Allah herşeyi bir kader üzerine yaratmıştır. Evrenin, güneş sisteminin, dünyanın, dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların ve elbette insanların kaderleri henüz onlar yaratılmadan belirlenmiştir. Allah en ufak bir olayı dahi kaderde hayırla yaratmıştır ve iman eden kullarını dünyada ve ahiretteki hayatlarında hayır ve güzellik beklemektedir. Olumsuz gibi görünen olaylar da özel olarak Allah tarafından yaratılmıştır ve insanın imtihanının bir parçasıdır. Olumsuz gibi görünen olaylar bile mutlaka hayırdır ve yine hayırlarla sonuçlanır.
Bu sırrı bilen bir Müslüman hem kendisini hem de tüm gördüklerini yaratan Allah’a sonsuz bir güven duyar ve huzur içinde hareket eder. Karşısına çıkan her görüntünün Allah tarafından yaratılmış derin anlamını görmeye çalışır ve Allah’ın, kulları üzerinde sonsuz merhamet sahibi olduğunu unutmadan hareket eder. Allah Kuran’da, “…O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (A’raf Suresi, 56) diye bildirir. Allah’a derin bir imanla bağlanan insan geleceğe de umutla bakar. Bu gerçeği görmezden gelerek yaşayan ve Allah’a gerektiği gibi güvenip iman etmeyenlerin ise geleceğe dair beklentileri aynı doğrultuda olmaz. Allah’ın mükemmel yaratışını ve kaderi gereği gibi takdir edemeyen insanların gelecek beklentileri sürekli olumsuz ve karamsardır. Bu karamsarlık tüm ruhlarını etkiler ve hayatlarına hakimdir. Bu nedenle halihazırda yaşadıkları hemen hiçbir şeyden zevk alamaz duruma gelmişlerdir. Çevrelerinde her an yaratılan güzellikleri ve nimetleri göremezler. Olumsuz bakış açıları ve herşeyin Yaratıcısı’nın Allah olduğunu unutmaları nedeniyle geleceğe dair kuşku ve korku içindedirler. Bunun bazı işaretlerine, geleceğe dair çekilen filmlerde, yazılan kitaplarda, hatta şarkılarda dahi rastlarız. Allah’ın kaderlerine hakim olduğunu unuttukmalarından dolayı, kafalarında canlandırdıkları ve yayınlarına yansıttıkları gelecek de, ruhlarında meydana gelen donukluğun ve soğukluğun bir yansımasıdır.
Oysa kendisini tümüyle Allah’a teslim etmiş bir Müslüman, her an Allah’ın koruması altında yaşadığını ve Allah’ın her olayı hayırla yaratacağını aklından çıkarmaz. Dünya hayatının sonunda cennete girebilmeyi ümit eder ve güzelliklere karşı büyük bir özlem duyar. Her olaya hayır gözüyle bakar. Gelecekten beklentisi de bu olumlu yöndedir. Allah’ın mutlak hakimiyetini düşünmeyen insanların geleceğe yönelik beklentilerinin aksine, müminlerin bakış açıları ümit doludur. Gelecekte tüm insanlar arasında İslam ahlakının hakim olacağı, kardeşlik ve dostluk bağlarının daha da güçleneceği, dünyadaki refahın ve manevi değerlere verilen önemin artacağı yönündedir.
Zorlu ve zahiren olumsuz gibi görülen durumlarda bile müminlerin Allah’a olan güvenleri ve dolayısıyla her şeyde hayır gören bakış açılarında bir değişiklik olmaz. Allah Kuran’ın, “… Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi, 87) ayetiyle, müminleri ümitvar olmaya çağırır. Rabbimiz Kuran’da, en zor ve sıkışık anda dahi Allah’ın rahmetinden umut kesmeyen Hz. Yunus’u örnek verir. Hz. Yunus, denizin ortasında balık tarafından yutulduğunda bile Allah’ın bağışlamasından ümidini kesmemiştir. Allah Kuran’da Hz. Yunus’un samimi duasına icabet ettiğini şöyle bildirmektedir:
… (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Sen’den başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 87-88)