Müminlerin en fazla heyecan duydukları konulardan biri de cenneti ve cennet nimetlerini düşünmektir. Çünkü cennet, insanlara, daha önce dünya hayatında eşine benzerine rastlamadıkları bambaşka bir hayat sunmaktadır. Orada dünya hayatında karşılaşılan eksikliklerin ve kusurların hiçbiri yoktur. Çünkü cennet, dünya hayatı gibi bir imtihan mekanı olarak değil, bir mükafat yurdu olarak yaratılmıştır. Dahası Allah, insanların cennete özlem duymaları ve ona kavuşmak için çaba harcamaları için dünya hayatını özel olarak kusurlu yaratmıştır. Hayatı boyunca, içinde mükemmelliğe ulaşma arzusuyla yaşayan insan, dünyadaki yaşamın bu eksikliklerini gördükçe cenneti daha da büyük bir heyecanla arzular.
Müminler ahirette cennetle birlikte hayatları boyunca büyük bir çaba göstererek sakınmaya çalıştıkları cehennem azabından kurtulmuş olmanın sevincini de yaşayacaklardır. Dünya hayatında Allah’ın dinine, Kuran ahlakının yaşanmasına ve inananlara karşı mücadele edenler, onlara eziyet etmeye kalkışanlar Allah’ın sonsuz adaletinin bir tecellisi olarak hak ettikleri karşılığı tam olarak cehennemde alacaklardır. Kuran’da bu kimselerin alacakları karşılık ve müminlerin bundan duydukları sevinç şöyle bildirilmiştir:
Doğrusu, ‘suç ve günah işleyenler,’ kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi. Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi. Onları gördükleri zaman ise: “Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır” derlerdi. Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi. Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle. Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin ‘feci karşılığını gördüler mi?’ (Mutaffifin Suresi, 29-36)
Bir başka ayette ise inkarcıların Allah’ın adaletiyle karşılık bulmalarının, müminlerin kalplerini şifaya kavuşturduğu bildirilmektedir. Öyle ki Allah’ın bu vaadini sadece düşünmek dahi inananların kalbinde heyecan oluşturmaktadır.
Bunun yanında cennette melekler tarafından selam sözleriyle karşılanıp orada en güzel şekilde ağırlanacaklarını düşünmek de inananlara derin bir haz verir. Hem Allah’ın meleklerini görecekler, hem de onlar tarafından ebedi yurtları olan cennetlere sokulacaklardır. Dünya hayatında Allah’a kulluk etmekten kaçınanlar acı ve korku içinde, cehennem zebanileri tarafından karşılanırken, müminler huzur ve güvenlik içerisinde meleklere tabi olacaklardır. Bunu umut etmek bile onların büyük bir sevince kapılmalarına vesile olur. Kuran’da müminlerin cennetteki karşılanışları şöyle anlatılmaktadır:
Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından ‘salih davranışlarda’ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) “Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel.” (Rad Suresi, 23-24)
“Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.” (Nahl Suresi, 32)
Müminlerin cenneti düşünerek heyecanlanmalarının bir sebebi de hiç kuşkusuz ki orada kendilerine sunulacağı vaat edilen nimetlerin benzersizliğidir. Ancak bunlardan daha da heyecan verici olanı ise onların hayatları boyunca büyük bir şevkle arzuladıkları sonuca kavuşacak, Rabbimiz’in rızasını kazanacak olmalarıdır. Allah, “Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Tevbe Suresi, 100) ayetiyle, cennetine kabul ettiği kullarından hoşnut olduğunu müjdelemektedir. Nitekim Kuran’da cennet nimetleri arasında en büyük nimetin “Allah’tan olan hoşnutluk” olduğu bildirilmiştir:
Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. Işte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Ayrıca Allah “Çok esirgeyen Rabb’dan onlara bir de sözlü “Selam” (vardır).” (Yasin Suresi, 58) ayetiyle, inananlar için bir müjde daha vermiştir. Bu, müminlerin bir ömür süresince gösterdikleri samimi çabalarına karşılık alabilecekleri en güzel mükafattır.
İnananlar, Kuran ayetleri ile anlatılan ancak insan kavrayışının çok daha üzerinde bir mükemmelliğe sahip olan cennetin güzelliğini düşünmenin heyecanını da yaşarlar. Allah orada insan nefsinin isteyebileceği, aklın tasavvur edebileceği her türlü güzelliğin ve nimetin olacağını bildirmiştir. İnsanın dünya hayatındaki sınırlı ufku ile bu güzelliklerin çeşitlerini tahayyül edebilmesi ise ancak bir dereceye kadar mümkündür. Öyle ki cennet, inanan insanlar için sonsuz sayıda sürprizlerle doludur. İşte bu sürprizleri düşünmek ve bunların -Allah’ın dilemesi dışında- sonsuza kadar süreceğini bilmek insana büyük bir heyecan verir. Kuran’da cennet nimetlerinin bir bölümü, müminlere bildirilmiştir. Örneğin müminler, cennetlerde tüm sevdikleriyle, dostlarıyla birlikte olacaklardır. Orada gelmiş geçmiş tüm peygamberlerle, şehitlerle, sıddıklarla, Rabbanilerle ve salih müminlerle dostluk edecek ve sonsuza kadar da sadece Allah’ın razı olduğu bu insanlarla birlikte yaşayacaklardır. Orada sevgiyi ve dostluğu olabilecek en yoğun şekilde tadacak ve asla bıkkınlığa kapılmayacaklardır. Şeytanın cennet halkıyla hiçbir bağlantısı olamayacak ve o da sonsuza dek cehennem ateşinde hak ettiği azabı yaşayacaktır. Oradaki herkes güvenilir, herkes Yüce Allah’a sadık ve herkes güzel ahlaklı olacaktır. Kötü ahlak özelliklerinden hiçbirini görmek mümkün olmayacak, kin, öfke, haset gibi cahiliye tavırları sonsuza kadar yok olacaktır.
Cennette, dünya hayatındaki mücadele ortamının tüm zorlukları ortadan kalkmış olacaktır. Tuzak kuranların tuzaklarını bozmak için mücadele etmek ya da münafıkların oyunlarına karşı dikkatli olmak gibi bir çaba içerisinde bulunmak gerekmeyecektir. Orada inananlar sonsuza kadar sadece nefislerinin hoşuna giden nimetler içerisinde huzur ve keyifle ağırlanacaklardır. Tüm insanlar olabilecek en güzel suretleriyle yaratılacak ve dünyadaki tüm insani kusurlarından arınmış olacaklardır. “Güzel huylu”, “güzel yüzlü”, “birbirlerine sevgiyle tutkun ve yaşıt” eşlerle birlikte olacaklardır. Orada hiçbir şey dünya hayatının kurallarına bağlı olmayacak, tüm sebepler ortadan kalkacak ve yepyeni bir hayat ve yepyeni nimetler yaratılacaktır. Oradaki köşkler, tahtlar, döşekler hepsi muhteşem güzellikte olacak; baldan ırmaklar, devşirilmesi kolay, hiçbir şekilde yemişleri eksilmeyen meyve ağaçları ve daha insanın isteyebileceği niceleri olacaktır. Daha da önemlisi cennette insan aklının dünyadayken kavramakta zorluk çektiği sonsuzluk yaşanacaktır. Yüzlerce, binlerce, milyarlarca, trilyonlarca, katrilyonlarca yıl değil, trilyon çarpı trilyon yıl da değil, hiç bitmeyen, sonu gelmeyen sonsuz bir hayat olacaktır. İnsanın dünyada sahip olduğu bıkkınlık, sıkılma gibi hisler de alınmış olacak ve insan sonsuza kadar yaşadığı her andan büyük bir keyif duyacaktır.
İşte dünya hayatında, cennette karşılaşmayı umdukları bu nimetleri düşünmek müminlere büyük bir zevk ve heyecan verir. Bir an önce bu nimetlere kavuşma heyecanı ile daha da şevklenir ve Allah’ın cennete layık kullarından olabilmek için daha fazla çaba harcarlar. Kuran’da emredildiği gibi, “… eni göklerle yer kadar olan cennete kavuşmak için…” (Al-i İmran Suresi, 133) hayırlarda yarışır ve öne geçenlerden olmaya gayret ederler.