım insan sayılması” gibi konularda delil getirilmeye çalışılan ayetleri inceleyeceğiz. Bir bağnazın değil, Kuran’a uyan dindar bir Müslümanın bakış açısıyla bakıldığında, ayetlerin gerçek anlamları açıklandığında, bağnazların o sahte dini devreye girmediğinde, kadına yeryüzünde en fazla değer veren sistemin gerçekte Kuran’daki sistem olduğunu herkes açıkça görebilecektir.
Kadınları Kısıtlamak ve Aşağılamak için Kuran’dan Delil Getirmeye Çalışanlara Cevaplar
Kadını Kısıtlama Yöntemi Olarak Kuran Meallerine “Başörtüsü” Kelimesinin Eklenmesi
Bilindiği gibi bağnaz dininin en fazla gündeme getirdiği konuların başında kadınların kapanması gelir. Dinin pek çok hükmüne neredeyse hiçbir hassasiyet göstermeyen, temel ibadetleri dahi yerine getirmeyen ama sünnet -yani hadislerin uygulanması- konusunda oldukça titiz olduğunu iddia eden bir kısım kişilerin din ve iman anlayışı genellikle “başörtüsü = din” şeklindedir. Peki bu kişilerin dinin adeta yegane sembolü gibi gördükleri başörtüsü gerçekte Kuran’da var mıdır?
Pek çok alim, başörtüsü ve örtünme konusuyla ilgili açıklamaları Kuran‘dan edindiklerini söyler ve bazı ayetleri bu konuda örnek gösterirler. Oysa Kuran‘da başörtüsü kelimesinin geçtiği tek bir ayet dahi bulunmamaktadır. Başörtüsüne kendilerince delil olarak kullandıkları Nur Suresi’nin 31. Ayeti ise aslında kadınların alabildiğine özgür olduğunu anlatan bir ayettir. Dolayısıyla önce, Kuran‘ın tefsirlerde ve meallerde nasıl yorumlandığını ve doğru açıklamanın ne olduğunu görmek gerekir.
Nur Suresi 31. Ayet– 1. Bölüm
Mü’min kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey mü’minler, umulur ki felah bulursunuz.” (Nur Suresi, 31)
Bu ayette, neredeyse her mealde “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde çevirilmiş olan cümlenin orijinal Arapçasında aslında başörtü kelimesi geçmemektedir. Burada geçen kelime “örtü”dür. Ayetteki kelimelerin Arapça anlamlarını incelediğimizde bunu çok açık görebiliriz:
“…Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar…” (Nur Suresi, 31)
“Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).”
Yadribne: “Darabe” fiilinden türemedir, “vurmak, dövmek, bırakmak, örtmek, kapamak” anlamındadır.
Humurihinne: “Hamara”dan türemedir. “Hamrü” “şarap, sarhoşluk verici” anlamındadır. Kelime bu ayette “örtü” manasına gelir. Genellikle de “her türlü örtü, perde, paravan; siper; bahane” gibi anlamlara sahiptir.
Cuyubihinne: Cüyub kelimenin çoğuludur. Göğüs, yaka, cep, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, oyuk, gerdanlık gibi anlamları da vardır.
Şimdi ayetin, “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde çevirilen “vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinne” bölümünü kelime kelime inceleyelim:
“Humur” / Örtmek Kelimesinin İncelenmesi
Başörtüsüne delil gibi kullanılan “Humur” kelimesi çok geniş anlamlı olup, genel olarak “örtü” anlamına gelen “hımar” sözcüğünün çoğuludur ve “örtmek” anlamına gelen “hamr” kökünden türetilmiştir.
Sözlüklerde “hımar”a genel mana olarak “örtü” anlamı verilmektedir, kelime “herhangi bir şeyi örtmek” anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla ayette “başörtülerini” şeklinde çevrilen kelimenin gerçekte sadece örtü olduğu ve “baş” kelimesinin ayetin hiçbir yerinde geçmediği görülebilmektedir.
“Yadribne” / Vurmak Fiilinin İncelenmesi
Ayetteki bu fiil, başörtüsünü, Kuran’ın hükmü gibi göstermeye çalışanlar tarafından “indirsinler, salsınlar” şeklinde tercüme edilir. Bunun nedeni, başta zaten bir başörtüsü olduğuna dair önkabullerini haklı çıkarmak için “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” ifadesini kullanabilmektir. Oysa ki fiilin böyle bir anlamı yoktur ve kullanımı şu şekildedir:
“Yadribne” fiili, “darabe” kökünden türemiştir. Darabe, “vurmak, dövmek, bırakmak, örtmek, kapamak” anlamlarına gelir. Ayetteki kullanımıyla yani, “örtüleriyle (bihumurihinne) göğüslerine (cuyubihinne) vursunlar (liyadribne)” ifadesiyle bir örtü ile göğüs bölgesinin örtülmesi bildirilir.
Kuran’da “salsınlar, indirsinler” manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Bu fiil ise ayetin hiçbir yerinde geçmemektedir.
“Cuyub” / (Yaka açığı) Kelimesinin İncelenmesi
Cuyub kelimesi, bildiğimiz cep kelimesinin çoğuludur (gömlekte cep açmak, cebine koymak, cebinden çıkarmak gibi tanımlamalarda kullanılır.) Ayrıca “göğüs, yaka, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, delik, oyuk, gerdanlık, bozuk para çantası, açıklık, yarık, boyun, gerdan” gibi anlamlara da gelmektedir.
“Cuyub” kelimesi Kuran’da 3 kere geçmektedir. “Cuyub” kelimesi Nur Suresi, 31. ayette kullanılmakta, kelimenin tekil hali yani “ceyb” ise Hz. Musa (as) kıssasında bildirilen iki ayette geçmektedir. Kelimenin bu iki ayetteki kullanılışları ise şöyledir:
“Cuyub” kelimesinin tekil hali yani “ceyb” Hz. Musa (as) kıssasında iki kez geçer:
Elini koynuna (fi ceybike) sok da kusursuz bembeyaz çıksın… (Neml Suresi, 12)
Elini koynuna (fi ceybike) sok. Kusursuz olarak bembeyaz bir halde çıksın. … (Kasas Suresi, 32)
Görüldüğü gibi yukarıdaki iki ayette de cuyub kelimesi, Hz. Musa (as)’ın ’göğsü/koynu’ anlamında kullanılmıştır. Bütün bunlara baktığımızda ’cuyub’ kelimesinin, ’hımar’ yani örtmek kelimesi ile birlikte kullanıldığında göğsün örtülmesi anlamına geldiği açıktır. “Başı örtmek” gibi bir anlam ise ayetin hiçbir yerinde yoktur.
Dolayısıyla “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde tefsir edilmiş olan bölümün gerçek anlamı,“örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” şeklindedir. Ayette bildirilen hüküm başın değil, göğüslerin örtülmesidir.
Nur Suresi 31. ayette geçen cuyub kelimesi göğüs, humur kelimesi ise örtmek anlamındadır. Ayette göğsün örtülmesi tarif edilmektedir. Başın örtülmesine dair ise ayette hiçbir ifade geçmemektedir. |
Mevzu Hadisler Kaynaklı Yönlendirici/Hatalı Çeviriler
Kuran’da “Başörtüsü” hükmü varmış izlenimi verebilmek için Nur Suresi’nin 31. ayeti, bazı tefsirciler tarafından kimi zaman yönlendirici bazı izahlar kullanılarak tercüme edilmiştir. Buradaki amaç, ayeti, birazdan inceleyeceğimiz başörtüsüne yönelik mevzu hadislere uygun hale getirebilmektir (ayeti tenzih ederiz). Yapılan temel yönlendirme ise “başörtülerini salsınlar” yanlış çevirisiyle gerçekleştirilmektedir.
Kuran‘ın hiçbir yerinde başörtüsü ifadesi geçmemektedir. Buna rağmen bazı tefsirciler, bir kısım mevzu hadislere uyum gösterebilmek için Kuran‘dan zorlama bir şekilde başörtüsü hükmü çıkarmaya çalışmışlardır. |
Bir Hatalı Tefsir: “Başörtülerini Salsınlar”
Bazı meallerde, ayetin “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde tefsir edilmiş olan bu bölümünde, yukarıda kelime kelime Arapça anlamlarından incelediğimiz gibi ne “başörtüsü” ifadesi ne de “salsınlar” ifadesi geçmemektedir. Buna rağmen, ayeti bu şekilde tefsir etmek isteyen kişiler, Kuran ile çeliştikleri için, bu tefsirlerini yaparken ciddi anlam boşlukları ve çelişkiler içine düşerler. Pek çoğu, “zaten başlarında var olan başörtüyü yakalarına saldılar” gibi şaşırtıcı bir izah yaparak, halihazırda kadınların başlarında bir örtü olduğunu iddia etmektedirler. Dönemin Müslüman kadınlarının “zaten başlarında bir örtü” olabilmesi için bu konuda Kuran ile gelmiş olan bir şart, bir hüküm gerekmektedir. Oysa Kuran’ın hiçbir yerinde başörtüsü ile ilgili bir açıklama geçmemektedir. Dolayısıyla o dönemin kadınlarının dini bir hüküm olarak başlarında bir başörtüsü bulundurmaları imkansızdır. Bu sebeple bazı tefsirlerdeki, “zaten var olan bir başörtüsü” izahı ciddi şekilde mantık hezimetidir. Şimdi bu mantık bozukluklarını inceleyelim:
1- “Zaten başta var olan bir örtü” iddialarına açıklama getirebilmek için bazı tefsirciler, Ahzab Suresi’nin 59. ayetinde geçen “cilbab” yani çarşaf ile ilgili olan ayetin, Nur Suresi 31. ayetten önce indirildiğini ve dolayısıyla Müslüman kadınların başlarında zaten bir örtü olduğunu iddia ederler. Derin mantık boşluklarından bir tanesi de burada ortaya çıkar. Cilbab zaten, birazdan detaylı inceleyeceğimiz gibi, bütün vücudu baştan aşağı örten bir giysi, yani çarşaftır. Amacı da asıl olarak bedeni kapatmaktır. Nur Suresi 31. ayetin kadınların göğüslerini kapatmalarına yönelik bir hüküm olduğunu hatırlarsak, cilbab yani çarşaf ile dolaşan bir kadının göğsünün açık olma ihtimalinin olmadığını dolayısıyla ayetin, bütün vücudunu ve başını çarşafla kapatmış olan kadınlara hitap etmediğini de anlarız. Söz konusu iddiayı ortaya atanlar, bu önemli ve temel noktayı unutmuş gözükmektedirler.
2- Dönemin Arap toplumlarında kadınlar çıplak dolaşıyorlardı. Ayet bunun üzerine indirilmiştir. Bu ayet üzerine Müslüman kadınlar açıkta olan göğüslerini örtmeye başlamışlardır. Ayette geçen “cuyub” kelimesinin göğüs anlamına geldiğini ve bu ayetteki söz konusu cümlenin gerçek anlamının “örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” şeklinde olduğunu tekrar hatırlatalım.
3- “Zaten var olan başörtüsü” yanılgısını ısrarla savunan bir kısım tefsircilere göre, söz konusu kadınların başları başörtüsü ile “zaten” kapalıdır, fakat bu mantığa göre her nasılsa göğüsleri açık dolaşmaktadırlar! Buna göre, kadınlar başlarını örtmeyi akıl etmiş fakat göğüslerini örtmeyi akledememişlerdir (Müslümanları tenzih ederiz). Başlarındaki örtüye çok titiz davranmakta ama vücutları çıplak dolaşmaktadırlar. Söz konusu tefsircilerin “zaten var olan başörtüsü” iddiası bu sonucu ortaya çıkarmaktadır. Bu kişiler yaptıkları bu yorum ile, “göğüsleri açıkta ama başları kapalı” olan bu kadınlara başlarındaki örtüyü aşağı doğru salmaları ve göğüslerini de kapamalarının öğütlendiğini iddia etmektedirler. Bu derin mantık boşluğu, başörtüsü hükmünü zorla Kuran’a dahil edebilme çabasının getirdiği vahim bir sonuçtur.
4- Bu garip izaha göre “başta zaten var olan başörtüsü” o kadar uzundur ki, göğsü iki yandan tamamen örtecek kadar aşağı inebilmektedir. Dolayısıyla bu kabule göre çıplak gezen dönemin kadınlarının her birinin kafasında “zaten” bir başörtüsü bulunmakta, o da çarşaf gibi uzun olmaktadır. İşte ayet üzerinde “başörtülerini salsınlar” şeklinde hatalı bir tefsirin yapılması, bu tefsirin savunucularını böylesine büyük mantık bozukluklarına sürüklemektedir. Bu durum, anlamı oldukça açık olan bu ayete başka anlam yüklemeye çalışmanın getirdiği bir sonuçtur.
Ayete başörtüsü izahını ekleyebilmek için uydurulmuş mevzu hadisler ise çok daha büyük mantık çöküntüleri sunmaktadır. Bu konu ilerleyen satırlarda anlatılacaktır.
Ayetlerin Arapçadaki Anlamları ve Tefsirlerin Doğruluğu ile İlgili Bilinmesi Gerekenler
Arapça bir metnin tam olarak anlaşılması için yani tercümesinin doğru yapılabilmesi için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır:
1-Kelimelerin Arapça Kullanımlarının Dikkate Alınması
Hanımlara ait tesettürün kıstaslarının tam belirlenmesi için dikkat edilmesi gereken bir konu, örtü kelimesinin Arapçada nasıl kullanıldığıdır.
Genel olarak Arapçada örtü kelimesi, örtülecek nesne ile birlikte vurgulanarak kullanılır. Örneğin örtmek kelimesinin yanına masa kelimesi geldiğinde masa örtüsü olur, bunun gibi “örtmek” (“hımar”) kelimesinin yanına “baş” (“re’s”) kelimesinin gelmesiyle birlikte “hımarü-re’s” yani “başörtüsü” kelimesi oluşmaktadır. Eğer Kuran’da kadınların başlarının örtülmesi bildirilseydi kullanılacak ifadelerden biri de bu, yani “hımarü-re’s” olacaktı. Fakat böyle bir ifade yoktur.
Nitekim Kuran’da abdest alınmasıyla ilgili Maide Suresinin 6. ayetinde, başın mesh edilmesi konusunda “baş” kelimesi “res” ile vurgulanmıştır.
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. (Maide Suresi, 6)
Arapça Okunuşu: Ya eyyuha elleziyne amenuu iza kumtum ila essalati fe iğsiluu vucuhekum ve eydiyekum ila elmerafiki ve imsehuu bi ruusikum.
Açıkça görüldüğü gibi, eğer Allah kadınlar için baş örtüsü emri vermiş olsaydı, bu emir açık ve sarih olarak Kuran’da belirtilirdi. Ancak kadınların kıyafetleriyle ilgili ayetler incelendiğinde baş ile ilgili bu şekilde bir vurgulamanın Kuran’da geçmediğini görürüz.
2-Kuran’daki Kelimelerin Diğer Ayetler ile İncelenmesi
Kuran’da bir inceleme yaparken, ilgili kelimenin ayetteki diğer kelimelerle birlikte nasıl kullanıldığına ve diğer ayetlerde bu kelimenin nasıl geçtiğine bakılması da gerekir.
Nur Suresi, 31. ayetteki ’hımar’ (’örtü’) kelimesinin yanında kullanılan ve konuyu vurgulayan kelime ’cuyub’ kelimesidir ki, bu, yukarıda da incelediğimiz gibi, kelimenin geçtiği tüm diğer ayetlerde de ‘göğüs’ bölgesi için kullanılmaktadır. Dolayısıyla ayete göre kapatılması gereken yer, baş değil göğüs bölgesidir.
3- Arapça Kelimelere Parantez İçinde Anlamlar Yüklenirken Dikkatli Olunması
Arapça, diğer birçok dile göre daha fazla sözcük bulunduran, içerdiği mana zenginliğiyle çok geniş bir dildir. Çok az kelimeyle çok şey anlatılabilir ve bir kelimenin çok farklı kullanımları ve dolayısıyla farklı anlamları olabilir. İşte bu nedenle ayetteki anlam son derece açık olmasına rağmen birçok tefsirde parantez içinde eklemeler kullanılmakta ve çevirmenin kişisel yorumuna göre bir yönlendirme yapılmaktadır.
Burada hatırlatalım, Kuran tercümelerini yapanlar genelde, hadisleri dinin temeli gören geleneksel İslam anlayışına sahip kişilerden oluşur. Ayrıca genel olarak da bu kişilerin tercümelerine itibar edilir ve ayet çevirilerindeki kişisel yorumlar da çoğunlukla bu kişilerin geleneksel kabullerine göre ve mevzu hadisler ışığında yapılmaktadır. Parantezler veya açıklamalarla söz konusu mealciler, -bilerek veya bilmeyerek- mevzu hadislerin anlamlarına uygun şekilde ayetin anlamını değiştirmeye meyletmektedirler.
Nur Suresi 31. ayetini meallerden incelediğimizde, ayetin hiçbir yerinde başörtüsü kelimesi geçmemesine rağmen, tefsirciler tarafından parantez içinde ya da direkt olarak metnin kendisinde “başörtüsü” kelimesinin kullanıldığı görürüz. Ayette baş yani “re’s” kelimesi kesin olarak bulunmamasına ve örtü kelimesi göğüs kelimesi ile birlikte kullanılmış, yani örtülmesi gereken yer –göğüs- açıkça belirtilmiş olmasına rağmen; “herhangi bir örtü” anlamına gelen “hımar” kelimesi sanki yanında baş kelimesi geçiyormuş gibi “başörtüsü” olarak çevrilmektedir. İşte bu nedenle ayetteki hüküm değiştirilmekte, değiştirilen hüküm bu şekilde yaygınlaştırılıp bir gelenek haline getirilmekte ve kadınların başörtüsü kullanması gerektiği gibi bir sonuç çıkarılmaktadır.
Oysa tefsirciler tarafından sonradan eklenen bu yorum kaldırıldığında, ayetin oldukça açık bir şekilde göğüs bölgesinin örtülmesine işaret ettiği açıktır. Ayeti doğrudan okuyan herkes sadece bu anlamla karşılaşır.
Nur Suresi 31. Ayetin Açıklaması – 2. Bölüm
Mümin kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey mü’minler, umulur ki felah bulursunuz.” (Nur Suresi, 31)
“Kadınların Süsleri” Konusundaki Teviller
Nur Suresi 31. ayette Allah’ın dikkat çektiği bir konu da kadınların “süsleri”dir. Ayette yer alan ”gizledikleri süsleri bilinmesin diye” ifadesi ile de gizlenmesi gerekenin, kadının baş kısmı değil göğsü olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bazı hadislerde ve bazı Kuran tefsirlerinde yine parantez içi eklemeleriyle ya da kelimelerdeki anlam değişiklikleri ile bu gerçek çok farklı yansıtılabilmektedir. Bunları inceleyelim:
“Kadınların Fitne Vesilesi Olduğu” İddiası
Bu ayette kullanılan “ziynetehunne” kelimesinin asıl anlamı, Türkçede kullandığımız gibi “ziynet” yani “süs” demektir ve kelimenin sonundaki ‘hunne’ zamiri ile de hanımlara hitap olduğu anlaşılmaktadır.
Bazı alimler kendi kanaatlerine göre, “kadın vücudu süslü ve çekicidir dolayısıyla ayette tüm vücut kastedilmiştir” demekte ve buradan yola çıkarak kadının tüm vücudunu kapatması gerektiğini iddia etmektedirler. Oysa ayette hiçbir şekilde böyle bir anlatım yoktur.
Bazıları ise yine Kuran’ın anlatımından çok daha farklı bir yorumda bulunur ve “ziynetler ile incik-boncukların takıldıkları yerler kastedilmiştir, dolayısıyla bu ziynetlerin takıldığı yerlere bakmak haramdır” demektedirler. Bir kısmı daha da ileri gitmiş ve ‘‘kadının kesilmiş saçına, tırnağına bakmak haramdır’‘ diye iddia etmiştir. Buradan hareketle kimileri, “bir parçaya bakış çoğu kez insanı hepsine bakmaya sürükler” (İbn Hâcer, Zevacir) şeklinde inanılması güç gariplikte mantıklar geliştirmişlerdir.
Bazı kişiler ayette geçen ziynet kelimesininin boncuk ve takı gibi süs eşyaları olduğunu iddia edecek kadar ileri giderler. Bu izah, sözde hadislere dayanılarak yapılan tevillerin yanlışlığının ve garipliğinin anlaşılması bakımından manidardır. Ayette geçen “gizlenen süsler” açık bir şekilde cinsel organ ve göğüslere hitap etmektedir. |
Dikkat edilirse, ayet son derece açık olmasına rağmen, “gizledikleri süsleri bilinmesin diye” ifadesi üzerine yapılan sayısız, birbirinden farklı ve garip yorumlardır bunlar. Yorumlar, kişilerin zihniyetine göre değişiklik göstermiş, kimi zaman da bunlar kişilerin kadına bakış açılarına göre yapılmıştır. Kadını kapatmaya, pasifize etmeye, çirkinleştirip toplumdan ve insanlıktan uzaklaştırmaya çalışan, onu ikinci sınıf vatandaş gibi gösterip, -Haşa- Allah için değil, erkek için yaşamaya layık bir varlık haline getirmeye çalışan zihniyetler, ayetteki tek bir süs kelimesiyle kadını tamamen yok etme eğiliminde olmuşlardır. İşte Kuran ayetleri üzerinden yapılmaya çalışılan yanlış yorumlarla, pek çok insan Kuran’ın özünden ayrılmış, Kuran’ı anlaşılmaz bir kitap olarak görmüş ve bu eklemeler mevzu hadislerle birlikte yorumlanınca da ortaya Kuran’dakinden çok farklı bir din yorumu çıkmıştır.
Oysa ayette geçen “gizlenen süsler” ifadesinin anlamı çok açıktır ve gizlenen iki bölgeye; cinsel organ ve göğüslere hitap etmektedir. Dolayısıyla Nur Suresi’nin 31. ayetinde kadınların kimlerin yanında “süslerini” gizlemelerine gerek olmadığı tek tek sayılmakta ve kadınlara çok geniş bir özgürlük verilmektedir.