Geceyi insanlar için bir dinlenme vakti kılan Allah, “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.” ayetiyle, gecenin aynı zamanda tedbirli olunması gereken bir zaman olduğuna da dikkat çekmiştir. (Felak Suresi, 1,3)

Havanın karanlık olduğu, özellikle de ayetlerde belirtildiği gibi etrafı örten koyu bir karanlık olduğu vakitler, insanların hareket kabiliyetinin kısıtlandığı, güvenlik önlemlerinin zorlaştığı, tehlikenin açıkça görülemediği ve dolayısıyla da gafletin daha yoğun olabileceği saatlerdir. Gecenin oluşturduğu bu şartları tehlikeli hale getiren esas sebep ise elbette yine insanlardır. Günaha düşkün olan inkarcılar, bu karakterlerini rahatça sergileyebilmek için kimliklerini büyük ölçüde gizleyen geceyi tercih ederler. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar da, cinayet, yaralama ve hırsızlık türü toplumsal suçları gerçekleştirmek için, insanların gece yarısıyla başlayan ve sabah gün ağarıncaya kadar süren bir zaman aralığını tercih ettiklerini ortaya koymaktadır.

Bunun yanında, Kuran’da geceye ve karanlığa ilişkin olarak dikkat çekilen bir başka konu da, müminlere karşı düşmanlık besleyen birtakım insanların, onlara zarar verebilmek için özellikle bu vakitleri tercih ettikleridir. Bu konuya işaret eden ayetlerden birinde, bu tarz kişilerin müminler aleyhinde planlar kurmak için özellikle geceyi tercih ettikleri belirtilmiştir:

Onlar, insanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi ‘geceleri düzenleyip kurarlarken,’ onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Suresi, 108)

Bir başka ayette ise, Hz. Salih (as)’a kin duyan inkarcıların, ona karşı saldırı için de geceyi tercih ettikleri haber verilerek, müminlerin bu tarz olaylara karşı temkinli olması gerektiğine işaret edilmiştir:

Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim sonra velisine: Ailesinin yokoluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim. (Neml Suresi, 49)

Allah’ın karanlığın bu özelliğinden haberdar ettiği müminler, akılcılıklarının bir gereği olarak, her türlü tedbiri alırlar. Geceleri bir yerden bir yere hareket ederken, bir iş üzerindeyken ve hatta uyurken bile son derece dikkatli ve temkinli olurlar. Ancak bu tedirginlik anlamında bir dikkat sarf etme değildir. Çünkü müminler, her türlü akılcı tedbiri aldıktan sonra asla herhangi bir tedirginlik duymaz, Allah’a tevekkül ederler.