İnsanlar arasında zayıf karakterli olanlar sayıca çok fazladır. Bu zayıf karakterli kişilerin tek amaçları, derin düşünmedikleri ve akıllarını kullanmaya ihtiyaç duymadıkları için sadece, nefislerinin ihtiyaç, zevk ve tutkularını karşılamaktır. Öyle ki, çok ender kişi şahsiyetini geliştirmeyi, derin bir zihinsel kapasiteye sahip olmayı kendisine hedef edinir. Çoğu insan, çevresinde sürdürülen yaşam standartı neyse, onu aynen uygular; kendisinde veya çevresinde bir yenilik yapma, bir güzellik ve mükemmellik arama ihtiyacını hissetmez.

Dinin öngördüğü güzel ahlakı göstermek, Allah’ın hoşnutluğuna uygun yaşamak ise ciddi bir çaba ve irade gerektirir. Vicdanına uyan kişi daima “daha iyi ne yapabilirim” diye düşünür ve bunu yaşantısının her anında uygular. “Müminlere karşı daha tevazulu, daha yumuşak huylu, daha sevgi dolu, daha düşkün, daha ilgili nasıl olabilirim?”, “Allah’ın dinini insanlara anlatmak, onları güzel ahlaka, samimiyete ve dürüstlüğe çağırmak için daha fazla ne yapabilirim?”, “İnsanların kalbini dine ve güzel ahlaka nasıl ısındırabilirim?”, “Allah’a daha fazla nasıl yakınlaşabilirim?”, “Allah’ı inkar edenleri bu sapkın ve dar görüşlerinden vazgeçirmenin yolları nelerdir?” gibi, hiç durmadan düşündüğü birçok yüksek hedefi vardır.

Ancak bunları sadece düşünmek elbette yeterli değildir. Asıl önemli olan vicdanen bulunan bu doğruları kişinin irade kullanarak eksiksiz olarak uygulamasıdır. Fakat rahatına düşkün, hiçbir zaman fedakarlıkta bulunmayan, sadece kendi menfaatlerini düşünen, çevresindekilerin ve yaşadığı toplumun içinde bulunduğu durumla ilgilenmeyen biri için bunları uygulamak imkansızdır. Böyle kişiler söz konusu büyük idealleri hep başkalarına yüklerler. İradeleri sadece yaşamla ilgili fonksiyonlarını yerine getirmeye ve ihtiyaçlarını karşılamaya yeterlidir. Zayıf iradeli insanlar da doğal olarak vicdanlarına uygun davranamazlar, çünkü dini yaşamak daha önce de belirttiğimiz gibi, ciddi bir çaba, güçlü bir irade gerektirir. Nitekim Allah Kuran’da “ciddi çaba”nın makbuliyetini şöyle bildirir:

Kim de ahireti ister ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)