Bir işe başlarken çok geniş düşünmek, birkaç aşama sonrasını, karşılaşılabilecek tepkileri, olası alternatifleri hesap edebilmek aklın bir göstergesidir. Akılsız insanlar bu ince hesaplamayı yapamaz, aldıkları bir kararın, giriştikleri bir uygulamanın bir sonraki adımda neler getirip, neler kaybettireceğini tahmin edemezler. Bunun sonucunda da yaptıkları birçok işte başarısız olurlar.

Müminlerin geniş düşünce kabiliyetinin bir örneği, İbrahim peygamberin, yaşadığı topluma dini anlatmak için izlediği yöntemde görülür: Taşlardan oyarak yapmış oldukları putların ilahi birtakım güçlere sahip olduğuna inanan bu topluluk, Hz. İbrahim’in tüm anlatımlarına rağmen, vicdanları kabul ettiği halde sapkın inançlarından vazgeçmemişlerdir. Bu durumda İbrahim peygamber de, kendilerine onların anlayabileceği bir başka yönden yaklaşmaya karar vermiş ve birkaç aşamalı bir plan izlemiştir.

Aslında hiçbir anlamı olmayan bu putların, birer taş parçasından ibaret olduğunu kavmine ispatlamak için, putları kırmaya karar vermiştir. Ve bunun için özel bir plan kurmuştur. Öncelikle, akılcı bir yol bularak, bu işi yaparken kendisini kimsenin görmemesini sağlamış ve kendisini güvenceye almıştır. Kalabalığı etrafından uzaklaştırmak için kullandığı yöntem ise ayetlerde şöyle haber verilir:

“Ben, doğrusu hastayım” dedi. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. (Saffat Suresi, 89-90)

Görüldüğü gibi, Hz. İbrahim (as)’ın hasta olduğunu söylemesi üzerine halk, bir anda etrafından dağılarak uzaklaşmış ve böylece İbrahim peygamber de putlarla başbaşa kalmıştır. Bu aşamadan sonra gelişen olaylar ise Kuran’da şöyle bildirilmektedir:

“Andolsun Allah’a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.” Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. (Enbiya Suresi, 57-58)

Kavminin büyük bir güce sahip olduklarını sanarak, kendilerine ilah edinmiş oldukları taştan putları kırmış, sadece bir tanesini sağlam bırakmıştır, ki, neler olup bittiğini merak ettiklerinde kendilerine anlatması için büyük puta başvurabilsinler! Ardından merak ve öfke içerisindeki halk Hz. İbrahim (as)’ın yanına gelerek olan biteni öğrenmeye çalışmışlardır:

Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?” “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.” Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)” dediler. (Enbiya Suresi, 62-64)

Bu konuyla ilgili ayetlerin bütünü incelendiğinde, Hz. İbrahim (as)’ın son derece akılcı bir şekilde aşamalı bir plana göre hareket ettiği ve sonunda da istediği sonuca ulaştığı açıkça görülmektedir. Gerçekten de, puta tapmakta olan bu topluluk, sağlam kalan putun hiçbir şeyle kendilerine yarar sağlayamayacağını açık bir biçimde anlamıştır. Çünkü bu put ve kırılmış olan diğer putlar birer taş parçasından ibarettirler ve ne görebilmekte, ne duyabilmekte, ne de konuşabilmektedirler. En önemlisi kendilerini bile paramparça edilmekten koruyamamışlardır. Hz. İbrahim (as)’ın kavmine anlatmak istediği gerçek de bundan ibarettir zaten. Hiçbir anlam taşımayan taş parçalarına ibadet etmekten vazgeçmeleri, tüm gücün ve tüm yaratılmışların tek sahibi olan Allah’a yönelmeleri.

Hz. İbrahim (as) birkaç aşama sonrasında gerçekleşebilecek ihtimalleri hesaplayarak hareket etmiş ve istediği sonuca ulaşmıştır. Bu ve bunun gibi Kuran’da verilmiş olan daha birçok hikmetli örnek bize içinde bulunulan şartları ve kişilerin psikolojilerini göz önünde bulundurmanın, sonuca ulaşmada son derece etkili olacağını gösterir. Akıllı bir mümin başladığı işin sonraki aşamalarını, hangi davranışın kendisine uzun vadeli bir başarı kazandıracağını mutlaka hesaplar. Ve faydalı gördüğü için yaptığı bir şeyin bir sonraki aşamada zarar getirmemesini sağlayacak her türlü tedbiri, Allah’ın Kuran’da işaret ettiği çözümler doğrultusunda düşünerek alır.