Müminin dünya hayatında nasıl yaşaması gerektiğini, herşeyin Yaratıcısı olan Allah en ince ayrıntısına kadar bildirmiştir. Ancak kimi insanlar istek ve tutkularını ölçü aldığında, bedeni arzularını ve kendi beklentilerini dinin menfaatlerinin ve Allah’ın hoşnutluğunun önüne alabilmekte, gaflet dolu bir ruh haline girebilmektedir. Böyle olunca da Allah’ın, sakınmasını söylediği şeylerin içine büsbütün dalabilmekte, titizlik göstermesi gereken konularda vurdumduymaz bir duruma gelebilmektedir.

Allah, dünya nimetlerinin geçici olduğunu ve dünyanın bir imtihan yeri olduğunu defalarca bildirmesine rağmen böyle bir insan dünyayı kendine “asıl yurt” edinmekte, ahiretten büsbütün yüz çevirebilmektedir.

Kuran’ı kendine ölçü almayan bir insan, sadece dünyaya yönelik amaçlar edinebilmekte, imtihan için yaratılan olaylar içinde boğulabilmektedir. Allah mal ve çocukların bir fitne olacağını bir ayetinde şöyle haber vermektedir:

Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O’nun Katında olandır. (Tegabün Suresi, 15)

Arapçada imtihan kelimesinin başka karşılıkları olmasına rağmen bunlar için fitne kelimesinin kullanılması oldukça dikkat çekicidir. Çünkü bazı insanlar, dünyadaki asıl varlık amaçlarını anlamazlıktan gelip “mutlaka evlenmeliyim”, “bir yuvam, çocuklarım olmalı”, “mal mülk sahibi olmalıyım” diye düşünmekte, içinde bulundukları cahiliye toplumunun telkiniyle bunu dünyanın en önemli kuralı sanabilmektedirler. Elbette her Müslüman güzel bir aile yaşantısına sahip olmak, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmek ister. Ancak cahiliye ahlakını yaşayan insanların yaptığı gibi, bu meşru isteklerini dünyadaki tek varlık amacı haline getirmez. Müminin, hayatının her anında olduğu gibi, evliliği de aile yaşantısı da Allah rızası içindir. Cahiliye ahlakındaki insanların büyük bir çoğunluğu ise, evlilik, mal-mülk ve çocuk sahibi olmak konusundaki hassasiyetlerini Allah’ın emirlerini yerine getirme ve O’nun sınırlarını korumada göstermemektedirler.

Müminlerin aile kurmak, çocuk sahibi olmak konularındaki her istek ve davranışları da Allah’ın Kuran’da bildirdiği ölçüler içinde olmalıdır. Bu ölçüye göre, adet olduğu için değil, Allah’ın rızasına uygun olduğu için çocuk sahibi olmak istenir. Ve Allah’ın lütuf olarak verdiği çocuğun çok güzel ahlaklı, Allah’a tam teslim olmuş bir insan olarak yetişmesi için çaba gösterilmelidir. Bu konudaki örnek Hz. İmran (as)’ın eşinin Kuran’da haber verilen şu duasıdır:

Hani İmran’ın karısı: “Rabbim, karnımda olanı, “her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak” Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen” demişti. (Al-i İmran Suresi, 35)

Kuran’da peygamberlerin benzer dualarından örnekler verilmekte ve inananlara bu konuda yol gösterilmektedir:

Hz. Zekeriya (as)’ın duası şöyledir:

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)

Hz. İbrahim (as)’ın duası ise ayette şu şekilde bildirilir:

“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.” (Bakara Suresi, 128)

Mal ise yine Allah rızası ve dinin menfaatleri doğrultusunda kullanıldığında rahmete dönüşecek ve ahirette olumlu karşılığı olan bir fayda sağlayacaktır. Bunun dışında kalan kısmı ise fitne yani saptırıcı bir unsurdur. Mala yaklaşımda müminler Hz. Süleyman (as)’ın tavrını örnek alır, mal sahibi olmaktan kaçmasalar da onu Allah’a yakınlaşmaya vesile sayarlar. Hz. Süleyman (as)’ın tutumu Kuran’da şöyle bildirilir:

Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.

O da demişti ki: “Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.” Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.

“Onları bana geri getirin” (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 31-33)

Kuran’da müminlerin birer fitne konusu olarak haber verilen mal ve çocuklar hususunda dikkatli olmaları şu şekilde bildirilmiştir:

Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten “tutkuya kaptırarak-alıkoyması”; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Münafikun Suresi, 9)

Allah’ın rızasını gözeterek sahip olmadığı sürece, mal ve çocuklarının insana ahirette hiçbir faydası olmayacaktır:

Ne malları, ne çocukları onlara Allah’a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)