Allah’ın yüceliğini hakkıyla takdir edebilen bir kimse, yaptığı işlerin her aşamasında yüksek bir ahlak gösterir. Samimi bir Müslüman, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle hareket ettiği için, tavır ve konuşmalarında her zaman vicdanını, aklını ve iradesini kullanır. Allah’ın Kuran’da emrettiği gibi sözün en güzelini söyler, en güzel davranışlarda bulunur. Bunun sonucunda da, herkesin birlikte olmaktan hoşnut olacağı; varlığı ile çevresine rahatlık, huzur, neşe veren bir kişi olur.

Böyle bir kişi aynı zamanda karşılaştığı her ortamda, öncelikli olarak nefsinin isteklerini değil, Allah’ın rızasına uygun olanı gözetir. Kendi rahatını, ihtiyaçlarını, isteklerini değil; Allah rızası için hep başkalarının rahatını, ihtiyaçlarını ve isteklerini ön planda tutar. Bunun için fedakarlık yapar, emek harcar; fakat bunun karşılığını yanlızca Allah’tan umar. İşte bu üstün ahlak kişiye asil ve kaliteli bir ruh kazandırır. Bu kişilerde, tanıyanlarda hayranlık ve takdir hisleri uyandıran yüksek bir ahlak, maddi hiçbir şeyle elde edilemeyen üstün bir kişilik görülür.

Bir kısım insanlar ise yaşadıkları yüzeysellik içinde basit bir ruh sergilerler. Böyle bir kişinin bakışları, konuşmaları, davranış biçimleri, tepkileri, mimikleri, yorumları yaşadığı bu yüzeysel ruh halini her ortamda dışarıya yansıtır niteliktedir. Basitlik, insanın, Kuran’da tarif edilen gerçek Müslüman karekterini yaşamamasından, imanını derinleştirmemesinden kaynaklanan ve tüm yaşamına hakim olan yüzeysel bir bakış açısıdır. Böyle bir kişi yaşadığı ruh halinin gereği olarak, dar bir ufka sahiptir. Dünya üzerinde meydana gelen olaylardaki hikmetleri gereği gibi kavrayamaz. Kendisini ve çevresindeki insanları geliştirme-güzelleştirme çabası olmaz. Dolayısıyla sadece hayatta kalmak, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yaşayan bir görünüme sahiptir.

Ancak basitlik denildiğinde, birtakım görgü ve nezaketten uzak tavırlar anlaşılmamalıdır. Burada tarif edilen basitlik, Allah’ı unutmaktan ya da gereği gibi takdir edememekten kaynaklanan bir ahlak bozukluğudur. Kişinin düşünce şeklinden hayattan aldığı zevklere, hedeflerinden espiri anlayışına, sohbet konularından mimiklerine kadar tüm yaşamını kapsayan geniş bir anlama sahiptir. Basit insanların bulunduğu ortamlarda genellikle olumsuzluklar, çirkinlikler, kötü ahlak özellikleri de beraberinde gelir. Dışarıdan gözlenebilen bu belli başlı tavır ve konuşma bozukluklarını şöyle sıralayabiliriz: insanların tamahkar olmaları; sürekli acizliklerini, ihtiyaçlarını dile getiren konuşmalar yapmaları; kendilerini acındırmaları; insanlardan medet uman üslup kullanmaları; bencil davranmaları, önceliği hep kendilerine tanımaları; alaycı olmaları, hoşa gitmeyen espiriler yapmaları, bir kimsenin acizliğine ya da insani bir hatasına gülmeleri; sürekli olumsuz yorumlar yapmaları; tedbir almak ya da çözüm sunmak yerine şikayetçi bir üslup kullanmaları; basit konuları gereğinden fazla uzatmaları; başkalarının arkasından hoşlanmayacakları şekilde konuşmalar yapmaları; gereksiz bir merak içinde olmaları; bilmedikleri konularda yorum yapmaları; dikkat çekmek için abartılı ifadeler kullanmaları; insanları rahatsız edecek veya fitne oluşturmaya yönelik üsluplar kullanmaları, kolay öfkelenmeri; yaptıkları şeylerle övünmeleri; dünyevi hırs içinde olmaları; yapmacık bir kibarlık anlayışlarının olması; sürekli plan ve hesap içinde olmaları; estetik ve güzellikten zevk alamamaları; farklı ortamlarda farklı karekter sergilemeleri; küçük çıkarlar peşinde koşmaları; ufuklarının dar olması…

Oysa ki kalbi sürekli Allah ile beraber olan ve ahiretteki sonsuz cennet hayatını kazanma şevki içinde yaşayan bir mümin, Allah’ın bir nimeti olarak güçlü bir ruh derinliğine sahiptir. Ruhundaki bu kalite, gördüğü güzelliklerden aldığı hazda, olaylar karşısındaki duyarlılığında, olayların hikmetini kavramadaki şuur açıklığında, sevgisinde, şefkatinde, adaletinde, ince düşüncesinde kısacası hayatının her anında önemli bir farklılık oluşturur. Bu nedenle Kuran ahlakını yaşayan müminler çok güzel ahlaklı, asil bir ruha sahip, derin düşünen, hedefleri, düşünceleri geniş olan insanlardır.

Basitliği yaşayan kimseler ise Allah’ın bu nimetlerinden habersizdirler; dolayısıyla ruh derinliği bu kişiler için farkında olmadıkları gizli bir nimet kaybıdır. Bu gerçekten habersiz olan pek çok insan basitliği bir tehlike olarak görmeyebilirler. Halbuki basitlik, dinin ruhunun yaşanmasında büyük bir engel teşkil eden, Kuran ahlakından uzaklaştıran, gerçek Müslüman karekterinde olmayan tavır ve konuşmalara sözde meşru bir zemin sağlayan çirkin bir kültür, kaba bir anlayış biçimidir.

Basitliğe eğilimli insanlar, dinin ruhunu kavrayamadıkları için, genellikle hep küçük çıkarlar peşinde koşar ve bencil bir anlayış içinde olurlar. Bu tür bir yüzeysellik içindeki kimseler, insani ihtiyaçları için diğer insanlarla tartışmaktan, bu konuda huzursuzluk oluşturmaktan da kaçınmazlar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk, hastalık gibi konuları sürekli dile getirirler. Allah’ın Kuran’da tavsiye ettiği gibi “güzel bir sabırla sabretmek” yerine, şikayetçi, hoşnutsuz bir hal sergilerler. Ya da yakınlarındaki bir kişi ihtiyaç içinde olduğu halde önceliği kendilerine tanırlar. Kendi basit zevklerini ya da menfaatlerini, asil bir zevk olan fedakarlığa tercih ederler. Oysa Allah rızası için yapılan bir fedakarlığın vereceği hoşnutluk çok daha büyük ve kalıcıdır. Kuran’da bunun örneklerinden biri, Peygamberimiz (sav) zamanında Medine’deki Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanları karşılama şekilleridir.  Kuran’da bu güzel ahlak örneği şöyle bildirilmiştir:

Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr suresi, 9)


Allah Kuran’da müminlerin bu özelliğinden bahsederken onların yemeklerini esirlerle dahi paylaştıklarını bildirmektedir:

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. “Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür.” (İnsan suresi, 8-9)


Ayetlerden de anlaşıldığı üzere müminler çok asil bir ahlak içindedirler. Güzel ahlaklarının karşılığını ahirette Allah’tan bekledikleri için, yaptıklarını bir minnet konusu da edinmezler.

Basitlik, Kuran ahlakıyla bağdaşmayan bir ahlak ve yaşam şekli olduğu için, basitlikle mücadele etmek son derece önemlidir. Çünkü basitlik, insanların dinin derinliğini almalarına, Allah’ın razı olacağı üstün ahlakı göstermelerine büyük bir engel teşkil etmektedir.