Dünya üzerinde gerçek iyilik ve gerçek kötülüğün ne olduğu bilgisine kuşkusuz sadece müminler sahiptirler. Çünkü onlar bu kavramların anlamlarını ve kapsamlarını, Allah’ın “doğruyu yanlıştan ayıran” bir kitap olarak gönderdiği Kuran’dan öğrenirler. Kuran’da, doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük gibi kavramlar, örnekler verilerek her insanın anlayabileceği gibi açıklanmıştır. Ayrıca müminlere, Allah’tan korkmaları nedeniyle, iyiyi kötüden ayırt etmelerini sağlayan bir nur ve anlayış da verilmiştir. (Enfal Suresi, 29) Ancak İslam ahlakında kişinin doğruyu ve yanlışı yalnızca kendisinin bilmesi yetmez. Doğruları görmeye ve tavsiyeye açık olan her insanı Kuran ahlakını yaşamaya davet etmesi gerekir. Bu nedenle müminler bütün hayatları boyunca insanlara iyiyle kötünün arasındaki farkı anlatırlar. Allah müminlere şöyle emretmiştir:
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)
Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)
Kuran’da ayrıca Allah’ın bu emrini yerine getiren insanların diğer insanlar için ne kadar hayırlı kimseler olduklarına da dikkat çekilmiştir:
Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır. (Al-i İmran Suresi, 110)
Müminlerin, insanlara iyiliği öğütleyip kötülükten sakındırmaya çalışırken göz önünde bulundurdukları önemli bir ölçü vardır; karşılarındaki kişinin ne geçmişi ne de o an içerisinde bulunduğu hatalı tavırlar onlarda bir ön yargı oluşturmaz. Kimseye hatalarından dolayı “nasıl olsa bu insan mümin olmaz” gözüyle bakmazlar. Hiç kimseyi, din ahlakını anlatma konusunda göz ardı etmezler. Böyle bir tavrın adaletsizlik olduğunu bilir ve bundan sakınırlar. Diğer kişilerin güzel ahlakı yaşayabilmeleri için, önce müminlerin bildiği bilgilere sahip olmaları ve aynı şekilde eğitilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle müminler, kişilerin tavırları ne kadar olumsuz olursa olsun, iyiliğe çağırmakta ve kötülükten sakındırmakta, doğru olanı anlatmakta tereddüte kapılmazlar.
Ancak tüm bu anlatımlara rağmen karşı taraf kendi bakış açısında ısrarlı davranırsa, bu durumda da hiçbir şekilde bir zorlamaya girmezler. Çünkü Allah Kuran’da “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur…” (Bakara Suresi, 256), “Şu halde, eğer ‘öğüt ve hatırlatma’ bir yarar sağlayacaksa, ‘öğüt verip hatırlat.'” (A’la Suresi, 9) şeklinde bildirmiştir.
Müminler, Kuran’ın iyiliği emretme hükmünü sadece doğru ve yanlışı hiç bilmeyen ve dini hiç tanımayan insanlara değil, aynı zamanda müminlere karşı da uygularlar. Çünkü insan sadece bilmediğinden değil, bazen de unuttuğundan, yanıldığından ya da nefsinin telkinlerine uyduğundan hata yapabilir. İşte bu durumda müminler birbirlerine Kuran’ın hükümlerini hatırlatarak iyiliği emretmiş ve kötülüğü engellemiş olurlar. Dünya hayatında ancak iyilik yapanların ve salih amellerde bulunanların cennetle müjdeleneceklerini, kötülükten sakınmayanların ise cehennem azabıyla karşılık göreceklerini bildiklerinden birbirlerini bu yönde uyarırlar. Allah müminlerin birbirleri üzerinde gözetici olduklarını ve birbirlerinin velileri olduklarını bildirmiştir:
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Ayrıca müminler bu ibadeti yerine getirme konusunda hiçbir bıkkınlığa kapılmazlar. Karşılarındaki insanlar ne kadar çok hata yapsalar da sabırla, şefkatle ve merhametle uyarmaya ve hatırlatmaya devam ederler. Çünkü Allah pek çok ayetinde sabredenleri sevdiğini bildirerek, müminleri Kuran ahlakını uygulamakta sabırlı olmaya davet etmiştir.