İnsanların içine düştüğü en büyük yanılgılardan bir tanesi de “çoğunluğa uymak”tır. Hemen her insanın bilinçaltında çoğunluğun yaptığının doğru olduğuna dair bir kanaat bulunur ve böyle kişiler genellikle tavırlarını bu çoğunluğa göre ayarlarlar. Oysa bahsedilen son derece hatalı bir davranıştır.
Örneğin bir insanın yaşadığı çevrede çoğunluğun çok yüzeysel ve çarpık bir din anlayışı olabilir. İnsanlar Allah’ın varlığına ve ahirete inandıklarını söylerler, ama bu konuda düşünmezler. Dini değerlere “kendilerince” saygılıdırlar, ama bu saygılarını uygulayarak değil, sözle ifade ederler. Dinin birçok emrinin geçmiş dönemler için geçerli olduğunu, bugün için geçerli olmayacağını düşünürler. Bu anlayışa göre ise yukarıda da söz ettiğimiz gibi, bir insanın kalbinin temiz olması, kimseye kötülükte bulunmaması “dindar” olması için yeterlidir. İbadetlere gelince; yaşlanınca zaten yapılacaktır.
Evet, bir kişinin çevresindeki herkes böyle çarpık bir anlayışa sahip olabilir. Bu durumda kişinin tarif edilen anlayışa uyması, kendi vicdanına başvurarak düşünmemesi insanın kendisini kandırmasından başka birşey değildir. Çünkü çoğunluğun her zaman doğru karar verdiğini, doğru bir düşünceye sahip olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur. Aksine, Allah Kuran’da “çoğunluğa uymak” ile ilgili şunu bildirmektedir:
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’ (Enam Suresi, 116)
Bu nedenle, bir insanın davranışlarında, özellikle dini yaşamasında ve Kuran’ı uygulamasında ona yol gösteren tek ölçü vicdanı olmalıdır. Vicdanının yönlendirmesiyle hareket eden kişi, çoğunluğun ne dediğini veya ne yaptığını kesinlikle göz önünde bulundurmaz. Tek başına da kalsa vicdanının sesini dinler ve Allah’ın kitabına, yani Kuran’a uyar.
Bu durumu herkesin kendi üzerinde düşünmesi gerekir. “Çoğunluğa uyma” psikolojisi her insan için bir tehlike oluşturabilir. Örneğin bir kişi şu ana kadar okuduklarıyla vicdanında birtakım gerçekleri fark ederek uygulama kararı almış olabilir. Ancak çevresindekilerin tutumunun ve bakış açısının kişiyi hiçbir zaman etkilememesi gerekir. Herkes kendi vicdanının ve Kuran’ın emrettiklerini uygulamakla mükelleftir. Şu unutulmamalıdır ki, Allah kullarını mutlaka dener. Vicdanıyla verdiği doğru bir karardan insanı vazgeçirmeye çalışan bir başka kişi, Allah’ın kendisini denemek için karşısına çıkardığı bir yakını da olabilir. Ancak ahirette insanlar böyle yakınları ile ilgili olarak şunları söyleyeceklerdir:
Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakandır. (Furkan Suresi, 28-29)