Allah her şeyi bir amaç ve hikmetle yarattığı gibi, insana verdiği nimetleri de bir amaç üzerine yaratmıştır. İnsana verilen herşey, insanın Allah’a şükretmesi için birer nimettir. Nimetin verilmesindeki amaç ise, o nimeti kullanan kişiyi Allah’a yöneltmektir. Çünkü verilen herşey, karşılığında şükrü gerektirir. Bu nedenle şükür Allah’ın en beğendiği zikirlerden biridir.

www.Kuranahlaki.com

Şükür, bir nimeti verene teşekkür etmek, memnuniyetini ve minnettarlığını belirtmek, verilen nimetin değerini bilmek, takdir etmek anlamlarına gelir. Söz konusu olan Allah’a şükretmek olunca ise, şükrün bu genel tarifine, her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve yalnızca O’ndan geldiğinin şuurunda olmayı, bunu kalple ve dille ifade etmeyi de eklemek gerekir.

Allah dünya hayatında verdiği süre içerisinde, doğru yolu görüp iman etmeleri için insanlara, sürekli olarak yeni imkanlar yaratmaktadır. Rabbimiz imanın güzelliğini, inkar içinde geçen bir hayatın ise karanlık yüzünü insanlara açıkça göstermektedir. İnkar ruhu içinde yaşayan bir insan, her ne kadar çok güzellikle ve nimetle muhatap olursa olsun, ruhunda bunların mutluluğunu, gerçek huzur ve güven duygusunu hissedemez. Bu, Yüce Allah’ın kullarına olan rahmetinin bir göstergesidir. Zira bu, onların gerçek mutluluğun, gerçek huzur ve rahatlığın ancak iman ile elde edilebileceğini anlamaları, şükrederek Allah’a teslim olmaları için çok önemli bir vesiledir.

İnsanın, Fıtratında Bıkkınlığa Eğilim Vardır

Pek çok insana sorulacak olunsa, ‘dünya hayatı’ hakkında söyleyecekleri sözlerin aşağı yukarı aynı olduğu görülür. Genelde çoğu kimse, hayatı belirli bir monotonluk içerisinde tasvir eder. Yaşamın, rutin gelişmelerden ve klasik beklentilerden ibaret olduğunu söyler. Nitekim kendi yaşamlarına bakış açıları da, aynı bu anlattıkları gibidir. Yaşadıkları eksikliklere de, güzelliklere de alışkanlık gözüyle bakar; iyi ya da kötü olsun, hemen herşeye hızla uyum sağlarlar. Hayatlarına giren güzellikler, yenilikler ya da iyilikler karşısındaki heyecanlarını adeta yitirmiş gibidirler. Tüm bunları, hayatın doğal akışı içerisinde, zaten olması gereken, sıradan gelişmeler olarak nitelendirirler. Bu nedenle de, bunlardaki olağanüstülükleri ve sıradışı güzellikleri fark edemezler.

Allah bu kimselerin durumunu bir ayette şöyle haber vermiştir:

“İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün ‘güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.”” (Ahkaf Suresi, 20)

Allah, kendileri için yaratılan onlarca güzelliğe, iyiliğe, neşe ve sevinç verici olaya, ülfet ve gafletle bakan ve bunlardan etkilenmeyen kimseler için ahirette güzellikten bir eser olmayacağını bildirmiştir.

İnsan, Allah’ın yoktan var ettiği, aciz bir varlıktır. İnsanın güç yetirebildiği herşey Allah’ın kendisine ihsanda bulunmasıyla ve kuvvet vermesiyle gerçekleşmektedir. İnsan varlığının her anını Allah’ın kendisine sunduğu nimetlerle sürdürebilir ve tüm hayatı bu nimetler içinde geçer. Hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer nimetler kendisine her an kesintisiz bir şekilde sunulmaktadır. Bu nimetlerin her biri ayrı ayrı şükretmeyi gerektirir. Allah’ı anmada ve derin düşünmede, bu nimetlerin değerini düşünerek Allah’ı zikretmek müminlerin Allah’a olan aşklarını, derin sevgilerini ve Zatı’na olan yakınlığını arttırır:

“Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl Suresi, 114)

www.altincag.com

Müminler Sevgiden, Muhabbetten, Güzellikten Bıkmazlar

Müminlerin dünya hayatına bakış açıları, olaylara adeta bir uyku perdesinin ardından bakan insanlarınkinden tamamen farklıdır. İman edenler için ‘dünya hayatı, her saniyesi birbirinden detaylı sürprizlerle, iyiliklerle, güzellikle, hayır ve hikmetlerle dolu bir yaşamdır. Allah’ın sonsuz güzel ahlakının ve eşsiz üstünlükteki sıfatlarının tecellilerinin hayatın her yanını sarmış olması, müminlerin, her anlarını derin bir heyecan ve coşku içerisinde yaşamalarına neden olur. Her an, Allah’ın kendileri için yarattığı bir başka güzelliği fark etmenin, Allah’ın rahmetinin tecellilerini görmenin neşesini ve sevincini tadarlar.

Bu, iman etmeyenlerin hiç bilmedikleri ve mahrum oldukları çok büyük bir dünya nimetidir. Allah her an, insan için, ancak akılla, imanla ve vicdanla fark edilebilecek birbirinden güzel ve detaylı sürpriz güzellikler yaratır. Ancak iman gözüyle bakan kimselerin görebileceği bu olaylar ile, Allah kullarına sıcak ve yakın takibini hissettirir. Bu yakınlığı hissetmek, mümin için çok büyük bir haz ve büyük bir lütuftur. Bazen insanın aklından geçen küçük, günlük ve sıradan gibi görünen bir olayın gerçekleşmesi; bazen dua ile istediği bir güzelliği, hiç tahmin edemeyeceği şekilde karşısında bulması; bazen güzel tevafuklarla karşılaşması, insan için çok büyük bir nimet, tefekkür ve Allah’a yakınlaşma vesileleridir.

Müminler Allah’ın Üzerlerindeki Rahmetinin Şuurundadırlar

Allah Kuran ile, insanlar üzerindeki sonsuz rahmetini; iman edenlerin mutlak dostu ve yardımcısı olduğunu; ve samimi duaya kesin olarak karşılık vereceğini kullarına bildirmiştir. Dolayısıyla inanan bir kimse, zaten hayatı boyunca Allah’ın kendisi için yarattığı rahmet tecellilerinin daimi olarak şuurundadır. Sıkıntı ya da zorluklarla bile karşılaşsa, tüm bunların kendisi için özel yaratılan güzellikler olduğunu bilir. Ancak Allah, bu konuda bu kadar kesin ve sağlam bir inanca sahip olan bir kimsenin dahi ülfetini kıracak, onu hayrete düşürecek ve şahit olduğu olağanüstü yaratılış karşısında büyük bir iman coşkusuna kapılmasını sağlayacak özel tevafuklar, güzellikler ve detaylar yaratır. Mümin, bu olayların her birinde, Allah’ın sonsuz rahmetinin, sonsuz sevgisinin, kullarına olan yakınlığının ve sıcak bağlantısının tecellilerini görmenin verdiği derin heyecan ve hazları tadar. Tüm ruhu ve bedeni, Allah aşkı, Allah sevgisi ve tutkusu ile kaplanır. Allah’ın sonsuz kudretini, Rabbimiz’in herşeye Kadir, sonsuz seven ve sonsuz merhametli olduğunun tecellilerini gördükçe, Allah’a olan olan yakini daha da artar.

Fakat müminin böyle bir iman coşkusu yaşaması için, illaki çok büyük olaylara şahit olmasına ya da çok benzersiz nimetlerle karşılaşmasına gerek yoktur. Bazen çok sıradan, ama çok arzulanan bir şeyin, tam akıldan geçtiği anda kişinin karşısına çıkması; bazen merak ettiği bir konunun cevabının, tam o anda kendisine duyurulması ya da bir an için canının çektiği bir yiyeceğin dahi hiç umulmadık şekilde kendisine ikram edilmesi gibi, küçük ve önemsiz görünen olaylar da gerçekleşebilir. Olayların kendisi belki ehemmiyetsizdir; ancak yaratılan bu tevafukların mümin için taşıdığı mana çok büyüktür. Tüm bunlar, Allah’ın sonsuz hakimiyetinin, sonsuz şefkatinin, her an kullarıyla birlikte olan, herşeyi gören, herşeyi bilen ve duyan olduğunun birer tecellisidir. Ve bu detayların her biri Allah’ın, Kendisi’ni çok büyük bir aşk ve tutkuyla seven kullarına olan yakınlığını onlara hissettirmek için yarattığı sürpriz güzelliklerdir. Ve işte bu büyük gerçeğe şahit olmak da, müminler için çok derin heyecan oluşturan,  çok yakin artıran ve şükür oluşturan vesilelerdir. Rabbimiz’in kullarına olan yakınlığı bir ayette şöyle bildirilmiştir:

“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (Bakara Suresi, 186)

www.denizlerdesanat.com

Sayın Adnan Oktar Diyor ki;

Allah’a hamd ile yaklaşmak lazım. Hamd’ı çoğaltmak lazım. Hamd çoğalınca nimet çoğalıyor. Nasıl oluyor? Allah sezdirmeden yapıyor. Hamd ettikçe arttırıyor, hamd ettikçe arttrıyor. Hiç bilmediğin yerlerden, tahmin etmediğin yerlerden artıyor. (A9 TV; 18 Temmuz 2013)

Allah’ın en beğendiği zikirlerdendir ‘elhamdülillah’. Mesela bir nimete kavuştun; “elhamdülillah”. Bir güzellik var; “elhamdülillah”. Güzel bir söz duydun; “elhamdülillah”. (A9 TV; 18 Temmuz 2013)

Daima şükretmek lazım. Hamd çok unutuluyor. Sürekli hamd etmek lazım. Elhamdülillah. (A9 TV; 20 Temmuz 2013)

Şükür Güçlü İmanın Göstergesidir

İnsanların bir kısmı kendilerine nimet verildiğinde ayetteki ifadeyle “şımararak sevince kapılırlar”. Ve bu nimetin kendilerine kim tarafından verildiğini unutarak hemen yüz çevirirler. Oysa ki Allah Kuran’da, “… Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez.” (Kasas Suresi, 76) şeklinde buyurmaktadır.

İşte iman gücüne sahip olan samimi müminler, kendilerine verilen nimetlerden şımarmayan ve tüm bunların Rabbimiz’den olduğunu bilen kişilerdir. Onlar zorluk zamanında olduğu gibi, nimet ve refah içerisindeyken de Yüce Allah’a muhtaç olduklarını ve Allah’ın dilediği anda üzerlerindeki nimeti alabileceğini, kendilerini acz içerisinde bırakabileceğini unutmazlar. Bu nedenle de darlıkta da, bollukta da, sıkıntıda da, rahatlıkta da her zaman için Rabbimiz Allah’a karşı şükredici bir tavır içerisinde olurlar.

Kuran’da, Allah’ın insanlara şükretmeleri için verdiği çeşitli nimetler sayılır ve bunların şükürlerinin yapılması tekrar tekrar öğütlenip hatırlatılır. Bu nimetlerden bazıları şunlardır:

İnsanın düzgün bir biçimde yaratılıp var edilmesi, işitme, görme ve hislerin verilmesi,  Allah’ın insanlara güzel ahlakı öğretmesi, ayetlerini açıklaması, müminleri temizleyip arındırması, günahların bağışlanması, ibadetlerde kolaylık sağlanması, müminlerin eziyetlerden kurtarılması, insanların yeryüzünde yerleşik kılınıp onlara geçimlikler verilmesi, insanlar için içilecek suyun yaratılması, toprağın verdiği ürünler, hayvanların insanların hizmetine ve yararına sunulması, denizin insanların emrine verilmesi, denizden çıkan ürünler, süs eşyaları, denizde giden gemiler, gece ile gündüzün yaratılması…

Şükretmeyle ilgili haber verilen bir sır ise, Allah’ın Kuran’da ve dış dünyada yarattığı ayetleri (delilleri) ancak çokça şükredenlerin anlayabileceğidir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

“Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte Biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.” (Araf Suresi, 58)

Ve onlar verilen nimetlerin de, aynı zorluklar gibi dünya hayatı için yaratılmış özel imtihanın bir parçası olduğunu bilirler. Kuran’da Hz. Süleyman (a.s.)’ın bu gerçeği şöyle ifade ettiği bildirilir:

“… Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.” (Neml Suresi, 40)

İşte kamil iman sahibi bir müminin nimet karşısında göstereceği tavır da aynı böyledir. Hemen bunun bir deneme olduğunu düşünerek, Allah’a sığınmak ve O’na şükretmek… Ancak şu da unutulmamalıdır ki, insanlara verilen nimetler sadece maddi değerlerle sınırlı değildir. İnsanın imanı, güzelliği, aklı, yetenekleri, sağlığı gibi konular da müminlerin şükredici olmasını gerektiren çok büyük nimetlerdir. Bir ayette, “Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz…” (İbrahim Suresi, 34) şeklinde bildirilerek Allah’ın kulları üzerindeki sonsuz nimetine dikkat çekilmiştir.

www.Allahkorkusu.com

Mümin sevgiden, muhabbetten, Allah’ın yarattığı nimetlerden ve (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’a duyduğu aşktan bıkkınlık duymaz tam tersine bu nimetleri kendisine bahşeden Rabbimiz’e sürekli olarak şükreder. İnsan fıtratında var olan bıkkınlık hissi, iman gücüyle orantılı olarak ezilir ve yok olur. Zaten Allah ahirette bıkkınlık duygusunu tamamen alır. Bu nedenle müminler cennet nimetini katrilyonlarca kere gördükleri halde bıkmaz tam tersine  “Derler ki: “Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir.”” (Fatır Suresi, 34) ayetinde bildirildiği gibi daima şükür içinde olurlar. Cennetteki bu ruh halinin kazanılması ve cennet gibi bir ortamın dünyada da yaşanması için mümin daima şükür halindedir.