Kuran ahlakında insanlar birbirlerine Allah’ın birer kulu olarak değer verirler. İyilik yapmak için hiçbir çıkar gözetmez, aksine sürekli iyi işler yapıp hayırlarda yarışarak Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırlar.
Din ahlakının yaşanmadığı bir toplumda manevi değerlere bağlılık olmayacağı için birçok önemli problem yaşanacaktır. Örneğin öncelikle aile kavramı ortadan kalkacaktır. Aileyi oluşturan sadakat, vefa, bağlılık, sevgi ve saygı gibi değerler tamamen yok olacaktır. Bu çok büyük bir tehlikedir.
Unutulmamalıdır ki aile, toplumun temelidir ve eğer aile çökerse toplum da çöker. Dolayısıyla devlet ve millet olmanın bir anlamı kalmaz, çünkü devleti ve milleti oluşturan tüm manevi değerler yıkılmış olur.
Din ahlakından uzak toplumlarda kimsenin kimseye saygı, sevgi ve merhamet duyması için bir neden kalmaz. Bunun sonucunda ise sosyal anarşi oluşur. Zenginler fakirlere, fakirler zenginlere kinlenir, sakat veya muhtaç olanlara karşı kızgınlık oluşur. Farklı kavimlere karşı saldırgan olunur, işçiler patronlarına patronlar işçilerine, baba oğula, oğul babaya karşı saldırganlaşır.
Dinsiz toplumlarda hırsızlık da çok yaygın olur. Hırsızlık yapan kişi eşyasını çaldığı kişiye nasıl bir sıkıntı verdiğini düşünmez. Karşısındaki kişinin 10 yıllık emeğini 1 gecede alıp gider, o kişinin ne kadar mağdur olacağını hiç hesaplamaz. Karşısındaki kişiye acı verdiği gibi kendisi de vicdan azabı ile ayrı acı çeker. Eğer vicdan azabı çekmiyorsa bu, onun için daha da kötüdür. Çünkü böyle bir insan her türlü ahlaksızlığa açık hale gelmiş demektir.
Din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda misafir ağırlama, insanların birbirleri için fedakarlıklarda bulunmaları, dayanışma, cömertlik gibi değerler tamamen ortadan kalkar. İnsanlar birbirlerine değer vermezler. Kimse kimsenin sağlığını, huzurunu, rahatını düşünmez. İnsanlara bir zarar dokunmasından endişelenmez, buna engel olmaya çalışmaz. Örneğin, hastanelerde ölmek üzere olan insanlar sedyelerde uzun süre bırakılır, onlarla hiç ilgilenen olmaz. Veya son derece sağlıksız ve temizlikten uzak şartlar altında işletilen bir lokantanın sahibi, orada yemek yiyen insanların sağlığına vereceği zararı hesaplamaz. Ancak kendi kazanacağı paranın derdine düşer.
Bunlar günlük hayatta sık karşılaşılan birkaç örnektir. Burada önemli olan, kişilerin ancak bir çıkar karşılığında birbirlerine iyi davranmaya yanaşmaları gibi yanlış bir mantığa sahip olmalarıdır. Oysa Kuran ahlakında insanlar birbirlerine Allah’ın birer kulu olarak değer verirler. İyilik yapmak için hiçbir çıkar gözetmez, aksine sürekli iyi işler yapıp hayırlarda yarışarak Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırlar.
Dünyada var olan hiçbir sebep inananları doğru bildiklerini yapmaktan ve bu konuda kararlı olmaktan alıkoyamaz. Bunun temel nedeni ise sahip oldukları Allah korkusudur. Allah’ın kudretini kavrayabildikleri için Allah’ın azabından ve cezalandırmasından şiddetle korkarlar. Dine gerçek anlamda bağlı olan insanlar güçlü ve iradeli olurlar, her ne olursa olsun dinin yasakladığı, Allah’ın hoşuna gitmeyecek bir şeyi yapmazlar.
Müminlerin, karşılaştıkları hiçbir olay karşısında Allah’a yakınlıktan taviz vermeyen bu tutumları ayette şöyle haber verilmiştir:
“(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara kendi fazlından arttıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (Nur Suresi, 37-38)
İMANI ÇABUK ANLAMAK
Kuran her döneme hitap eder
Allah Kuran’ı tüm alemlere ve tüm zamanlara bir yol gösterici olarak indirmiştir. Bir ayette şöyle hükmedilir:
“Bu (Kur’an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.”(Al-i İmran Suresi, 138)
Allah, Kuran’da geçmiş olaylardan örnekler verir ki tarih boyunca yaşayan tüm insanlar bu olaylardan ibret alsınlar ve aynı hataları tekrarlamasınlar. Kuran’da anlatılan olayların her birinin benzerlerine ise günümüzde de rastlamak mümkündür.
Kuran ayetleri bozulmadan günümüze kadar korunmuştur
Kuran’ı Allah korumuştur ve 1400 senedir hiçbir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmiştir. Allah bu gerçeği bize şöyle bildirir:
“Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O işitendir, bilendir.” (Enam Suresi, 115)
Allah’ın Kuran’ın değiştirilemeyeceğini bildirmiş olması, inanan insanlar için yeterlidir. Fakat bunların dışında Allah, Kuran’a birtakım bilimsel ve rakamsal mucizeler koyarak da, onun hak kitap olduğunu bize göstermiştir.
HAKİM
(Hikmet sahibi, sağlam, muhkem)
“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Suresi, 24)
İnsanın çevresinde gördüğü herşey yaratılışın apaçık delillerini taşır. Evrende belli bir yöne doğru ilerlemekte olan galaksiler, Güneş’in etrafında belirli bir yörüngede dönüp duran Dünya, canlıların bedenlerindeki -henüz yüzyılımızda keşfedilen- kompleks sistemler ve gözle görülemeyen mikro alemde meydana gelen -yine yeni keşfedilmiş- olaylar dizisi… Kuşkusuz bilimsel alandaki gelişmelerle insanların bilgisi arttıkça, en küçükten en büyüğe kadar evrendeki her detayın ne kadar ince hesaplarla tasarlanmış olduğu daha da netlik kazanmaktadır.
Bugün ulaşılabilen bilgi seviyesi ile şu gerçek ortaya çıkmıştır: Kainatın yoktan var olduğu… İlk andan bu yana oluşan tüm olaylar belirli bir plan içinde gelişmiştir. Öyle ki bu planın sonucunda üzerindeki tüm canlılarla birlikte dünya oluşmuştur. Ve akıl sahibi olan insan, yeryüzündeki yerini almıştır. Elbette bu durumda insana düşen, kendi varlığı için en uygun koşulların bir düzen içinde oluşturulduğunu fark edebilmek, kainatın meydana geliş aşamalarındaki hikmetleri kavrayabilmektir. Kendisine verilen bunca nimet karşısında insan unutmamalıdır ki, herşeyin bir amacı ve hikmeti vardır. Allah’ın yaptığı her iş hikmet doludur ve Allah insanın rahatlıkla yaşayabileceği bir dünya yaratmıştır. Tüm evreni yaratan Yüce Allah’tır. Bir Kuran ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)