Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (Hicr Suresi, 85)
Allah müminlere “güzellikle davranmayı” emretmiştir. Bu, müminin Allah korkusundan ve Kuran’a olan bağlılığından kaynaklanan istikrarlı bir ahlak anlayışıdır. Bu nedenle mümin hayatı boyunca bu ahlaktan taviz vermez ve Allah’ın rızasını kazanmak için çevresindeki insanlara güzellikle davranır.
Karşı tarafın zengin ya da fakir, yaşlı ya da çocuk, kadın ya da erkek olmasının müminin göstereceği ahlak açısından hiçbir önemi yoktur. Mümin bu tavrına karşılık insanlardan ve dünyadan bir menfaat ummadığı için insanları bu tip özelliklerine göre değerlendirmez. Nitekim Allah bir ayetinde müminlere bu konudaki ölçüyü de bildirmiştir:
Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)
Mümin Allah’ın emrettiği herkese karşı güzel tavırlar gösterir. Ancak bu, karşı tarafın yanlış olan fikirlerini tasdik eden ya da yanlış tavırlarına göz yuman bir iyilik anlayışı değildir. Mümin doğru ve hak olan bir konuda Allah’ın gösterdiği yoldan asla taviz vermez. Eğer karşı tarafın yanlış bir tavrı varsa, yine güzel bir tavırla, merhametle ve insaniyetle bunu ona göstermeye çalışır ve doğrusunu mutlaka anlatır. Müminlerin inkar edenlere din ahlakını anlatırken ortaya koydukları tavır bu konuya güzel bir örnek teşkil eder. Kuran’da bu konuda yer alan örneklerden birisi, Hz. Musa’nın, o dönemde Mısır’ın yöneticisi olan Firavun’a dini tebliğ edişidir. Allah, Hz. Musa’ya, Firavun’a dini anlatmasını ancak bunu yaparken yumuşak söz söylemesini emretmiştir:
“Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni zikretmede gevşek davranmayın. “İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.” “Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” (Taha Suresi, 42-44)
Allah’ın bu emri üzerine Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun, Firavun’un bütün zalimliğine, kabalığına ve kibirine rağmen merhametli ve tevazulu tavırlarını muhafaza etmişler, ona güzellikle yaklaşmışlardır.