Dünya üzerindeki herşeyin bir ‘süs’ niteliğinde olduğunu anlatmaya başlamadan önce, konunun daha iyi anlaşılması için bir karşılaştırma yapalım.

İki ev düşünün, bunlardan birisinin içinde hiç eşya olmasın, kapıları ve pencereleri takılmamış, duvarları boyanmamış, gerekli hiçbir bakım ve onarım yapılmamış olsun. Diğer evin içinde ise birbirinden estetik koltuklar, halılar, mobilyalar olsun. Duvarları en güzel renklerde boyanmış, tüm bakım ve onarımı eksiksiz yapılmış olsun, balkonundan çok güzel bir manzara görünsün, içinde her türlü konfor ve lüks bulunsun.

Bu iki ev hakkında daha detaylı bir bilgiye sahip olmayan insanlar, ilk bakışta ikinci evi daha cazip bulabilirler. İçindeki süsler, bir an için bu insanları yanıltabilir. Ama eğer bu süslerin insanların denenmeleri için özel olarak bu eve yerleştirildiğini ve gerçekte kendilerini bir şekilde zarara sürükleyeceğini bilecek olurlarsa elbette daha akılcı bir karar verecek ve tercihlerini bu daha cazip görünen evden yana kullanmayacaklardır. Aynı şekilde, bir parça emek verdikleri takdirde diğer evin kendileri için çok daha cazip ve aynı zamanda da kalıcı bir güzelliğe dönüşeceğini bilecek olurlarsa da, tercihlerini ilk evden yana kullanacaklardır.

İşte aynı bu ev örneğinde olduğu gibi Allah dünya hayatını da özel olarak insanların hoşuna gidecek süslerle birlikte yaratmıştır. Ama gerçekte bu Allah’ın bir denemesidir. Bu süsler insanı yanıltmamalıdır; hepsi geçici ve aldatıcıdır. Allah dünya hayatının insanlara çekici gelecek şekilde yaratılmasının bir hikmetini Kuran’da şu sözlerle açıklamaktadır:

Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye. (Kehf Suresi, 7)

Dünya üzerinde bulunan herşey, Allah’ın insanları denemek için yarattığı ve Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacak nimetlerdir. Her insan çevresinde gördüğü veya sahip olduğu tüm bu nimetlerin kendisine veriliş sebebinin, yalnızca Allah’ın bir denemesi olduğunu unutmamalıdır. Sahip olduğu veya olacağı herşeyle Allah’ın rızasını kazanacak güzel davranışlarda bulunması gerekir. İnsanın gerçek yaşamı ahiretteki hayatıdır ve asıl kalıcı olan Allah’ın salih kullarına orada vereceği nimetlerdir. Allah bir başka ayetinde dünya hayatına ait herşeyin birer ‘süs’ olduğunu ve insanların bu gerçeği anlayabilmeleri için akıllarını kullanmaları gerektiğini şu şekilde öğütlemiştir:

Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Kasas Suresi, 60)

Vicdanlarını kullanmadıkları için gerçekleri görebilecek bir akıldan yoksun kalan insanlar, dünya üzerindeki bu metaların süsüne ve bunların çekiciliğine kapılırlar. Bu kimselerin çekiciliğine en çok aldandıkları konuların başında ise malları ve çocukları gelir. İstedikleri zenginliğe ulaştıklarında ya da sağlıklı ve güzel çocukları olduğunda büyük bir huzura ve sevince kavuşacaklarını sanırlar. Ancak bu amaçlarını gerçekleştirdiklerinde yaşadıkları şey yine mutsuzluk ve sıkıntı olur. Her gün aynı işlerle uğraşmaktan hayatları monoton bir hale gelir. İçine düştükleri bu kısır döngü onları hayatlarından bıktırır. İlk başta herşeyin çok güzel ve zevkli bir şekilde gelişeceğini sanırlar. Ancak kısa bir süre sonra bunların kendilerini ne kadar bunalttığının, tüm vakitlerini aldığının farkına varmaya başlarlar. Duydukları bıkkınlık, sıkıntı ve pişmanlık tüm konuşmalarına ve tavırlarına da yansır. Mutsuzlukları her hallerinden anlaşılır. Elde edilen zenginlikte de durum farksızdır. Kişi, sahip olduğu parasını ve malını kendisine zevk vereceğini sandığı faaliyetlerde kullanır. Tüm parasını bu amaç için akılsızca harcayıp israf eder. Tüm bunların kendisine huzur getirmesini beklerken sürekli olarak hüsrana uğrar, sıkıntısı ve azabı her defasında daha da artar. Söz konusu insanların bu duruma düşmelerinin nedeni ise dünya hayatının çekiciliğine kanmaları ve bu yüzden sadece bunları elde etmeye çalışmalarıdır. Tüm bu sıkıntıları, Allah’ın aşağıda yer alan ayeti ile bildirdiği gerçeği göz ardı ederek yaşamalarından kaynaklanmaktadır:

Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici süsüdür; sürekli olan ‘salih davranışlar’ ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)

Bu insanlar Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetlerin sadece çekici yani aldatıcı tarafını görür ve buna aldanırlar. Bunun sonucunda da gerçeği görmeleri zorlaşır. Sonsuz ahiret hayatını düşünmedikleri için sadece ‘dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini ister’ler (Ahzab Suresi, 28). Gerçek amaçlarından habersiz bir şekilde yaşadıkları için ‘körlük içinde şaşkınca dolaşan’ insanlar haline gelirler. Allah onların bu durumunu Kuran’da şu şekilde bildirmektedir:

Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar ‘körlük içinde şaşkınca dolaşırlar.’ (Neml Suresi, 4)

İnsanların hayatları boyunca sahip olmak istedikleri ve bu amaçla büyük bir gayret ve azimle çalıştıkları herşey aslında yaşadıkları bu hayatın süsleridir. Dünya üzerindeki herşey insana ilk bakışta çok çekici ve güzel görünebilir. Ve tüm bunlar insanlar için birer nimettir. Ancak unutulmamalıdır ki dünya hayatı insanlar için bir denemedir. İnsanın asıl amacı tüm bu güzellikleri bize veren Rabbimize kulluk etmek, O’na en güzel şekilde şükretmektir. Aksinde, insanın bu gerçeği unutarak bu süslerin peşinden gitmesi, bunları hayatının asıl amacı haline getirmesi, kişiyi dünyada ve ahirette büyük bir hüsrana sürükleyecektir.