Allah, imtihanın bir gereği olarak dünya hayatını çok renkli, iç içe geçmiş çok fazla detaylarla dolu, hep devam edecekmiş hissi uyandıran, bir olay bittiğinde sürekli yeni olayların başladığı, büyük bir konu zenginliği içinde yaratmıştır. Elbette dünya hayatının bu denli detaylı görünmesi, Allah’ın sonsuz çeşitlilikteki yaratma sanatının bir tecellisidir.
Allah’a iman eden bir insanın bu karmaşa ve detay zenginliği içinde, tüm dikkatini Allah’a ve Allah’ın rızasını kazanmaya yöneltmesi gerekir. Allah’tan korkan ve yaşamını Kuran ahlakına göre sürdüren bir insan, Allah’ın rızasını dünyadaki her şeyin üzerinde tutar. Böyle bir imani derinliğe ulaşmış bir kişi her işinde, her konuşmasında, her tavrında tüm dikkatini Allah’a ve Allah’ın en beğeneceği ahlakı yaşamaya verir. Zihninde sürekli olarak, “Hangi tavrı gösterirsem Allah’ı razı ederim?” düşüncesi vardır.
İnsanın dikkati her an dağılmaya, gereksiz ayrıntılara dalmaya, boş ve anlamsız detaylarda boğulmaya eğilimlidir. Mümin şuurunu ve dikkatini sürekli Allah’ı düşünerek, Allah’ın en razı olacağı ahlakı göstermeye çalışarak açık tutmaya gayret eder. Birçok insanın, Allah’ın yakınlığının hiç şuurunda olmadığı anlarda bile (Allah’ı tenzih ederiz), Allah sonsuz güç ve kudretiyle her şeyi en ince detayına kadar sarıp kuşatmaktadır. Kuran’da bu önemli gerçek insanlara şöyle bildirilmiştir:
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
Müslüman, hayatının her aşamasında, Allah’ın karşısına bir deneme olarak çıkardığı tüm olaylarda, olayların, kişilerin veya sebeplerin ayrıntılarına takılıp kalmayı değil, Allah’a yönelmeyi hedefler. Yüce Rabbimiz Allah Kuran’da, insanların denenmesi için, lehte ve aleyhte gibi görünen çeşitli olaylar yarattığını bildirir. Zorluklar, sıkıntılar Allah’tan bir deneme olduğu gibi, güzellikler ve nimetler de aynı şekilde insan için bir imtihan konusudur. İnsan nasıl zorluk ve sıkıntıların Allah’tan özel bir hikmet üzerine verildiğini bilip Allah’a yönelip dönüyorsa, aynı şekilde Allah’ın verdiği nimetler ve güzellikler karşısında da aynı tavrı göstermeli ve Allah’a yönelmelidir. Yüce Rabbimiz Allah Kuran-ı Kerim’de, her olayda Kendisi’ne yönelmenin üstün bir ahlak olduğunu şöyle bildirmektedir:
Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi. (Sad Suresi, 30)
Allah Kuran’da bizleri zorluk ve sıkıntılarla imtihan edeceğini bildirmektedir. Böyle anlarda takva sahibi bir Müslüman, ihlasla, şevkle Allah’a yönelip döner. Allah’ın kendisini imtihan ettiğinin bilinciyle Allah’a olan sevgisi daha da artar, sabrın ve ahlakın en güzelini yaşayarak Allah’a olan sevgisini bir kez daha gösterir. Allah kişiye, çeşitli hayır ve hikmetlerle, fiziki veya manevi sıkıntı verebilir. Müslüman, Allah için sabretmenin güzelliğiyle, bundan da büyük manevi haz alır. Dışarıdan bakıldığında belki dayanılmaz bir zorluk gibi görünen bir durum, şiddetli bir Allah sevgisiyle, coşkun bir Allah aşkıyla Müslüman için nimete dönüşür.
Benzer şekilde hastalıklar da Müslüman için bir imtihan vesilesidir. Allah bir kişiyi hastalık ile imtihan ettiğinde, Müslümanın yaptığı her eylem, bunu sabrederek yaptığı için daha da değer kazanır. Hastalıkla birlikte, Müslüman tüm samimiyetiyle Allah’a sığınır, Allah’ın gücünün her şeyin üzerinde olduğunu ve Allah’ın sonsuz gücü karşısındaki acizliğini bir kez daha anlar. Daha derin ve Allah’ın kudretini düşünerek dua eder, samimiyetle Allah’a olan yakınlığı artar. Sabrettiği her an Allah’ın kendisini çok sevmesini, Allah’ın razı olduğu bir insan olmayı umarak yaşar.
Aynı şekilde, yokluk ve mallardan eksiltme gibi imtihanlarla karşılaşan bir Müslüman da, bu durumu Allah’ın birçok hikmet ve hayırla yarattığını bilir. Allah’ın bu durumu yarattığı andan itibaren, o anda kendisi için varlığın değil, yokluğun gerekli olduğunu anlar. Tüm şartları yaratanın Allah olduğunu ve yine dilerse tüm bunları ancak Allah’ın değiştireceğini bilir. Allah’ın yardımını umarak yine Allah’a sığınır.
İnsan hayatı boyunca birçok olumsuz tavır, söz ve harekete de maruz kalabilir. Müslüman duyduğu her sözü, her kelimeyi Allah’ın dilemesiyle işittiğini, daha kendisi doğmadan neleri işiteceğinin tek bir harfine kadar kaderinde belirlendiğini; bunların, olgunlaşabilmesi için Allah’tan özel olarak verildiğini düşünür. Ve tüm bunlar, Allah’a olan yakınlığının artmasına sebep olur.
Ani ve beklenmedik olaylar ile karşılaştığında da mümin daima Allah’a tevekküllü, gerçekleşen her şeyin Allah’ın mutlak kontrolü altında olduğunun bilincinde olan bir ruh hali içinde olur. Bu gibi olaylar da, hemen Allah’ı düşünüp, Allah’ın sonsuz kudretini hatırlayıp, Allah’a yönelmesine vesile olur.
Kişinin böyle durumlarda Allah’ın her şeyi en ince detayına kadar yarattığını, her şeyin kendisinin o an gördüğü veya göremediği birçok hikmetle dolu olduğunun mutlaka bilincinde olması gerekir. Takva sahibi bir Müslüman böyle durumlarda “Allah böyle bir olay yaratarak benim bunun hikmetlerini görmemi, imanımın artmasını, olgunlaşmamı, Allah’a daha güçlü ve samimi bir teslimiyetle bağlanmamı istedi”diyerek Allah’a yönelir.
Gün içinde de Allah karşımıza birçok değişik olay ve insan çıkarır. İnsanın planladığı işler çok farklı gelişebilir, olmasını istediği gelişmeler gerçekleşmeyebilir, çok önemli bir yere çok basit bir sebep vesilesiyle geç kalabilir ya da gidemeyebilir. Çok önemli bir eşyayı ya da belgeyi kaybedebilir, emanet ettiği bir iş yapılmayabilir. Gün içinde yaşanılan bu ve bunun gibi olaylarda, Allah’a yönelip dönerek, Allah’tan her işin ve her olayın en hayırlı şekilde sonuçlanmasını istemek, Allah’ın bizden istediği tüm sebeplere sarılıp, her işin sonucunu mutlaka Allah’a bırakmak gerekir. Müslüman böyle anlarda da Allah’ın sonsuz aklına, merhametine, şefkatine ve yaratmadaki sonsuz kudretine teslim olur, Allah’ın yarattığı her olayın kendi kaderinde en mükemmeli olduğuna inanıp güvenir. Allah insanları zorluklar, sıkıntılar ve hastalıkların dışında nimetler ile de deneyebilir. İmtihanın bir gereği olarak mal, mülk, güzellik, sağlık ve her türlü nimeti bol bol ihsan edebilir. Müslümanın güzellikler karşısında ki tavrı da, tıpkı zorluklar karşısında olduğu gibi, Allah’ın imtihan ettiğinin bilincinde olan bir ahlak iledir. Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü en güzel şekilde yapmaya, tüm nimetler için Allah’a sevgiyle, aşkla şükretmeye, nimetler ile Allah’ın gücünü, yaratma sanatını, şefkatini, merhametini hep hatırlamaya gayret eder. Karşılaştığı her güzellikte daima Allah’a yönelir. Nimetler ona hep Allah’ı düşündürür, Allah’ın sonsuz rahmet sahibi olduğunu hatırlar.
Derin bir imana, güçlü bir Allah korkusuna ve Allah sevgisine sahip olan bir Müslüman, kalbinin daima Allah ile birlikte olmasından kaynaklanan bir ruh hali içindedir. İşlerinde, konuşmalarında, hareketlerinde Allah’ın gücüne sığınarak, Allah’ın sonsuz aklına teslim olarak ve Allah aşkını hissederek yaşar. Kalbinde ve dilinde daima Allah vardır. Ruhu Allah’a aşkla, şevkle ve isteyerek yönelir.