İnsanlık tarihi boyunca tartışılmış konulardan biri kaderdir. En kolay anlaşılır tanımıyla kader, Allah’ın evreni ve canlılığı, geçmiş ve gelecek tüm olayları “tek bir an” içinde yaratmış olmasıdır. Bu da, evrenin yaratılış anından kıyamete kadar gerçekleşecek olan her olayın aslında Allah Katında “yaşanmış ve bitmiş” olması demektir. Henüz yaşanmamış olaylar “bizim” için yaşanmamış olaylardır; Allah için değil. Nitekim Allah zamana ve mekana bağlı değildir, zira zamanı ve mekanı yaratan bizzat Kendisi’dir. Dolayısıyla Allah için geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve her şey olup bitmiştir. Örneğin Firavun’un hayatının nasıl sonuçlanacağını Allah daha Hz. Musa doğmadan ya da Mısır devleti kurulmadan önce bilir. Çünkü bunların hepsi Allah Katında “tek bir an” olarak yaratılmıştır.
Kader gerçeğini Kuran’ın pek çok ayetinde görmek mümkündür. Örneğin, “… göklerde ve yerde her ne varsa, istese de istemese de O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.” (Al-i İmran Suresi, 83) ayetinde işaret edildiği gibi, evrendeki her şey “istese de istemese de” Allah’a boyun eğerek kadere tabi olmuştur. Diğer bir ifadeyle, Allah’ın iradesi hiçbir şekilde aşılamaz. Her olay O’nun belirlediği kader içinde seyretmek zorundadır. O’nun iradesi, O’nun rızası, O’nun emri dışında hiçbir şey gelişemez. “Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.” (Enam Suresi, 59) ayeti ya da “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (İnsan Suresi, 30), “Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık.” (Kamer Suresi, 49) ayetleri de Allah’ın tüm varlıklar üzerindeki hakimiyetini ve kaderin işleyişini gözler önüne seren diğer ayetlerdendir.
Gerçek şu ki insanın tüm hayatı bir film şeridi gibidir. Bizler bu şeritte varolanları yaşarken, aslında CD Player’dan bir film izler gibi izleriz. Filmdeki her olayı an an yaşarız. Allah ise, film şeridinin tamamını en baştan beri bilmektedir. Çünkü filmi tüm detaylarıyla yaratan O’dur.
İşte tüm bunlar, her şeyin göründüğü gibi olmadığına işaret etmektedir. Görünen maddesel dünyanın ötesinde, bizleri kontrol eden bir gücün, yani her şeyi yaratan, her şey üzerinde hakimiyeti olan Allah’ın varlığı açıktır. Bu gerçeğe dair bilimsel deliller sinir bilimi sayesinde birçok kez ortaya konmuştur. Bu bilimsel delillerden biri, “özgür irade” üzerine yapılan deneylerdir. Berlin’deki Bernstein Hesaplamalı Sinir Bilimi Merkezi (Bernstein Center for Computational Neuroscience)’nden sinir bilimci Haynes seçim anı ile hareket anı arasında zaman farkı olup olmadığını incelemiştir. Bu amaçla kişilere ekranda rastgele harfler gösterirken beyinlerini MR cihazıyla taramıştır. Sağ ve sol olmak üzere deneye katılanların ellerine iki düğme verilmiş, istedikleri anda sağ ya da sol baş parmaklarıyla düğmeye basmaları söylenmiş ve seçim yaptıkları anda ekranda gösterilen harfi hatırlamaları istenmiştir. Bu sırada deneklerin beyin aktiviteleri kaydedilmiştir.
Deneyin sonuçları oldukça şaşkınlık verici olmuştur. Hangi düğmeyi seçeceklerine dair kararın, deneklerin düğmeye basma hareketinden 10 saniye önce alındığı görülmüştür. Bu önemli bilimsel gelişme, kişilerin seçim yapmadan önce seçimlerinin zaten belli olduğunu göstermiştir. Çalışmanın sonuçları Nature dergisinde şöyle aktarılmıştır:
“Uzun zamandan beri, ‘özgürce’ alınan kararların beyin aktivitesiyle daha önceden belirlendiği hakkında tartışmalar olmuştu. Bizler de, daha biz şuuruna varmadan 10 saniye öncesinde verilen kararın, beynin prefrontal ve parietal korteksinde kodlandığını saptadık.”[1]
Günlük yaşamımızdan örnek verecek olursak; bir sürücünün 10 saniye sonra yola atlayacak olan bir çocuğa vereceği tepkilere ait fiziksel ve kimyasal işlemler, çocuk henüz ortada yokken beyinde hazırlanmaktadır. Kronolojik olarak, önce tepkiler hazırlanır, ardından çocuk yola atlar. Peki daha ortada çocuk yokken beyin bu duruma nasıl hazırlanmaktadır?
Bu nörofizyolojik olaylar, tepkilerin çocuğun görülmesiyle ilgisinin olmadığını gösterir. Sinir bilimciler bugün ‘seçim’ duygusunun, kişinin hareketleri üzerinde etkisi bulunmayan, yalnızca biyokimyasal anlamda “sonraki bir düşünce” olduğunu kabul etmektedirler. Bu mantığı kimi bilim adamları, ‘özgür irade sadece bir illüzyondur’ şeklinde açıklar. Londra Koleji Üniversitesi’nden sinir bilimci Patrick Haggard, ‘seçtiğimizi hissediyoruz, ama aslında böyle değil’ der. Haynes ise insanın özgür iradesinin gerçekte olmadığına dair şu itirafta bulunur:
“Ne zaman oluştuğunu ve ne yapmak üzere verilmiş bir karar olduğunu bile bilmiyorsam, o istek hakkında nasıl ‘benim’ diyebilirim ki?”[2]
İnsanın karar ve seçim süreci hakkında pek çok kimsenin haberdar bile olmadığı bu gerçeği ilk ortaya koyan kişi Kaliforniya Üniversitesi’nden nöropsikolog Benjamin Libet’tir. Libet, beynin elektriksel aktivitelerini başa yapıştırılan elektrodlar aracılığıyla saptayan EEG (elektro-ensefalogram) cihazı yardımıyla yaptığı deneylerde beyin aktivitesinin bilinçli hareket isteğinden 500 milisaniye önce ortaya çıktığını göstermiştir.[3]
Libet’in beyin aktivitesini sınırlı bir alanda gözlemleyebilen eski EEG tekniğini daha ileri götürerek tüm beyni fonksiyonel MR cihazıyla tarayan Haynes, ileriki çalışmalarında da aynı sonuçlara ulaşmıştır. Söz konusu çalışma 2011 yılında Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nde 7 Tesla gücündeki fonksiyonel MR cihazıyla tekrarlandığında da aynı sonuçlar elde edilmiştir. Konuyla ilgili bilimsel bir makalede, özgürce alındığı zannedilen karar ve davranışların aslında şuurumuzun dışında gerçekleştiği şöyle aktarılır:
“İnsanlar olarak, ne zaman ne hareket yapacağımızı bilinçli olarak seçebildiğimizi tecrübe etmişizdir. Ne var ki bu kişisel özgürlük tecrübesinin bir illüzyondan başka birşey olmayabileceği, bununla beraber hedeflerimizin ve motivasyonlarımızın bile şuurumuzun dışında işlediği kabul edilmektedir.”[4]
Bilimsel literatürde aynı sonuçlara ulaşan yüzlerce benzeri çalışma mevcuttur. Bu sonuçları ittifakla doğrulayan, yalnızca 14 ülkedeki, 33 laboratuvarda yapılmış 90 ayrı meta analiz sayılabilir.[5]
Tüm bu bilimsel deneylerin sonuçları bizlere fiziksel ve biyokimyasal dünyanın ötesinde bir irade ve yönetim olduğunu ve önceden belirlenmiş olayları yaşıyor olduğumuzu göstermektedir. Yaptığımız seçimler bize ait değildir. Yalnızca “kararı biz almışız” hissi bize verilmektedir. İşte bu noktada her şeyin bir ‘kader’ üzere yaratılmakta olduğu gerçeği aşikar olur. Allah, Yaratan’ın yalnızca Kendisi olduğunu tartışmasız bir gerçek olarak göstermektedir.
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, Güneş’e, Ay’a ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O’nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne Yücedir. (Araf Suresi, 54)
[1] (Chun Siong Soon, Marcel Brass, Hans-Jochen Heinze & John-Dylan Haynes, Unconscious determinants of free decisions in the human brain. Nature Neuroscience April 13th, 2008)
[2] (Smith, Kerri (2011), “Neuroscience vs philosophy: Taking aim at free will”, Nature, 477 (7362): 23–5)
[3] Libet,B., Gleason, C.A., Wright, E.W.&Pearl, D.K. Brain 106, 623–642 (1983)
[4] Bode S, He AH, Soon CS, Trampel R, Turner R, et al. (2011) Tracking the Unconscious Generation of Free Decisions Using UItra-High Field fMRI. PLoS ONE 6(6): e21612. doi:10.1371/journal.pone.0021612
[5] (Bem D, Tressoldi P, Rabeyron T and Duggan M. Feeling the future: A meta-analysis of 90 experiments on the anomalous anticipation of random future events [version 2; referees: 2 approved]. F1000Research 2016, 4:1188 (doi: 10.12688/f1000research.7177.2)
Adnan Oktar’ın New Straits Times’da yayınlanan makalesi:
http://www.nst.com.my/news/2016/07/157329/are-we-masters-our-destiny