- Evren akıl almaz derecede büyüktür. Bu büyüklük karşısında insan, beynindeki “büyük” kavramını sorgulamaktan bile aciz kalıyor. Ama işte evren bu kadar uçsuz bucaksız olduğu halde, bir hikmetledir ki, bizim sadece bir tane Dünyamız var. Ve hepimiz bu dünyada yaşamak ve birşeyleri paylaşmak zorundayız…
- Yaklaşık 7 milyar insan, şu an Dünyayı paylaşmaya çalışıyoruz ve bu paylaşım birçok soruna neden olabiliyor. Peki neden? Paylaşmak bu kadar zor mu? Paylaşılamayan nedir? Dünya çok mu küçük yoksa bazıları çok şey mi istiyorlar?
- Herkese tek tek bu soruları soracak olsanız, detayda o kadar çok konu ortaya çıkar ki, anlatmakla, yazmakla bitiremeyiz ancak tüm bu binlerce sorunun temelde tek bir çözümü vardır: Yatıştırıcı üslup kullanmak…
Dünyada tüm farklılıklara rağmen, ortak bir yaşam kurabiliriz. Zıtlıklardan dostluklar oluşturabilir, ötekileştirmeden, kutuplaşmadan, birlikte yaşamanın bir yolunu bulabilir, nefret etmeden, kin duymadan, kavga etmeden, birbirimizi ezip yenmeye çalışmadan bir arada olabiliriz. Bu kesinlikle mümkündür ve ilk anda bazılarına zor gibi görünse de aslında hiç de göründüğü kadar zor değildir. Çünkü aslında herkes bunun yöntemini çok iyi bilir ve hemen her gün örneklerini yaşar. Sadece bazıları bu ahlakın her zemine, her ortama uygulanabileceğini hiç düşünmemiş olabilir.
Farklı Düşünce ve İnançtaki İnsanlar Günlük Hayatta Aslında Her Zaman Bir Arada Yaşamaktadır
Normal koşullarda farklı düşüncelere sahip de olunsa insanlar hep bir arada yaşarlar. Bu kişiler birbirleriyle çatışmadan ve zarar vermeden çok güzel anlaşabilirler. Aynı havayı solur, aynı sokaklarda gezer, aynı dili konuşurlar. Aynı restoranlarda yemek yer, aynı tatil köylerinde kalır, aynı alışveriş merkezlerinde dolaşırlar. Etraflarındaki onlarca farklı fikirdeki kişiler onları rahatsız etmez. Sokaklarda her çeşit görünümde, her çeşit inançtan, her fikirden insan vardır ve hiç kimsenin gözleri tek tip bir insan modeli aramaz. Hatta asıl bu çeşitlilik insana güzel gelir.
Biz Türk milleti olarak genelde bu çeşitliliğin içinde güzel bir ahlak yaşarız. Sokakta hiç tanımadığımız bir insan karşıdan karşıya geçmeye çalıştığında birçoğumuz onun elinden tutup onu güvenle yoldan geçirir. Yolunu kaybetmiş birine, bakkalından, belediye işçisine kadar herkes işini bırakıp yardıma koşar. Yeni işe başlayan birine destek olup yol göstermek, yolda yaralı birini görünce, hemen ambulans çağırıp hastaneye yetiştirmek, muhtaç bir insan sadaka istediğinde, kendi ihtiyacımız olsa bile hemen ona vermek halkımız için çok olağandır, düşünmeden yapılan hareketlerdir.
Üstelik bu yardımları yaparken, insanların hiçbirinin hangi dinden ya da inançtan, hangi ideolojiden, hangi fikirden, hangi siyasi partiden olduğunu da sormayız. Hiç sorgulamadan, dostça, güzel bir ahlak gösteririz. İşte bu ahlakın yaygınlaşması tüm dünyanın hep birlikte ve huzur içinde yaşayabilmesinin de yoludur.
Nefret ve Kin Zordur, Kavganın Yolunu Kapatmak ise Kolaydır
Nefret ve kin aslında kolay gelişmeyen duygulardır. Çekişmek, kavga etmek, kutuplaşmak için özel konsantre olunmazsa, özel emek verilmez ve bu özel olarak teşvik edilmezse nefret ve kin gelişmez. Çünkü normal hayatta insanlar başkalarıyla çok ilgilenmezler, farklılıklarını düşünmezler bile kendi işlerini yapmaya bakarlar. Musevi, Hristiyan, Müslüman, Budist, ateist, komünist ya da satanist mi diye araştırılmaz, hatta bunlar aklına bile gelmez, merak etmez ve sormaz bile.
Peki birçok insan günlük hayatımızda farklılıkları sorun etmeden yaşayabilirken, neden konu siyaset olduğunda ya da bilgisayar veya televizyon başındayken bir anda bambaşka bir kişiliğe bürünebilmektedir?
Elbette ki dostça yaşamak çok kolaydır. Aynı bakış açısı her zaman sürdürülebilir Sakin, huzurlu, barışçıl bir ortamda yaşamak, zıtlıklara değil, birleştirici unsurlara odaklanarak kavganın yolunu tamamen kapamak çok daha kolay ve güzeldir.
Her Fikir ve İnanca Saygılı Davranmak Kuran’ın Emridir
Öncelikle hiç kimse inanmadığı fikirleri kabul etmek, beğenmediği insanları desteklemek zorunda değildir. Ancak bir ideolojiyi desteklememesi ya da tamamen yanlış kabul etmesi o kişiyle kavga etmesine neden olmaz. Çatışmayı, öfkeyi, nefreti körüklemez. Tam tersine saygı ve nezaket çerçevesinde olgunluk gösterir ve medeni hareket edebilir.
Bir konu hakkında farklı düşünülse bile herkes bunu dile getirebilir, eleştirebilir, kendi fikrinin doğruluğunu istediği gibi anlatabilir. Fikrini savunmak için yazılar, kitaplar yazabilir, öğretici filmler, belgeseller hazırlayabilir, bilimsel delillerini ortaya koyabilir. Ama tüm bunları medeni şartlarda, saygı göstererek, güzel sözle yapar. Fikrini savunurken, karşı tarafı kızdırmaya, tahrik etmeye, kışkırtmaya çalışmaz.
Eğer her iki taraf da aynı şeyi yaparsa, birbiriyle ne kadar farklı kutuplarda olursa olsun sorun çıkmaz ve ‘güzel bir dünya’ olur. Sokakta, televizyonlarda, internette nefret söylemlerinin duyulmadığı, çatışma ruhunun hakim olmadığı huzurlu bir ortam oluşur.
Allah Kuran’da bize, böyle güzel bir ahlakın, yapıcı bir yöntem olduğunu ve mutlaka güzel sonuç vereceğini bildirmiştir:
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) olur. (Fussilet Suresi, 34)
Allah dileseydi, herkesi ortak fikirlerde yaratır ve dünyada hiçbir kargaşa olmazdı. Ama çeşitli hikmetler üzerine, Allah tek bir dünyada yüzlerce farklı fikir, binlerce farklı insan modeli yaratmıştır.
Allah bizden, tüm bu farklılıklar, kutuplaşmalar, zıtlıklar içerisinde güzel ahlak göstermemizi, bu farklılıklara rağmen anlaşabilmenin ve bu
‘Dünya’da bir arada yaşayabilmenin bir yolunu bulmamızı istemiştir. Öyleyse, demektir ki bu mümkündür. Rabbimiz ayetinde bu güzel ahlak özelliğini şöyle bildirmiştir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Barış, Huzur ve Güzel Bir Ortam Herkesin Üzerinde Bir Sorumluluktur
İnsanın sorumluluğu, sadece bir birey olarak güzel ahlakı yaşamaya çalışması değildir. Her insan dünyadaki farklılıklar ve çeşitlilik içerisinde, barışı, huzuru yani güzel ahlakı tesis etmekle de yükümlüdür.
¨ Eğer özel olarak kargaşa arama niyetinde olmazsak;
¨ Nefreti, öfkeyi, tahammülsüzlükleri, itidalsizlikleri teşvik etmez, kışkırtmaz, körüklemezsek;
¨ ‘SİZ’ – ‘BİZ’ mantığıyla hareket etmez, insanları da bu bakış açısına çekmezsek;
¨ Orta yolu bulmak için karşımıza çıkan fırsatlara direnmezsek;
¨ Çözüm yolları oluştuğunda bile bile bunlara engel çıkarmazsak;
¨ Uzlaşma yolları varken, konuları kasten açmaza sokup inatlaşmazsak;
Her sorun hallolacaktır. Günlük hayatımızda ‘zıt olanlar’la, ve farklılıklarla nasıl hiç zorlanmadan kolaylıkla bir arada yaşayabiliyor ve dost olmanın bir yolunu bulabiliyorsak; fikir çatışması yaşadığımız konularda da, bu insanlarla dost olmanın, huzur ile bir arada yaşamanın yolunu çok kolay bulabilecek güçteyiz demektir.