Kuran’da bildirilen tüm elçilerin hayatlarında da görüldüğü üzere, hayatı boyunca insanlara tebliğ yapıp, onlardan hiçbir karşılık beklememek önemli bir mümin özelliğidir. Bir mümin hangi devirde ve kimlerle beraber yaşarsa yaşasın, insanları Allah’ın beğendiği ahlaka çağırmakla, onlara yaklaşmakta olan hesap gününü hatırlatmakla sorumludur. Bundan dolayı ise kimseden bir karşılık beklemez, yalnızca görevini en iyi biçimde yerine getirmeyi ve Allah’ın kendisinden razı olmasını ister. Hz. Hud da bu üstün ahlakı sergilemiş ve kavmini din ahlakına çağırırken hiçbir karşılık beklemediğini vurgulamıştır. Kuran’da bu gerçek şu şekilde bildirilmektedir:
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni Yaratan’dan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
Kavmini Azaba Karşı Uyarmıştır
Hz. Hud, kavmine yalnızca Allah’a kulluk etmelerini, aksi takdirde Allahı’n kendilerini azaba uğratacağını belirterek kavmini bu azaba karşı uyarmıştır. Hz. Hud’un bu uyarısı bir ayette şöyle haber verilmektedir:
Adın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf’taki kavmini: Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım diye uyarmıştı. (Ahkaf Suresi, 21)
Hz. Hud kavmini azaba karşı uyarmanın dışında onlara dünya hayatında değer verdikleri şeylerin geçici olduğunu da hatırlatmıştır. Onun bu konuda dünya nimetleriyle oyalanan kavmine yaptığı tebliğ ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz? (Şuara Suresi, 128-129)
Bunun ardından da kavmine Allah’tan korkmalarını, Onun bildirdiği hükümleri yerine getirmelerini, insanlara zorbaca davranmamalarını hatırlatmıştır. Eğer böyle yaparlarsa, bunlardan dolayı da azaba uğrayabileceklerini söyleyerek onları uyarmıştır. Hz. Hud’un bu uyarısı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının. Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar da. Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum. (Şuara Suresi, 130-135)
Hz. Hud Kavmine, Allah’ın Nimetlerini Hatırlatmıştır
Allah’ın insanlara verdiği nimetler bir genelleme yapılarak bile sayılamayacak kadar fazladır. (Nahl Suresi, 18) Ancak birçok insan bu nimetleri kendisine verenin Yüce Allah olduğunu ve bunlar için Allah’a şükretmesi gerektiğini hatırına getirmez. Allah’ın, dilediği anda bunları kendisinden geri alabileceğini de düşünmez. Bu yüzden resuller, gönderildikleri kavimlere Allah’a yönelip dönmelerini, sahip oldukları her şeyin Allah’tan bir nimet olduğunu ve bunlar için O’na şükretmeleri gerektiğini hatırlatmışlardır. Hz. Hud’un da kavmine, Allahı’n verdiği nimetleri hatırlattığı, onları O’ndan korkup sakınmaya çağırdığı Kuran’da şöyle haber verilmiştir:
Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbiniz’den size bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? (Allah’ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi artırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah’ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız. (Araf Suresi, 69)
Hz. Hud kavmini ayrıca Allah’tan bağışlanma dilemeye de davet etmiştir. Allah’a sığınıp tevbe ederlerse, buna karşılık Allah’ın üzerlerindeki nimetleri artıracağını haber vermiştir. Hz. Hud’un bu hikmetli tebliği bir ayette şöyle bildirilmektedir:
Ey kavmim, Rabbiniz’den bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin. (Hud Suresi, 52)