Bizi biz yapan kimliğimiz; aslında hatıralarımız ve geçmişimizden ibarettir. Her sabah kalktığımızda aynı insan olarak uyanırız. Allah, bizi her gün yeniden yaratıp şuur verirken kim olduğumuz, nerede yaşadığımız, tüm geçmişimiz ve anılarımızı hafızamızda tekrar canlandırır. Tanıdığımız insanlar, ailemiz, işimiz, çevremiz, hatıralarımız hep aynıdır. Etrafımızda gördüğümüz insanlara, yaşadığımız eve uyum sağlamada bir zorluk çekmeyiz.
Bir gün yataktan kalktığınızda hafızanızın tamamen silindiğini, kim olduğunuzu unuttuğunuzu düşünelim; İçinde bulunduğunuz evin nerede olduğunu, karşınızdaki insanların kim olduklarını, “Ben senin eşinim” ya da “Anne beni tanımadın mı ? “ diyen kişilerin sizin için bir anlam ifade etmediğini, doğduğunuz tarihi, okuduğunuz okulların isimlerini, öğrendiğiniz dersleri, arkadaşlarınızı, onlarla yaşadığınız pek çok olayı, hastalıklarınızı, akrabalarınızı bunun gibi milyonlarca hafızanızda bulunan detayın tamamen kaybolduğunu varsayalım. Elbette geçmişe dair yaşadığınız birçok olayın hafızanızdan silinmesi sizin için başlı başına bir imtihan olacaktır. Böyle düşündüğünüzde, şu an ki sağlığınıza şükredecek aradaki kıyaslamayla ne büyük nimete sahip olduğunuzu bir kez daha anlayacaksınız.
Dediler ki: “Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.” (Bakara Suresi, 32)
İnsanlar genellikle hafızanın bir mucize olduğunu bilmeden yaşarlar. Uykudan sonra, bir tür ölümün ardından diriliş yaşadıklarını ve bu dirilişle bedenlerinin, beyinlerinin ve hafızalarının tamamen yeniden yaratıldığının farkında olmazlar. Oysa Allah her bir insanda her bir hücreyi ve her bir bilgiyi yeniden baştan yaratır.
Peki size geçmişle ilgili bir soru sorulduğunda geçmişinizi nasıl hatırladığınızı hiç merak ettiniz mi ? Bugüne kadar size ulaşan tüm bilgiler ribozomlarda ‘hafıza molekülleri’ olarak adlandırılan proteinlere dönüştürüldü. Bu protein molekülleri elektrik sinyalleri olarak şifrelendi. Böylece milyonlarca bilgi saklandı. Siz buna, ‘geçmişim’ demektesiniz. Bu bilgilerin birikmesi ile bir geçmişiniz oldu. ‘Hatırlıyorum’ dediğiniz anda gerçekte, hatırlama anında hücrenin uyarılması sonucu protein şeklinde saklanan bu şifrelerin tekrar hafızaya çağrılması olayı gerçekleşmektedir. Bu vasıtayla örneğin size, ‘hangi okulda okudunuz?’ diye sorulduğunda, okulunuzun şifresi deşifre edilmekte ve siz de cevabı vermektesiniz.
Eğer hafıza diye bir şey olmasaydı ne olurdu hiç düşündünüz mü ? Hayatımız allak bullak olur, zamanla tecrübe ederek öğrendiğimiz bilgiler hafızamıza alınmadığı için her seferinde tıpkı yeni doğmuş bir çocuk gibi her bilgiyi tekrar tekrar öğrenmek zorunda kalırdık.
Aslında kısa veya uzun vadeli hafızasını kaybetmiş olan insanlar bunun en açık örneğidir. Kısa süreli hafızasını yitiren veya her beş dakikada bir hafızasını kaybeden insanlar, kendilerini uyarıcı bir not düşmemişlerse, eve her gün aynı yanlış yoldan geleceklerdir. Midelerine dokunan yemeğin kendilerine verdiği zararı hatırlamadıklarından, aynı yemeği yeniden yiyecek ve yine hastalanacaklardır. Sevdikleri ile ilgili detayları, yıllarca paylaştıkları güzellikleri, deneyimle edindikleri bilgileri bir gün sonra hatırlamayacaklardır. Bunlar elbette belki bu kişilerin yaşayabilecekleri en iyi ihtimallerdir. Hafızalarında tutamadıkları için tehlikelerin farkına varmayacaklar, dolayısıyla bunlardan sakınmayacaklardır. Allah, hafıza gibi büyük bir nimet vererek insanları korumaktadır.
Aslında, Rabbimiz çok kolay bir kanunla insanların hafızalarını kullanmasını izin vermiştir. İnsanlarda çoğunlukla farkında olmadan hafızanın nimetinden hayatının her alanında faydalanırlar. İnsan için hafızanın sosyal hayat kadar eğitim ve meslek hayatında da önemi büyüktür. Hafıza olmasaydı, insanlar en temel bilgi olan alfabe ve çarpım tablosunu bile her ihtiyaç duyduğunda tekrar tekrar öğrenmek zorunda kalınacaktı. Mesleki hayata başlandığında ise okul yıllarında öğrenilen dersleri defalarca baştan çalışmak zorunda kalınacaktı. Örneğin bir avukat kanun maddelerini, bir doktor tıp ile ilgili tüm bilgileri, bir kimyacı kimya kanunlarını, bir fizikçi ise tüm fizik kanunlarını her seferinde yeniden öğrenecekti. Teknik okulda okuyan bir kişi aldığı eğitim ve zamanla edindiği tecrübeyle kazandığı bilgi ve becerilerini, kullanacağı zaman hafızasında olmadığı için zorluk çekecek, her defasında yaşadığı deneyimleri tekrar yaşamaya, edindiği bilgileri tekrar öğrenmeye ihtiyaç duyacaktı.
Adnan Oktar’ın Gulf Today ve Riyadh Vision’da yayınlanan makalesi:
http://gulftoday.ae/portal/40ee4ea0-330b-4eaa-a4bb-a66d41c09f83.aspx
http://www.riyadhvision.com/2014/08/01/whole-memory-erased/