Müminlerin kardeşliği, birbirleri için her türlü fedakarlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer Müslümanların kendilerine hiç tereddüt etmeden yardımcı olacaklarını bilirler.

Dünya hayatı Kuran’da “göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre” olarak anlatılmaktadır. Ancak bu gerçeğe rağmen dünyaya yönelen insanın göz önünde bulundurması gereken çok önemli bir nokta vardır: Allah’a iman etmeyen insan dünyada neye sahip olursa olsun, asla gerçek huzuru bulamaz.

Hayır yolunda birbirlerine her türlü desteği veren Müslümanlar, Allah’ın rahmetini elde etmek için kötülüklere karşı kardeşlerini ikaz ederler. İyilikleri yaymaya çalışarak, kardeşlerinin bu yöndeki faaliyetlerini desteklerler. Bu, sadece ahirete yönelmiş olmanın getirdiği bir kardeşlik anlayışıdır. Ancak sadece salih olarak Allah’a bağlı kişiler birbirlerini karşılıksız olarak desteklerler.

İnananlara karşı inkarcıların çok büyük kini vardır. Ellerine geçen her fırsatta Müslümanlara zarar vermek ve onları mağdur etmek isterler. Bunun için onlara karşı her türlü tuzak ve hileyi devreye sokmaya gayret ederler. Diğer taraftan şeytan da, Allah’ın dinini yaşayan ve anlatan kişileri kendisinin en büyük düşmanı olarak gördüğü için, Müslümanları ne pahasına olursa olsun yollarından döndürmek ister. En azından onların faaliyetlerini yavaşlatmayı veya sekteye uğratacak herhangi bir tavrı onlara hoş göstermeyi bile şeytan kendisine kar sayar. Öte yandan insanın nefsi de paylaşma ve kardeşlik duygularını çirkin görmeye meyillidir. Nefis daima kötülüğü emrettiği için, kardeşlik gibi, Müslümanların inkişafını sağlayan bir müesseseyi elbette yıpratmak isteyecektir.

Allah, Kuran’da mümin erkeklerle mümin kadınların birbirlerinin yardımcıları olduğunu bildirir:

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)

Müminlerin kardeşliği, birbirleri için her türlü fedakarlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer Müslümanların kendilerine hiç tereddüt etmeden yardımcı olacaklarını bilirler. Nitekim yardımlaşmak ve ihtiyaç içerisinde bulunan kardeşlerine destek olmak tüm Müslümanların üzerine bir sorumluluktur. Allah inananların birbirleriyle yardımlaşmadığı zaman, bunun büyük bir fitne ve bozgunculuk olacağını bildirmektedir. Aralarındaki dayanışma sebebiyle, Allah müminleri “birbirlerinin velisi” olarak nitelendirmektedir. Tüm Müslümanlar Allah yolunda hizmet etmek isterler. Elbette bu hizmet sırasında çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Ancak Müslümanların birbirlerine olan bağlılıkları ve aralarındaki dayanışma, topluca bu zorlukların üstesinden gelebilmelerini sağlar.

Allah Kuran’da Müslümanların birbirleriyle yardımlaşması gibi, inkarcıların da kendi aralarında bir dayanışma içinde olduklarından bahsetmektedir. İnkar edenler ahiretteki ödüllendirilmeye inanmadıkları halde birbirleriyle yardımlaşırken, elbette Müslümanların böyle bir zamanda aralarında ihtilaflar bulunması ve dostluklarının zedelenmesi büyük bir bozgunculuk kaynağı oluşturur. Bu konuya Kuran’da özellikle dikkat çekilmiştir:

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü’min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.” (Enfal Suresi, 73-74)