Belki de bu satırlar hayatınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır. Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu yazıyı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir.
Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Peki ölüm dediğimiz şey nedir ve nasıl gerçekleşmektedir?
Ölüm anı
Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır. Bu nedenle ölümün nasıl bir şey olduğunu, bir insanın ölüm anında neler hissettiğini bilmemize teknik olarak imkan yoktur.
Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan Allah, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kuran’da bizlere bildirmiştir. Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kuran’dan öğrenebiliriz.
Öncelikle, Allah bize bazı ayetlerinde ölüm anında, ölecek kişi tarafından görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen olayların yaşandığını haber verir. Allah Vakıa Suresi’nde şöyle buyurmaktadır: “Hele can boğaza gelip dayandığında, Ki o sırada siz (sadece) bakıp, durursunuz,Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.” (Vakıa Suresi, 83-85)
Allah bir başka ayette de, bu “gözlemlenemeyen olaylar”ın inkarcılar için bir zorluk anı olduğundan şöyle bahsetmektedir:
“Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor.” (Tevbe Suresi, 85)
Müminlerin ölümü ise “güzellikle” olur: “Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: ‘Selam size’ derler. ‘Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.'” (Nahl Suresi, 32)
İşte bu ayetlerde Allah bize ölüm hakkındaki çok önemli ve değişmez gerçekleri haber verir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır. Örneğin bir insan hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı olmasına karşın, dışarıdan, uykusu sırasında “rahat” bir ölümle ölmüş gibi algılanabilir. Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tatmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, Allah’ın ayette bildirdiği gibi bedeninden, (melekler tarafından) “güzellikle” ayrılır.
Bu nedenle ölüm inkarcılar için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet ve güzelliktir.
Geride kalan beden
Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.
Ancak geride kalan bedenin hikayesi de anlamlı ve önemlidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için…
Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?
Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken trafik kazası geçirebilirsiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz atmaktan vazgeçecek.
Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu “ben” dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, “daha dün buradaydı”, “dağ gibi adamdı”, “çok becerikli bir kadındı” diyenler olacak. Sonra bedeninizi alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeninizi alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmiş olan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak. (Harun Yahya, Ölüm, Kıyamet, Cehennem)
Defin anında yaşanacaklar
Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı… Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine koyacaklar. Dualar okunacak. Ve sonra son iş yapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Topraklar yavaş yavaş kefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen bedeniniz için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamış olacak. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak olacak.
Gerçekten iman etmeyenler için cansız bedenin bu ibret verici kaçınılmaz olan hikayesi sıkıntı verici olacaktır. Çünkü onlar ölümü düşünmek istemezler ve ölüm düşüncesinden olabildiğince kaçarlar. Onlar kendilerini bedenden ibaret sayar, dünyaya da hırsla bağlanırlar. Ancak iman edenler bilirler ki ölümden sonra ruhları bedenlerinden ayrılacak ve Allah’a kavuşacaklardır.