Dinsiz toplumlarda kimse kimsenin sağlığını, huzurunu, rahatını düşünmez. İnsanlara bir zarar dokunmasından endişelenmez, buna engel olmaya çalışmaz. Kuran ahlakına sahip insanlar ise birbirlerine Allah’ın birer kulu olarak değer verirler. İyilik yapmak için bir çıkar gözetmez, aksine sürekli iyi işler yapıp hayırlarda yarışarak Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırlar.

Dinsiz bir ortamda öncelikle aile kavramı ortadan kalkar. Aileyi oluşturan sadakat, vefa, bağlılık, sevgi ve saygı gibi değerler tamamen yok olur. Unutulmamalıdır ki aile, toplumun temelidir ve aile yapısının çökmesi toplumun da çökmesi demektir. Dolayısıyla devlet ve millet olmanın bir anlamı kalmaz, çünkü devleti ve milleti oluşturan tüm manevi değerler yıkılmış olur.

Ayrıca dinsiz toplumlarda kimsenin kimseye saygı, sevgi ve merhamet duygusu beslemesi için de bir neden kalmaz. Bunun sonucu olarak sosyal anarşi oluşur. Zenginler fakirlere, fakirler zenginlere kinlenir, sakat veya muhtaç olanlara karşı merhamet duyguları ortadan kalkar. Farklı kavimlere karşı saldırgan olunur, işçiler patronlarına, patronlar işçilerine, baba oğula, oğul babaya karşı saldırganlaşır.

Sürekli kan dökülmesinin, insanların birbirlerine girmesinin, gazetelerdeki üçüncü sayfa haberlerinin nedeni hep dinsizliktir. Bu haberlerde her gün gözünü kırpmadan ve çok sıradan sebeplerle birbirini öldüren kişilerin haberleri verilir.

Oysa ahirette hesap vereceğini bilen bir insan, silahı başka bir insana doğrultup onu öldüremez. Çünkü Allah’tan korkar ve ahiret gününde yaptığının hesabını verememekten kaçınır. Allah insanları bozgunculuk çıkarmaktan Kuran’da şöyle men etmiştir:

“Düzene konulması (ıslah)ndan sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (Araf Suresi, 56)

İntiharların bu kadar yaygınlaşmasının da temelinde dinsizlik vardır. İntihar eden aslında cinayet işlemiş olur. Uğrunda intiharı göze aldığı sevgilisini, kötü giden işini veya sözde onurunu Allah’tan, ahiretten ve dinden daha önemli görerek Allah’a ortak koşmuş olur.

Kuran’a bağlı bir insan kesinlikle intihara kalkışmaz, böyle bir düşünceyi bir an olsun aklından dahi geçirmez. İnanan bir insan ancak Allah rızası için yaşar ve Allah’ın kendisine dünyada verdiği her türlü zorluk ve sıkıntı karşısında sabreder. Sabrın karşılığını hem dünyada, hem de ahirette kat kat fazlasıyla alacağını bilir.

Dinsiz toplumlarda hırsızlık ve dolandırıcılık da çok yaygın olur. Allah’a ve ahirete inanmayan bir insanın, gece kapkaranlık sokakta yürürken önündeki yaşlı kadının çantasını çalıp içindeki parayı almaması için hiçbir sebep yoktur. Bu insan, kendisini gören kimsenin olmadığından eminse, cezalandıracak kimse de yok diye düşünür. Oysa herşeyi gören ve bilen Allah’ın azabından korkan bir insan böyle davranamaz. Hırsızlık yapan kişi eşyasını çaldığı kişiye nasıl bir sıkıntı verdiğini düşünmez. Karşısındaki kişinin 10 yıllık emeğini bir anda alıp gider, o kişinin ne kadar mağdur olacağını hiç hesaplamaz. Dolandırıcık ve yolsuzlukların hepsi Allah korkusundan uzak bir yapıda gelişir. Eğer insan, her yaptığının hesabını Allah katında vereceğine inanırsa, başkasının malına asla elini uzatamaz, yaptığının yetim hakkına el uzatmak olduğunu, ve fakir ve muhtaç olanın daha da mağdur olmasına sebep olacağını bilir.

“Düzene konulması (ıslah)ndan sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (Araf Suresi, 56)