Mümin, karşılaştığı her olayı Allah’ın özel olarak, imtihan kastıyla karşısına çıkardığını bilmeli, Allah’a tevekkül etmeli ve O’nun rızasına uygun olan en güzel tavrı göstermelidir.
Her şeyi hikmetle yaratan Allah tüm evreni insanın hizmetine vermiştir. Rabbimiz, Güneş Sistemi’nden atmosferdeki oksijen oranına, etinden sütünden faydalandığımız hayvanlardan suya ve daha nicelerine kadar kainattaki tüm varlıkları insanın yaşamına hizmet edecek şekilde yaratmıştır. Bu gerçek ortadayken, insan hayatının bir amacı olmadığını düşünmek, büyük bir cehalet olur. Elbette insanın bir yaratılış amacı vardır ve Allah bu amacı şöyle açıklar:
“İnsanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56)
İnsanların sadece az bir kısmı bu yaratılış amacını kavrar ve buna uygun olarak yaşar. Allah, dünya üzerindeki yaşamımızı, bu amaca uyup uymadığımızı denemek için yaratmıştır. Allah’a gönülden kulluk edenlerle, O’na isyan edenler bu dünyada Allah’ın imtihanı neticesinde ortaya çıkacaklardır. İnsana verilen tüm imkanlar (bedeni, duyuları, malları.) bu imtihan içindir. Bir ayette Allah şöyle buyurur:
“Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan Suresi, 2)
İnsanın dünyadaki vazifesi, Allah’a ve ahirete iman etmek, Allah’ın Kuran’da bildirdiği şekilde güzel ahlak sahibi bir insan olmak, Allah’ın sınırlarını korumak ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaktır. Allah’ın emirlerini hangi insanların yerine getireceğini ancak yaşadığımız bu dünya hayatındaki imtihan neticesinde görebileceğiz. Allah, insanlardan gerçek ve samimi bir iman istediği için, insan yalnızca “iman ettim” demekle derin bir imana ulaşmış sayılmaz. İnsan, Allah’a ve O’nun dinine gerçekten iman ettiğini, şeytanın, kendisini saptırmak için göstereceği büyük çabalara rağmen doğru yoldan dönmeyerek göstermelidir. İnsan, inkarcılara uymayacağını, kendi nefsinin tutkularını Allah’ın rızasına tercih etmeyeceğini de ispatlamalıdır. Bunu ise karşısına çıkan olaylara karşı gösterdiği tepkilerle ortaya koyacaktır. Allah, dini kabul eden insanın karşısına sabretmesi gereken bazı zorluklar çıkaracak, bunlara karşı gösterdiği tavırlarla onu imtihan edecektir. Bu gerçek, bir Kuran ayetinde şu şekilde izah edilir:
“İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut Suresi, 2)
Allah, Kuran’ın başka bir ayetinde iman ettiğini söyleyenleri sınayacağını şöyle bildirmektedir:
“Yoksa siz, Allah, içinizden cehd edenleri (çaba harcayanları) belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran Suresi, 142)
Allah’ın Kuran’da bildirmesine rağmen iman eden bir insanın karşılaştığı zorluklara şaşırması elbette doğru olmaz. Bu zorluklar günlük hayatın sanki sıradan gibi gözüken problemleri de olabilir, ilk bakışta büyük bir felaket gibi gözüken olaylar da. Mümin, tüm bunların hepsine imtihan gözüyle bakmalı, Allah’a tevekkül etmeli ve O’nun rızasına uygun olan tavrı göstermelidir. Bir ayette, müminlerin karşılaşacakları zorluklardan şöyle söz edilir:
“Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara Suresi, 155)
Sadece zorluklar değil, dünya hayatındaki nimetler de Allah’ın birer imtihanıdır. Allah, verdiği her nimetle beraber insanın Kendisine şükredici olup olmadığını dener. İnsan, hem zorluk anlarında hem de nimetler içerisindeki rahatlık anlarında daima alemlerin Rabbi olan yüce Allah’a şükredici olup, O’nun emirlerini yerine getirmelidir. (Harun Yahya, İmtihanın Sırrı)