Kıskançlık ve hasetten sakınmak niçin önemlidir?
Kıskançlık hissine kapılan bir kişi neden mutlu olamaz ve güzelliklerden zevk alamaz?
Allah, “… Nefisler ise ‘kıskançlığa ve bencil tutkulara’ hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Nisa Suresi, 128) ayetiyle nefsin kıskançlığa yatkın olarak yaratıldığını bildirmiştir. İnsan, nefsindeki tüm kötülükler gibi, kıskançlık ve rekabet hisleriyle de mücadele etmek ve bunlardan arınmakla yükümlüdür. Aksinde Kuran ahlakını gereği gibi yaşayabilmesi ve Allah’ın rızasını tam olarak kazanabilmesi mümkün olmaz.
Kıskançlık Bazı İnsanları Şeytanın Yoluna Sürükler
Bazı insanlar doğru yolu bilip gördükleri halde sırf kıskançlık hissi nedeniyle yanlış yola sapabilmektedirler. Çünkü kıskançlık ve rekabet duyguları insanın akılcı düşünebilmesini, olayları isabetli şekilde muhakeme edebilmesini engeller. Bu duygulara yenik düşen bir insan olaylar karşısında Kurani tepkiler veremez, rahmani konuşmalar yapamaz, samimi ve ihlaslı tavırlar gösteremez. Böyle bir durumda onu yönlendiren aklı ve vicdanı değil, şeytanın sözcülüğünü yapan nefsi olur. Nefsi, onu şeytani bir ahlaka çağırır.
İnsanın bu kötü özelliklerden arınmak için öncelikle yapması gereken, rekabet ve kıskançlık hislerinin din ahlakı ile bağdaşmadığını anlamak olmalıdır. Bu duyguların temeli tamamen dünyevi değerlere dayanır. Bu gibi kişiler başkalarının sahip olduğu maddi ya da manevi değerlere karşı kıskançlık duyar ve bunlardan dolayı onlarla rekabete girişirler. Oysaki müminler dünya hayatının menfaatlerine kapılmayıp asıl olarak ahirete yönelen insanlardır. Mümin dünya nimetlerini kendisine verenin ve bunları dilediği zaman alacak olanın Rabbimiz olduğunu bilir. Bunlardan Allah’ın razı olacağı şekilde istifade eder, ancak hiçbir zaman bu nimetlere tutkuyla bağlanmaz. Daha fazlasını elde etmek için hırsa kapılmaz. Allah’ın takdir ettiği kadarına şükreder ve bunlarla yetinmesini bilir. Eğer Allah bir başkasına kendisinden daha fazla nimet vermiş ise “Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. O, dilediğine rızkı genişletip-yayar ve kısar da. Çünkü O, herşeyi bilendir.” (Şura Suresi, 12) ayetiyle de bildirildiği gibi bunda mutlaka bir hayır ve hikmet olduğunu bilir.
Kıskançlık, kibir ve enaniyet, nefsini ilah edinmenin doğal bir sonucudur. Bu yüzden şeytanın en karakteristik özelliğidir. İblisin, Allah’a isyan edip inkarcılardan olmasının altında yatan sebep de, enaniyeti yüzünden Hz. Adem (a.s.)’ın üstünlüğünü kıskanmasıdır. Şeytanın bu vasfı, onun izinden giden insanların üzerinde de çok yoğun bir şekilde tecelli eder. Kıskançlık bu gibi insanlarda günden güne artarak daha ileri bir safha olan hasete dönüşür. Bütün hareket ve davranışlarına etki eder.
Ahireti Düşünmek Kıskançlığı ve Rekabeti Ortadan Kaldırır
Her insan hem Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle hem de eksik tuttuklarıyla denemeden geçirilmektedir. Bu yolla insanlardan hangilerinin Allah’a yönelip şükredenlerden, hangilerinin ise Kuran ahlakından uzaklaşıp nankörlük edenlerden olacakları ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle dünya hayatının geçici bir imtihan mekanı olarak yaratıldığını kavramış bir insanın, bu dünyanın süslerine karşı kıskançlığa kapılması mümkün değildir. Örneğin sırf zengin, güzel ya da makam sahibi diye bir insana karşı kıskançlık duymak, Kuran ahlakı ile kesinlikle bağdaşmaz. Nitekim kişi Kuran ahlakını en güzel şekilde yaşadığı takdirde Allah’ın ahirette tüm güzellikleri en mükemmel şekliyle kendisine vereceğini umut etmenin huzurunu ve rahatlığını yaşar. Ancak kaderi, tevekkülü, dünya hayatının gerçeğini ve herşeyi yaratanın Allah olduğunu kavrayamamış insanlar ise kıskançlık ve rekabet gibi duygulara kapılarak hareket ederler. Bu gerçeği bilmek, insanı böyle bir hataya düşmekten alıkoyar.
Söz konusu olan güzel ahlaka dair özellikler olsa bile, yine de iman eden bir kimse kıskançlıktan şiddetle kaçınır. Karşısındaki Müslümanın güzel ahlakına özenip, gıpta eder. Gıpta etmesi ise hiçbir zaman için rekabete girmesini gerektirmez. Kuran’da bildirilen “hayırlarda yarışınız” (Bakara Suresi, 148) ayeti gereği elbette ki Allah’ın en sevgili kulu olabilmek, Kuran ahlakını en mükemmel şekilde yaşayan kişi olabilmek için rahmani bir gayret sarf eder. Ancak bu rahmani yarışın temelinde kıskançlık ya da rekabet hisleri yoktur. Bu yarış insanlara yönelik bir yarış değil, sadece Allah’a yakınlaşmayı hedefleyen bir yarıştır. Nitekim böyle bir insan kendisi gibi, diğer müminlerin de Allah’ın en sevgili kulu olabilmelerini ister. Bunun için hem samimi olarak dua eder, hem de ihlasla çaba sarf eder.
Dünyevi değerlere değil, ahirete önem veren bir insan hiçbir zaman insanlara ayarlı bir ahlak göstermez. Onlardan iyi olmak, onlar arasında bir yer edinmek, itibar kazanmak ya da ön plana çıkmak için değil, sadece Allah rızası için gayret sarf eder. Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi insan eğer nefsinde böyle bir eksiklik ya da zaaf olduğunu görürse bilmelidir ki, bu onun ihlasını kıracak ve Allah’ın rızasını kazanmasını engelleyecek bir ahlaktır.
Nasıl ki ahirette rekabetin yeri yoksa, ahireti kazanmak için yapılan salih amellerde de rekabet ya da kıskançlık olmaz. Müminler dünya ahiret birbirlerinin dostu, velisi ve kardeşidirler ve her biri de aynı amaca hizmet etmektedirler. Birbirlerine ne kadar destek olur, ne kadar kuvvet sağlarlarsa Allah’ın rızasını da o kadar çok kazanmış olurlar. Bu nedenle mümine yakışan bir başkasının güzel özelliklerinden kıskançlık duyup onunla rekabete girmek değil, tam aksine onu iftiharla alkışlayıp daha da mükemmel olmasına yardımcı olabilmektir. Nitekim ihlasa uygun olan da budur zaten.
Bediüzzaman Hazretleri İman Edenler Arasında Kıskançlığın ve Rekabetin Yeri Olmadığını Hatırlatmıştır
Din ve ahiret işlerinde rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık olmamalı ve hakikat bakış açısında olamaz. Çünki kıskançlık ve hasedin sebebi; bir tek şeye çok eller uzanmasından ve bir tek makama çok gözler dikilmesinden ve bir tek ekmeği çok mideler istemesinden; birbirine zahmet verme olur, kavga olur, yarış sebebiyle gıptaya, sonra kıskançlığa düşerler. Dünyada bir tek şeye çoklar talib olduğundan ve dünyanın dar ve geçici olması sebebiyle insanın sınırsız arzularını tatmin edemediği için, rekabete düşüyorlar. Fakat… âhirette rekabet sebebi diye birşey yoktur ve rekabet de olamaz. Öyle ise, âhirete ait olan salih ameller dahi rekabet olamaz; kıskançlık yeri değildir. Kıskançlık eden ya riyakârdır, salih ameller suretiyle dünyevî neticeleri arıyor veyahud gerçek cahildir ki, salih amelin nereye baktığını bilmiyor ve salih amelin ruhu, esası ihlas olduğunu idrak edemiyor. Rekabet suretiyle Allah’ın sevgili kullarına karşı bir nevi düşmanlık taşımakla, Allah’ın rahmeti imkanını suçluyor…
Kıskançlık hislerine kapılmış olan insan kendini ve etrafını Allah’tan bağımsız zannediyordur. Güzelliği, aklı, malı da kişiye ait zannetmekte ve kendisiyle kıyas yapıp kıskanmaktadır. Muhtemelen üstünlüğün bu özelliklere sahip olmakla elde edileceğini düşünmektedir. İşte iman eden bir kişi asla bu gaflete düşmek istemez, kişilere ve kendine benlik vermekten şiddetle çekinir. Üstünlüğün Allah korkusuna göre olacağını, herşeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu aklından çıkarmaz. İşte bu nedenle iman eden insan sürekli huzurlu ve mutludur.
Sayın Adnan Oktar Diyor ki:
➠ Gıpta; kardeşinin o nimetinden memnun olmak ama ben de o nimete kavuşsam demektir. Kıskançlık; o nimetten o mahrum olsun, ben sahip olayım demektir. Gıpta güzel bir huydur. (A9 TV; 10 Ekim 2013)
➠ İnsanlara bakıyorum, gözleri bomboş. Niye? Hasetlik bir yandan, kıskançlık bir yandan, gaddarlık bir yandan, sevgisizlik bir yandan, insanlardan korku bir yandan, Allah’a teslimiyetsizlik bir yandan, rekabet ruhu bir yandan. (A9 TV; 20 Eylül 2013)
➠ Haset insanı çökertir. Kıskançlık insanı deliye çevirir, çirkinleştirir. (A9 TV; 10 Şubat 2013)
➠ Kıskanmak çok küçük düşürücü, aşağılayıcı bir şey ama gıpta etmek güzeldir. “O ne güzel” dersin, “Yarabbi beni de güzelleştir” dersin, bu gıptadır. Kıskançlık nedir? “Yarabbi” diyor “Ondaki güzelliği elinden al.” Ahlaksızlıktır bu. Zulümdür. Onun devrilmesini istemek, yok olmasını istemek zulümdür, deccallıktır. (A9 TV; 18 Eylül 2012)
➠ Kıskançlık sevginin zıttıdır. Sevgiye saldıran bir illet ve veba gibidir. Allah, o vebayı Allah korkusuyla kaldırıyor. Kıskançlık, hasetlik kalktığında ferahlık oluyor, sevgi oluyor. (A9 TV; 22 Ağustos 2012)