Halk arasında “yobazlık” olarak da adlandırılan “bağnazlık”, yeterli bilgi ve araştırmaya sahip olmayan insanlar tarafından çoğu zaman İslam’la bir tutulur. Oysa, İslam ve bağnazlık birbirinden tamamen farklı, hatta birbirine tümüyle zıt iki ayrı dindir.
Bugün Müslüman aleminin büyük bölümünde yaşanan dinin adı her ne kadar İslam olarak bilinse de gerçekte bu coğrafyaya hakim olan büyük ölçüde hurafelere dayalı, Kuran’dan ve Peygamberimiz (sav)’in anlattıklarından uzak bağnazlık dinidir.
Bağnazlık ile gerçek İslam yani Kuran Müslümanlığı arasındaki farkı ana hatlarıyla incelersek;
İslam dininin tek gerçek ve geçerli kaynağı Allah’ın Kitabı Kuran’dır. Peygamberimiz (sav) de Kuran’ı uygulamış, Kuran’ı anlatmış, Kuran’a uyulmasını emretmiş ve “Sünnetinin Kuran olduğunu” bildirmiştir. Bağnazlık dininin ise binlerce farklı kaynağı vardır. Bu geçersiz kaynakların başlıcaları: Peygamberimiz’e iftirayla atfedilen yüzbinlerce uydurma hadis… İslam alimi olarak tanıtılan kişilerin din adına ürettikleri uydurma kural ve yasaklar, yanlış Kuran yorumları… Hurafelere, batıl örf, adet ve geleneklere dayalı yanlış inanç, hüküm ve uygulamalar…
Oysa Allah, insanların din konusunda yalnızca Kuran’dan sorumlu olduklarını açıkça bildirmiştir:
Ve şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (43/44)
Bağnazlar Kuran’ın –haşa- anlaşılamaz, kapalı, eksik ve yetersiz olduğunu, onu anlamak için yukarıda bahsettiğimiz sayısız kaynağa ihtiyaç olduğunu savunur. Oysa Kuran’ın açık, yeterli ve anlaşılır olduğunu söyleyen Allah’tır. Allah Kuran’ın son derece açık ve eksiksiz olduğunu, başka hiçbir kaynağa ihtiyaç olmadığını pek çok ayetinde haber verir. Bu ayetlerden birkaç örnek şöyledir:
Kendilerine okunmakta olan Kitabı (Kuran’ı) sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? (29/51)
Allah’tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitabı (Kuran’ı) açıklanmış olarak indirmiştir. (6/114)
Biz Kitap’ta (Kuran’da) hiçbir şeyi noksan bırakmadık. (6/38)
Kuran’a dayalı İslam tek ve hak olan dindir. Bağnazlık ise aralarında her konuda ihtilaf halinde olan yüzlerce farklı gruba bölünmüştür. Hepsi kendi yolunun doğru, diğerlerinin ise sapkın olduğunu düşünür. Kuran’da bağnazların içine düştükleri bölünmüşlük şöyle anlatılır:
Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah’adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir. (6/159)
Tüm bu apaçık ayetlere rağmen bağnazlar, Allah’ın indirdiği Kuran’a uymaya çağırıldıklarında buna şiddetle karşı çıkar ve yüzlerce yıldır atalarından, dedelerinden kendilerine miras kalan uydurma dine uymakta ısrar ederler. Peygamberimiz (sav) döneminde de Resulullah’a en çok karşı çıkan, Allah’ın indirdiği dini kabullenmeyen devrin müşrikleri yani bağnazlar olmuştur. Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
Ne zaman onlara: “Allah’ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (2/170)
Kuran’daki gerçek dini yaşamak son derece kolayken bağnazlık, dini her yönden zorlaştırarak yaşanamaz hale getirir. İslam kolaylık dinidir. Bağnazlar ise din ne kadar zor olursa o kadar iyi olduğunu zannederler. Bu, Allah’ın merhamet dolu üstün ahlakını anlamamaktan kaynaklanan çarpık bir bakış açısıdır. Tarih boyunca tüm Peygamberlere karşı da insanların direnç gösterdikleri temel konulardan biri olmuştur. Hz. Musa kavmine, “Allah sizden bir sığır kesmenizi istiyor” dediğinde, kavmi onlarca soru sorarak son derece sade olan bir emri neredeyse uygulanamayacak hale getirmişlerdir. Üstelik bunu yaparken sözde Allah’ın emrine titizlik gösterdikleri iddiasında olmuşlardır. Oysa Allah’ın emrine gösterilecek asıl titizlik, dini Allah’ın indirdiği gibi öz, sade, kolay, temiz haliyle yaşamaktır. Kuran’da dinin kolay olduğu bir çok ayette özel olarak belirtilmiştir:
Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). (Hac Suresi, 78)
Benzer şekilde, Allah Kuran’da yenmesi yasak edilenleri yalnızca leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlarla sınırlarken (16/115, 2/173), bağnaz kaynaklarda yüzlerce maddelik yenilmesi haram olan yiyecek listeleri bulunur. Allah bağnazların bu yanlış tutumundan Kuran’da şöyle bahseder:
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (16/116)
De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır. (7/32)
Özetle, bağnazlık her konuda –hiçbir delile ve ayete dayanmadan- binlerce yasak ve kısıtlama üreten, insanları Allah’ın nimetlerinden, güzelliklerinden uzaklaştıran şeytani bir sistemdir. Bu sistemin en büyük mağdurlarından biri ise kadınlardır. Kadınları sosyal hayattan, dünyanın nimetlerinden soyutlayan, evlerine kapatıp her türlü kötü muameleye, ayrımcılığa tabi tutan, ezen bağnaz anlayış, bilinçaltında büyük bir kadın nefreti besler. Bağnazın kıskançlık ve aşağılık kompleksiyle yoğrulmuş karakteri kadınlar aleyhine sayısız uydurma dini hüküm, yasak ve kısıtlama üretmelerine neden olmuştur.
Bağnaz zihniyetin, kadına olduğu gibi her türlü güzellik, estetik ve sanata karşı da özel bir düşmanlığı ve nefreti vardır. Kuran’da, Hz. Süleyman’ın sarayına heykeller, havuzlar, kaleler gibi muhteşem sanat eserleri yaptırdığı anlatılır (34/13). Allah’ın cennette mükemmel ve benzersiz bir yaratmayla yarattığı ihtişam, güzellik ve sanat ayrıntılı olarak tasvir edilir.
Bağnaz ise amansız bir sanat, güzellik ve estetik karşıtıdır. Heykeli, resimi, müziği sözde en büyük günahlar arasında görür. Her fırsatta bunları tahrip edip aşağılamayı sözde kutsal bir görev sayar.
Ve sonuçta, bağnaz din anlayışı içine kapalı, sevgisiz, hayatın güzelliklerinden zevk alamayan sağlıksız kitleler yetiştirir. Şunu iyi bilmek gerekir ki, bir ülkede kadınlar insan yerine konmuyorsa ve özgür değilse, o ülkenin sokaklarına kasvet hakim olmuşsa, bilimde veya teknolojide bir ilerleme kaydedilemiyorsa, insanlar düşüncelerini özgürce ifade edemiyor inançlarına göre yaşayamıyorlarsa, sokaklarda insanlar diledikleri gibi giyinip diledikleri gibi dolaşamıyorlarsa, İslam’ı yaşaması için insanlara herhangi bir şekilde dayatma yapılıyorsa, farklı mezhepten olanlar tekfir ediliyorsa, ateistler veya dinsizler baskı altındaysa, kiliseler havralar sinagoglar saldırıya uğruyorsa, her dinden, dilden, etnik kökenden insan birinci sınıf vatandaş muamelesi görmüyorsa, o ülke ressamları, heykeltraşları, ses sanatçıları, operaları, edebiyatçıları vs ile ön plana çıkamıyorsa, görgü eksikliği toplum geneline hakim olmuş yaşam kalitesi düşmüşse o ülkede Kuran ahlakına dayalı bir zihniyetin hakim olduğunu söylemek imkansızdır. Ancak bağnazlığın ortadan kaldırılması da, bu yanılgıya kapılmış insanları ezerek, baskı altına alarak olmaz. Bu insanlar yaşadıkları sisteme telkinle inandırılmışlardır. Karşı telkinle, Kuran ayetlerinden delillerle yaptıklarının yanlış olduğu gösterildiğinde onları da bu karanlık dünyadan kurtarmak mümkündür.
Kuran ahlakı anlatıldığında ve yaşandığında topluma barış, itidal, akılcılık, demokrasi, özgürlük, sanat, kalite, görgü, bilimsel ilerleme, neşe özetle güzel olan her şeyin en iyisi hakim olacak, insanlar hurafelerin tüm ağır yüklerinden kurtulacaklardır.
Adnan Oktar’ın Egyptian Streets’de (Mısır) & Jefferson Corner (Amerika) yayınlanan makalesi:
https://egyptianstreets.com/2017/11/02/islam-and-bigotry-two-different-and-opposite-religions/
http://www.jeffersoncorner.com/islam-and-bigotry-two-different-and-opposite-religions/