Allah’ı razı edebilmek ve sevgisini kazanabilmek müminler için herşeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyunca Allah’a daha da yakınlaşabilmenin yollarını ararlar. Allah “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın…” (Maide Suresi, 35) ayetiyle müminlere bunu emretmiştir.

Müslümanlar, Kuran’da bildirilen ibadetleri yerine getirmeyi kendilerini Allah’a yakınlaştıracak önemli bir yol olarak görürler. Ancak bunun için ibadetlerin sadece fiili olarak yerine getirilmesinin yeterli olmadığını, Allah Katında asıl makbul olanın tüm bunları samimiyet ve ibadet heyecanı ile yapmak olduğunu da bilirler. Zira Allah bir ayetinde müminlerin Allah için kestikleri kurbanların ne etlerinin ne de kanlarının Allah’a ulaşacağını, asıl ulaşacak olanın kalplerindeki takva olduğunu bildirmiştir:

“Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.” (Hac Suresi, 37)

İşte bu gerçeğin farkında olan müminler de Allah Katında asıl değer görecek olanın samimiyetleri ve ihlasları olduğunu bilerek, her yaptıklarını ibadet heyecanı ile yerine getirirler.

Allah’ın tüm Müslümanlara bildirdiği emirlerinin yanı sıra Müslüman kadınlara bildirdiği emirleri de bulunmaktadır. Mümin kadının belirleyici bir özelliği Allah’ın Kuran’da emrettiği üzere giyiminde tesettür ölçülerine dikkat etmesidir. Müslüman kadınlar her dönemde bu ibadeti büyük bir titizlik ve şevkle uygulamışlardır. Nur Suresi’ndeki örtünmeyle ilgili ayetler Hicretten sonraki dönemde indirilmiştir.

Mü‘min kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah‘a tevbe edin ey mü‘minler, umulur ki felah bulursunuz.” (Nur Suresi, 31)

Peygamberimiz (sav) döneminde mümin kadınlar Cenab-ı Allah’ın tesettür konusundaki emrini büyük bir şevk ve istekle karşılamışlar, hemen itaat etmişlerdi. Onlardan sonra gelen Müslümanlar da aynı şevk ve kararlılıkla bu emri yerine getirmişlerdir. Elbette ki tesettürü sadece bir örtü olarak görmemek gerekir. Kılık kıyafetteki tesettür kişinin ne kadar çok Allah’tan korktuğunu, ne kadar kişilikli, saygın, asil, onurlu, özgür ve iffetli olduğunu gösterir. Bu yüzden tesettür bir nevi iffetin sembolüdür. Kadının Allah Katında ve inananlar nezdinde yücelmesini sağlayacak, onu her türlü bağımlılıktan ve sıkıntıdan kurtaracak bir vesiledir. Tesettürle birlikte ahlak, tavır, hal ve hareketlerin de Kuran’a ve sünnete uygun olması gerekir. Bunların hepsi bir araya geldiğinde çok saygı uyandıran, heybetli bir görünüm meydana gelir. Kişinin sahip olduğu asalet, Yüce Allah’ın hükümlerine karşı olan titizliğinden, şevkle ve heyecanla bunları yerine getirmesinden belli olur.

Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim‘ indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah‘ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)