Allah peygamberlerin hayatları boyunca gösterdikleri sabrı Kuran ayetleriyle bizlere bildirerek, bu üstün ahlakı hayata nasıl geçirilebileceğimizi göstermiştir. Kuşkusuz bu, inanan ve Allah’a yakınlaşmakta yol arayanlar için büyük bir nimettir.
Kuran’da peygamberlerin yaşamları boyunca çevrelerinde bulunan insanlara, içinde yaşadıkları kavme Allah’ın dinini tebliğ ettikleri haber verilir. Ancak her peygamber kavmini doğruya davet etmesine karşılık mutlaka birtakım düşmanlar kazanmış, biraz önce de söz ettiğimiz gibi onların sözlü veya fiili saldırılarına maruz kalmıştır. Fakat inkarcıların bu çabaları Allah’ın elçilerini asla gevşekliğe sürüklememiş, aksine onlar tüm yaşamlarını din ahlakını tebliğ etme konusunda örnek bir sabır ve kararlılık göstererek geçirmişlerdir.
Kuran’da yaşamından örnekler verilen bu elçilerden biri de Hz. İbrahim’dir. İbrahim Peygamber hayatı boyunca sabır gerektiren çeşitli olaylarla denenmiştir. Allah’ın karşısına çıkarttığı tüm bu olaylara karşı o da tevekkül, teslimiyet ve güzel bir sabır göstermiştir. Peygamberin karşılaştığı olaylardan biri, taştan oydukları putlara tapınan kavmini hak dine ve tek bir Allah’a iman etmeye çağırması neticesinde kavmi tarafından yakılmak istenmesi olmuştur. Kuran’da Hz. İbrahim’in bu imtihanı şöyle anlatılmaktadır:
“Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik” dediler. Dediler ki: “Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.” (Enbiya Suresi, 60-61)
Dediler ki: “Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.” Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık. (İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.” (Saffat Suresi, 97-99)
Ayetlerde bildirildiği gibi, kavmi Hz. İbrahim’i ateşe atmak istemiş ancak Allah, sabır göstermesi ve tevekkül etmesine karşılık İbrahim Peygamberi rahmeti altına almış ve ateşe “soğuk ve esenlik” olmasını emretmiştir:
Biz de dedik ki: “Ey ateş, İbrahim’e karşı soğuk ve esenlik ol.” Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. (Enbiya Suresi, 69-70)
Kuşkusuz Hz. İbrahim’in yaşadığı bu olay, Allah’ın sabreden ve tevekkül eden kullarına olan bir yardımıdır. Ve Rabbimiz’in samimi Müslümanlara, sabretmelerine karşılık olarak ne kadar büyük nimetler verebileceğinin de en güzel örneklerinden biridir.
Kuran’da bize aktarılan, Hz. İbrahim’in sabır ve tevekkül gösterdiği tek olay bu değildir. İbrahim Peygamber hayatının sonuna kadar insanlara Allah’ın varlığını anlatmış ve onları hak dini yaşamaya davet etmiştir. Ancak onlar putlara tapmaktan vazgeçmemiş ve dini kabul etmemişlerdir. Kavminden hiç kimsenin imanı kabul etmemesine rağmen Hz. İbrahim dini anlatmaktan vazgeçmemiş ve bu konuda da büyük bir sabır göstermiştir. Allah’ın emri olduğunu bildiği böyle bir konuda kararlılıkla çaba harcamaya ve insanları dine çağırmaya devam etmiştir. Din ahlakını anlatma konusundaki bu samimiyetini babasına olan tebliğinde de görmek mümkündür:
Hani babasına demişti: “Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? “Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.” “Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)’a başkaldırandır.” “Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun.” (Babası) Demişti ki: “İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git.” (Meryem Suresi, 42-46)
Allah’ın tebliğ konusunda sabır ve azimle çaba harcayan bir elçisi de Hz. Nuh’tur. Hz. Nuh, kavmine Allah’ın hak dinini anlatmak için büyük bir gayret ve kesin bir sabır göstermiştir. Her seferinde yüz çevirmelerine rağmen, onlara çok çeşitli ve çok farklı yollardan yaklaşmayı denemiş ancak kavmi iman etmemiştir. Hz. Nuh’un kavmi, iman etmediği gibi peygamberi yıldırmak için onu baskı altına alıp faaliyetlerini engellemeye de çalışmışlardır. Hz. Nuh sabrı ve Allah’a olan tevekkülü dolayısıyla onların bu baskılarından hiçbir şekilde etkilenmemiştir. Hz. Nuh’un dini anlatma konusunda gösterdiği bu üstün sabır örneği Kuran’da şöyle ifade edilmiştir:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: “Delidir” dediler. O ‘baskı altına alınıp engellenmişti.’ (Kamer Suresi, 9)
Dedi ki: “Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum.” “Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını artırmadı.” “Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.’ “Sonra onları açıktan açığa davet ettim.” “Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.” (Nuh Suresi, 5-9)
Elbette geçmiş peygamberlerin hayatlarından aktarılan bu örnekler tüm Müslümanlar için ders alınacak konulardır. Allah Kuran’da bu kıssaları bizlere aktararak, sabır gösterme konusunda asla yılmayan bir kararlılık gösteren peygamberlerini örnek almamızı emretmiştir:
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi… (Ahkaf Suresi, 35)
İman eden insanlar için, geçmiş kavimlerde olduğu gibi bugün veya gelecekte de benzer durumlarla, dini bilmeyen, inkar eden, kavrayış yeteneği kısıtlı olan insanlarla karşılaşmak mümkündür. Her dönemde Allah’ın varlığını, ahireti inkar eden insanlar olabilir. Müslümanların yapması gereken asla yılmadan Allah’ın dinini, yaratılış gerçeğini insanlara anlatmaktır. Müslümanların karşısına “ben ateistim, Allah’ın varlığını reddediyorum” diyen, kendilerine anlatılan tüm gerçekleri, bilimsel delilleri anlamazlıktan gelen insanlar çıkabilir. Veya içinde yaşadıkları cahiliye toplumunun olumsuz etkilerinden bir türlü kurtulamayan, kavrama yeteneği eksik olduğu için anlatılan gerçekleri görmekte zorlanan kişiler de olabilir. Kimi zaman bir insana son derece açık olan bir gerçeği anlatmak haftalar, aylar, yıllar süren bir çalışmayı gerektirebilir. Böyle bir durumda, Hz. Nuh gibi her türlü yolu deneyerek, Hz. İbrahim gibi her türlü tehdidi göze alarak tebliğ konusunda sabır göstermek kuşkusuz çok önemli bir ibadettir. Çünkü dini anlatma konusundaki keskin sabır, din ahlakından uzak pek çok insanın gerçekleri görmesine ve ahiretlerinin kurtulmasına vesile olacaktır.
İman eden insanlar bu güzel hizmeti hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca karşılarındaki kişilerin ahiretlerine faydalı olabilmek niyetiyle ve büyük bir sabırla yerine getirirler. Elbette Müslümanların bu samimi çabası, ne kadar engel olmak isteyen olsa da, ne dünyada, ne de ahirette karşılıksız kalmayacaktır. Burada yaptıkları tebliğe tek bir kişi icabet etmese bile, Allah gösterdikleri sabırdan dolayı onlara dünyada güzellik ve huzur verecektir. Ve bu insanlar ahirette de büyük bir ecirle karşılık göreceklerdir.