çiçekler

Ayetlerden delilleriyle açıkladığımız üzere Kuran’da kadının gerekli durumlarda geçici olarak dekoltesini kapatmak için çarşaf giymesi emredilmiş ve bu gerekli durumu belirlemek kadının vicdanına bırakılmıştır. Ayrıca dilerse bir kadın, “Ahzab Suresi‘nin 59. ayetini başörtüsü takarak uyguluyorum” da diyebilir ve çarşaf yerine başörtüsü tercih edebilir. Kadının bu samimi kararına herkesin saygı duyması gerekir. Yanlış olan başörtüsünü Kuran’da olmadığı halde varmış gibi samimiyetsiz bir şekilde savunmak ve bu sebeple belki de milyonlarca kadının dinden uzaklaşmasına sebep olmaktır. Söz konusu bu kimselerin dikkat çekici bir yönü daha vardır. Kuran’da olmayan başörtüsü konusunu gündemde tutarak dinde titizlik gösteriyor imajı verirken, dinin diğer bir çok hükmü konusunda ya da Müslümanlar için hayati önemde olan konularda aynı heyecanı ve azmi göstermezler. Örneğin;

◉ Darwinizm – İnsanların büyük çoğunluğunun Darwinizm yüzünden imanını kaybetmiş olması onları ilgilendirmez, okullarda saatlerce  haşa “Allah yok” eğitimi verilmesinden rahatsız olmaz, bu duruma karşı ilmi bir tedbir almazlar.

◉ Namaz – Bu kimselerin çoğu ya namazı kazaya bırakır ya da hiç kılmaz. Oysa Kuran’da namaz vakitli olarak farz kılınmıştır ve kazaya bırakılması diye bir hüküm yoktur. Ne var ki kendilerinin, çocuklarının, eşlerinin namaz kılmıyor olmasını neredeyse hiç önemli görmez, bu konuda şaşırtıcı bir lakayıtlık gösterirler.

◉ İnfak – Allah Kuran’da “ihtiyacınızdan artakalanı verin” buyurmuştur. Kuran’da birçok ayette Müslümanların birbirinin velisi olması bildirilmiştir. Bu da Müslümanların tüm ihtiyaç içinde olanları olabilecek en iyi şekilde koruyup kollamaları demektir. Ancak başörtüsü konusunu hemen her gün gündemde tutanlar mallarını infak etmek söz konusu olduğunda, Kuran’da olmadığı halde, 40’ta 1 yeterli deyip konuyu örtbas etmeye çalışır, infaktan kaçınırlar.

◉ İttihad-ı İslam – Müslümanların birlik olması namaz, oruç gibi Müslümanlara farzdır. Söz konusu kişiler ise bu farz yokmuş gibi yaşar, bir kez dahi Müslümanları birliğe çağırmaz, İslam Birliğini gündeme getirmezler.

◉ İman hakikatleri – Akılla ve bilimle samimi imana vesile olacak bir anlatım yapmazlar. Çoğu zaman sadece İslam tarihi anlatır, Peygamberimiz (sav) ve sahabenin fedakarlıklarını hayata geçirilmesi imkansız bir olaymış gibi aktararak “ne kahramanlar varmış” deyip yemek yiyip dağılırlar.

◉ Allah sevgisi, Allah korkusu – İnsanlara Allah’ı sevdirecek bir çalışma yapmazlar. Allah’ın sanatını, yarattığı güzellikleri insanlara hatırlatacak, insanları şükretmeye, sevgi dolu olmaya, fedakarlık yapmaya davet edecek bir ahlak göstermezler.

◉ Ezilen Müslümanlar – Bu kişiler için genellikle Suriye’de, Irak’ta, Libya’da acı çeken Müslümanlar birer haberden ibarettir. Eğer gündeme yoğun olarak gelen bir zulüm olayı olduysa kısa toplantılar yapar, içi boş sloganlar atar, sonra yine dağılıp günlük yaşantılarına devam ederler. Oysa zulme engel olmak için elinden gelen tüm imkanları seferber etmek, şiddetin felsefesini ortadan kaldırmak için ilmi mücadele yapmak tüm Müslümanlara farzdır.

◉ Medya’da İslam’a, Allah’a, Kuran’a –haşa- hakarete duyarsız olurlar– Başörtüsü ile ilgili bir konu olduğunda günlerce gündemde tutan kişilerin çoğu dini değerlere söz söylendiğinde ya da tavır aldığında şaşırtıcı bir duyarsızlık gösterir. Allah’a haşa söz söylenmesi bu kişilerin ağırlarına gitmez. Bu yüzden de bu konuda hukuki haklarını kullanmak ya da gereken ilmi cevabı vermek konusunda tepkisiz kalırlar.

◉ Mehdiyet – Peygamberimiz (sav) 600’den fazla hadisle Mehdiyeti çok detaylı anlatmıştır. Mehdiyetin müjdelenmesi İslam aleminin üzerindeki ataletin kalkması için çok önemlidir. Ancak Peygamberimiz (sav)’i sevdiğini iddia eden bu kişiler Resulullah’ın mucizlerini özenle gizler, insanlara ahir zaman hadislerini anlatmazlar.

◉ Hz. İsa’nın nüzulü- Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne gelişi Kuran’da kesin açık ayetlerle bildirilmiştir. Ancak söz konusu kişiler hiç böyle bir konu yokmuş gibi davranırlar. 2000 yıl sonra Peygamber gelecek olmasının sevincini, coşkusunu yaşamazlar.

◉ İslam ahlakının hakimiyeti – İslam ahlakının yeryüzüne hakim olması Allah’ın Kuran’da verdiği en güzel müjdelerden biridir. Müslümanlar da bu güzelliğin gerçekleşmesine vesile olmak için gayret ederler. Ne var ki bu kişiler, Allah’ın bu emrini tamamen göz ardı eder, bu konudan neredeyse hiç bahsetmezler.

 

Müslüman Bir Kadın Kuran’a Göre Nasıl Giyinmesi Gerektiğini Bilir

Kuranda tesettür
Bir kadın çarşaf da giyebilir, dekolte de olabilir. “Ben Müslümanım” dediğinde hiç kimsenin onu yargılama hakkı yoktur. Kuran‘a göre üstünlük kıyafete göre değil sadece takvaya göredir.

Burada bir önemli noktayı da özellikle belirtmek gerekmektedir: Müslüman bir kadın Kuran’a göre nasıl giyinmesi gerektiğini gayet iyi bilir. Bunun için bir erkeğin kadınlara neyi nasıl giyeceklerini tarif etmelerine ihtiyaç yoktur. Bir erkeğin, bir kadının nasıl giyineceğine karışma, onu yönlendirme veya yargılama hakkı da yoktur. Bu hakkı ona Allah vermemiştir. O halde hak iddia edebileceği bir durum söz konusu değildir. Bugün, özellikle Müslüman toplumlarında dile getirilmesi ve ifşa edilmesi gereken önemli bir gerçektir bu.

Bir kadın başörtüsü de takabilir, çarşaf da giyebilir, başı açık veya dekolte de olabilir. “Ben Müslümanım” dediğinde, hiçbir insanın onu yargılama hakkı yoktur. Hangisinin daha takva olduğu ancak Allah’ın Katında bellidir. Dinde ölçü kıyafet değil, daima samimiyettir. Çarşaflı bir insan, samimiyetsiz olup cehennemi hak edebildiği gibi, dekolteli bir bayan da cenneti hak edebilir. Buna hükmedecek olan yalnızca Allah’tır.

Kuran’dan başka yol göstericiler edinildiğinde birbirinden farklı, insan fıtratına uygun olmayan, kişiyi maddi-manevi her yönden sıkıntıya sokacak sorunlar gelişir. Üstelik bunlar sadece kişisel sorunlar olmaktan çıkarak toplumsal kargaşaya, sıkıntılara yol açacak hale gelebilir. Bu bölümün konusunu oluşturan ve başörtülü-başörtüsüz, dekolte-çarşaflı gibi ölçülerle yapılan kıyafet ayrımcılığı da Kuran’da var olmayan yanlış bir bakış açısıdır ve toplumda da huzursuzluklara yol açar.

Allah Kuran’a göre üstünlüğün dış görünüş-kıyafet ile değil takva (Allah korkusu ile hareket etme) ile olduğunu ayetinde bildirir:

Ey Ademoğulları, Biz sizin gizli yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)

İman kalpte yaşanır ve hayata geçirilir. İman, bir insanın güzel ahlakıyla, sevecenliğiyle, şefkatiyle, cömertliğiyle, candanlığıyla, affediciliğiyle, kalitesiyle, kültürüyle, görgüsüyle, sanat anlayışıyla, bilim anlayışıyla kısacası her şeyiyle kendini gösterir. Bu nedenle insanları dış görünüşleriyle değil ahlaklarıyla değerlendirmek esas olandır.

Dış görünüşünün ne olduğu hiç fark etmez, “Ben Müslümanım” diyen kişilerin hepsi aynı şekilde nur gibi değerli Müslümandır. Hiçbiri arasında ayrım yapılması doğru değildir. Hiç kimse ayırım yapmaya hak sahibi de değildir.