Milyonlarca insan düşünün, bu dünyaya yapayalnız, hiçbir şeyleri olmadan gözlerini açıyorlar. Ve hepsi aynı çıkmaz sokağın önünde tek başına duruyor, bakıyor, bakıyor ama yolun sonunu bir türlü göremiyorlar. Çıkmaz bir sokağın başında durup da yolun sonunu göremez mi insan? Ama göremiyor, fark edemiyor ve bir türlü kavrayamıyorlar. O çıkmaz yolun sonunda milyonlarca insan için bekleyen ölüm var ve ölümün ardından herkesin girmesi için hazırlanmış mezarlar. Bu mezarlar o insanların çürümüş bedenlerinin evleri olacak. Herkes dünyadaki kısacık ömrünü bırakıp, adeta hiç yaşamamış gibi bu dünya hayatını arkasında bırakacak…
Dünya hayatı çok ama çok kısa, adeta bir göz çarpması gibi gelip geçer. Bu büyülü hayata gözlerini açan insan eğer iman etmemişse, kendisini yaratan Rabbinin farkında değilse, işte o zaman çok büyük bir oyalanma içine sürüklenir. Büyük işlere girer, en iyi üniversiteyi bitirir, üne, şöhrete kavuşur, bağlar, bahçeler yapar, evler, köşkler kurar. Onların içini göz alıcı mobilyalarla, marka kıyafetlerle süsler. Altını, gümüşü, paraları kasalarda biriktirir. Kendisi gibi arkadaşlar, dostlar edinir, evlatlar yetiştirir. Gözünün gördüğü, elinin ulaşabildiği hiçbirşeyi kendinden esirgemez. Bir yandan malları biriktirirken, bir yandan da gönlünü eğlendirir. Gece gündüz demeden, bu yolun bir de sonu olduğunu hiç düşünmeden.
Bu çıkmaz yol aslında hiç de kolay bir yol değildir. Nefsinin peşine düşmüş milyonlarca genç bu çetrefilli yolda yavaş yavaş gençliğini, güzelliğini kaybeder, Bedeni yıllar geçtikçe çöker, güzelliğinden eser kalmaz. Çok büyük bir mücadele ile kariyer sahibi olur, paraya kavuşur. Malı, mülkü yığar, ama yaşlandıkça yaşlanır. Bir süre sonra öyle bir an gelir ki o güzel, ihtişamlı kıyafetleri giyse de bir şey fark etmez. Yaşlı bedeni artık ilaçlarla ayakta durmaktadır. Ne güzelliğinden eser kalmıştır, ne çekiciliğinden, ne de sağlığından. Ünü, şöhreti adeta esen bir rüzgar gibi uçup gider. Yeni nesiller onun ne ismini bilir, ne eserlerini. Bu arada artık o da çıkmaz yolun sonuna gelmiştir. Yaptığı bunca işlere, bunca verdiği emeklere bakar ki hepsi boşmuş, yaşadığı hayat adeta bir rüyaymış, sabah filizlenen hayat akşam vakti solup kuruyan bir çer çöp olmuş…
Allah ayetlerinde dünya hayatını birçok örnekle tarif etmiş, geçiciliğini, çekiciliğini hatırlatmıştır. Asıl varılacak gerçek yurdun ise ahiret olduğunu bizlere haber vermiştir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (En’am Suresi, 32)
..dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)
İnkar edenler dünya hayatına bu kadar dalıp şeytanın peşine düşmüşken yolun sonunu hiçbir şekilde göremezler. Çünkü Allah Kuran’da onların görmeyen gözlere, duymayan kulaklara ve kaskatı kaplere sahip olduklarını söyler. Bu yüzen sayısı milyonlara varan insanın dünyaya dalıp oyalanması, yolun sonunda bekleyen mezarları göremeyip dünyaya dalması müminleri şaşırtmaz. Onlar mezarla birlikte hayatlarının biteceğini düşünerek çok büyük bir yanılgıya düşerler. Çünkü mezar bir son değil, başlangıçtır. Sonsuz hayata açılan bir kapıdır. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde “insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar “ diye buyurmuştur. Her insan mezarın ardından sonsuz hayatına adım atacak, dünya hayatında yaptıklarının karşılığını hiçbir haksızlığa uğratılmadan mutlaka alacaktır.
Çıkmaz yolun sonunda inkar edenlerin ruhunu kaplayan his, tarifi pek de mümkün olmayan bir pişmanlıktır. Bu öyle büyük bir pişmanlıktır ki insanın milyonlarca hücresinin içine kadar işler. Çünkü oraya vardığında insan bakar ki ne kadar çok çalışmış, ne kadar çok emek vermiş. Dünyada mal mülk edinmek adına, kariyer sahibi olmak adına Allah’ı unutup şeytanı dost edinmiş, insanlara ödün vermiş. Ama dünyada yığıp biriktirdiği her şey ama her şey orada kalmış. Altından aynalar, ipek halılar, altın bilezikler, ziynetler, güzel kokular, harika evler, saraylar, makam mevki adına içinde oturulan binalar, eşler, dostlar, evlatlar… Kısaca her şey ,ama herşey geride bırakılmış, insanın elinde yalnızca takvası ve Allah için yaptıkları kalmış. Allah bu ruh halini Kuran ayetlerinde şu şekilde tarif eder:
İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. (Hud Suresi, 16)
Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. (Ali İmran Suresi, 22)
Biz bu dünyaya en iyi okulları bitirip en iyi mevkilere gelip, ticaretle uğraşıp, paraları yığıp rahat rahat evlerimizde oturmak için gelmedik. Yaratılış amacımız bu değil. Bu dünyaya gözlerimizi açmamızın nedeni bu değil. Bu dünyaya Allah’a kul olmaya geldik, iman etmeye ve kalplerimizi Allah sevgisiyle doldurmaya geldik. Sabah akşam Rabbimizi yüceltmeye, O’nun ismini zikretmeye geldik. Yanlış yolda hızla ilerleyen şuursuz insanlara, imansızlara uymamaya geldik. Şu sayılı günlerimizi, gecelerimizi salih amellerle doldurmaya geldik. Malımızı, mülkümüzü, gençliğimizi, güzelliğimizi Allah yolunda harcamaya geldik. İmanlı nesiller yetiştirmeye, kalbi Allah sevgisiyle dopdolu dostlar edinmeye geldik. Allah için yaşamaya ve son nefesimizi de Allah aşkıyla vermeye geldik.
De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (En’am Suresi, 162)
Unutmayın ki milyonlarca kör, sağır ve yolun sonunu göremeyen insanın arasında son derece şuurlu yaşayan, yolun sonunda kendisini bekleyen mezarın ve sonsuz hayatın farkında olan insanlar da var. Onların sayılarının çok az olması ve farkedilemiyor olmaları sizi sakın yanıltmasın. Onlar imanla ve akılla hareket ediyor, bu dünya hayatını terk edip ahiret için yaşıyorlar. Her nerede olursanız olun, siz de bu hayırlı, imanlı, onurlu ve takva insanların arasına katılın. Ve onlarla aynı kapılardan girip Adn cennetlerinde ağırlanın. Allah’ın güzel selamıyla ve bağışlamasıyla sonsuz ahiret hayatını kazanmanın onurunu ve mutluluğunu yaşayın.
Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? (Saff Suresi, 10)
Allah’a ve O’nun Resulü’ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda mücadele edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (Saff Suresi, 11)
Adnan Oktar’ın Harakah Daily’de yayınlanan makalesi:
http://www.harakahdaily.net/index.php/headline-english/30142-the-same-dead-end-street