Kadınlar, Bu Dünyanın En Güzel Nimetlerinden Biridir
Bağnaz zihniyetin sevgisizliğini ve katılığını gözler önüne seren en çarpıcı örneklerden biri de kadınlara bakış açılarıdır. Kendilerince kadını bir tür aşağı varlık olarak gören bağnazlar, ortaya attıkları sayısız hurafeyle kadınları toplumun dışına iten, hatta sokakta görmeye dahi tahammül edemeyen bir zihniyete sahiptir. İlerleyen sayfalarda bu konudaki mevzu hadislerden örnekler vererek bağnazların kadına bakış açısını ve bu yanlış bakış açısının Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in anlattıklarına tamamen zıt olduğunu ortaya koyacağız. Söz konusu mevzu hadisler, bir çok Müslüman ülkede kadınların neden hala ahlaksızca ezilmeye çalışıldığının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Kadınların sokağa çıkmasını yasaklayan, sokağa çıksa bile ancak yolun kenarından yürüyebileceğini savunan, kıyafetlerinin her detayına karışan, araba kullanmasına müsaade etmeyen, kadını akıllı bir varlık olarak görmeyip aklı henüz olgunlaşmamış çocukları kadına veli tayin eden, evin içinde çarşıya bakan odada dahi oturmasını engelleyen, tecavüze uğraması durumunda mutlaka kadının bir suçu olduğu kanısına sahip olan, kimle evleneceğine onun adına karar veren, kocasından dayak yemesini makul gören, ağır şiddete maruz kalsa bile kadına boşanma hakkı tanımayan dehşet verici anlayış işte bu hurafelerin ürünüdür.
Bağnazların kadına bakışının temelinde kadınların imanını ve aklını eksik gören bir anlayış vardır. O yüzden de kadının yarım görülmesi, yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerektiği düşüncesi hakimdir. Bu zihniyettekiler için kadının varlığı bile bir tehlike ve öfke sebebidir. İşte bu nedenle mümkün olduğunca onu kapalı tutmak, toplumdan soyutlamak, tüm haklarını elinden almak ve onu yok ilan etmek ihtiyacı içindedirler. Kadını kendilerince ikinci sınıf bir varlık haline getirip kadının karar vermesini ve sosyal konularda devrede olmasını engelleyerek, kendi hakimiyetlerinde bir toplum meydana getirmeyi hedeflemişlerdir. Çünkü bilmektedirler ki, kadınlar genellikle detay düşünebilen, akılcı değerlendirebilen, ince ayrıntıları yakalayarak girift sonuçlar çıkarabilen özel varlıklardır. Kadınların sahte yöntemlerle devreden çıkarılması, bağnaz zihniyettekilerin sahtekarlıklarını da rahatça yaymalarına imkan sağlamıştır.
Oysa Allah, takvada kadın ve erkek ayrımı olmadığını bildirmiş, salih ameller yapma, güzel ahlakın yayılması için gayret etme, Allah yolunda fikren mücadele etme konusunda kadın ve erkeğe eşit sorumluluklar vermiştir. Kadın ve erkek, Kuran’a göre sorumluluk anlamında eşittirler; fakat özen, ihtimam ve değer olarak kadın Kuran’da erkekten üstün tutulmuştur. Bir kısım bağnazlar ve İslam karşıtları tarafından şimdiye kadar hep kadının aleyhinde birer delilmiş gibi kullanılmaya çalışılan bir kısım ayetler, aslında kadının üstünlüğünü, Yüce Rabbimiz’in kadına verdiği önemi ve değeri gösteren ayetlerdir. Bu ayetleri ilerleyen satırlarda detaylı olarak açıklayacağız.
Kuran’da Rabbimiz’in kadın için sunduğu benzetme onun değerini de gösterir: Kuran’da kadın narin bir bitkiye, çiçeğe benzetilmiştir. Hz. Meryem için yapılan bu tarif, kadına verilen önem ve değerin açık bir izahıdır:
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi… (Al-i İmran Suresi, 37)
Güzel bir bitkinin bakımı müthiş bir hassasiyet ister. Güzel bir bitki nazenin ve değerlidir, özen ve dikkat gerektirir. Adı üzerinde güzeldir. Çiçeğin o güzelliği, hassasiyeti, özen ihtiyacı, değeri, önemi kadının İslam’daki yerini mükemmel anlatır. Şu bir gerçektir ki Allah, yeryüzündeki tüm çiçekleri ve bitkileri birer güzellik unsuru, iç açıcı birer nimet, temizlik ve estetik sembolü, müthiş birer yaratılış harikası olarak yaratmıştır. Güzelliğin ifadesi olan böyle bir yaratılışın kadına atfedilerek kullanılması, Allah’ın temizlik, estetik ve güzellik sembolü bir eserini kadına benzetmesi, kadına verilen değeri çok güzel anlatır.
Kuran’daki Kadın
Kuran’da, kadının bahsinin geçtiği ayetlerde, kadına büyük bir ihtimamla değer verilmiş, kadın, tüm zor şartlarda özel bir himaye altına alınmıştır. Fakat bir yandan da sorumluluk olarak erkek ile eşit tutulmuştur. Dolayısıyla kadının korunması, bu korumaya muhtaç olduğu için değil, özel bir değere sahip olduğu içindir.
Kuran’daki kadın istediği gibi çalışabilir ama çalışmak zorunda değildir. Kuran’daki kadın Sebe Melikesi örneğinde gördüğümüz gibi devletlerin yöneticisidir. Kuran’daki kadın Hz. Meryem (as) örneğinde göreceğimiz gibi zorluk anlarında sabır ve kararlılıkta üstündür, alemlerin kadınlarına örnektir. Kuran’da kadın sultandır, daima el üstünde tutulması gereken bir varlıktır. Dolayısıyla kadına bakış açısında bütün dünyanın izlemesi gereken en mükemmel rehber Kuran’dır.
Peygamberimiz (sav) döneminde, kadınlar erkeklerle birlikte hayatın her alanında yer almıştır. Peygamberimiz (sav)’in mübarek eşi Hz. Hatice’nin bölgenin en önemli iş kadınlarından biri olması kadının sosyal hayatta nasıl bir aktiflik içinde olabileceğini gösteren çok önemli bir bilgidir. Kaldı ki Peygamberimiz (sav) döneminde, gerek İslam’la yeni tanışanların eğitiminde, gerek toplum düzeninin sağlanmasında ve hatta savaşlarda dahi kadın ve erkek sahabe eşit sorumluluk üstlenmiştir.
Peygamberimiz (sav)’in eşlerine gösterdiği nezaket, sevgi, sevecenlik ve güzellik ise tüm dünya için en güzel örnektir. Hanımlarıyla koşu yarışı yapan, eşinin deveye binmesi için eğilip yardımcı olan, her fırsatta kadınların üstünlüklerini överek dile getiren, düzenlenen eğlenceleri izlerken başını eşinin omuzuna yaslayan güzeller güzeli Peygamberimiz (sav)’in bağnazların ürkütücü uygulamalarına asla müsaade etmeyeceği açıktır. Şüphesiz ki bağnazlar Resulullah (sav) adına böyle hadisler uydurarak sahabeyi de töhmet altında bırakarak hem Peygamberimiz (sav)’e hem sahabeye iftira etmekte ve çok büyük sorumluluk yüklenmektedirler.
Bağnazların dinindeki kadının Kuran’da anlatılan kadından neden bu kadar farklı olduğu, bazı mevzu hadisler incelendiğinde hemen anlaşılacaktır. Söz konusu mevzu hadislerin tümüne Kuran’dan en kesin ve net cevaplar verilmiştir.
Bağnazların Kadınlara Yönelttikleri İftiralar
Kadının Aklının ve Dininin Eksik Olduğu İddiası
John William Godward’ın “Rich Gifts Wax Poor When Lovers Prove Unkind” adlı yağlı boya tablosu, 1916 |
Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim. (Müslim, İman, 34/132; İbni Mace, Fiten 19/4003)
Allah: “…Ben onu mükemmel ve akıllı olarak yaratmıştım. Şimdi hafif akıllı yapacağım; o iğrenerek ve istemeyerek yüklü olacak yavrusunu zorlukla dünyaya getirecektir” dedi. (et-Taberi Tefsir I 235 v.d.; Vffl143-44; Tarih 1/1 146-148; es-Salebi Arais&.21; İbnu’1-Esir el-KâmilI 34; tbn Kuteybe Te’vîlü Muhteüfi’l-Hadiss. 139)
Kuran’ın hiçbir ayetinde kadınların akıl olarak erkeklerden daha zayıf olduğu ifadesi yoktur. Tam tersine pek çok ayette “mümin kadınlar ve mümin erkekler” hitabıyla Allah Katında eşit sorumlu oldukları yani benzer akıl ve vicdana sahip oldukları ifade edilmiştir. Dahası Sebe Melikesi örneğinde olduğu gibi kadın tam tersine, önemli mevzular konusunda kararlar alan bir devlet yöneticisi olabilmektedir. Ayrıca bir insanı akıllı yapan farklı bir fiziki yapıya sahip olması değil, sahip olduğu Allah korkusu, Allah sevgisi, imani derinliği ve vicdanıdır. Allah, kadın veya erkek olsun, her insanın vicdanına doğruyu mutlaka ilham eder. Dolayısıyla insanı akıllı ve dindar yapan kadın veya erkek olması değil, vicdanına vahyedilene en mükemmel şekilde uyması ve “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir…” (Enfal Suresi, 29) ayetinde belirtildiği gibi Allah’tan korkmasıdır. Akıl için Kuran’daki tek ölçü budur. Dolayısıyla bir insan sadece erkek olduğu için üstün olmadığı gibi kadın olduğu için de ne imanen ne aklen eksik olamaz. Ama çok kez hatırlattığımız gibi bağnazların dini Kuran’dan tamamen farklıdır ve iftiralarla doludur.
Söz konusu mevzu hadislerle Allah’a yönelik bir iftirada bulunmaları, bağnazların ne kadar ileri gittiklerini de gösterir. Kuran’ın hiçbir yerinde “Şimdi hafif akıllı yapacağım; o iğrenerek ve istemeyerek yüklü olacak yavrusunu zorlukla dünyaya getirecektir” şeklinde bir ifade kuşkusuz ki yoktur. Şu durumda Allah’ın sözü olarak iddia edilen bu cümle nerededir? Allah’tan geldiği iddia edilen bu vahiy, Kuran’da olmadığına göre nerededir? Ancak bağnaz dininin en büyük fitnelerinden biri Allah adına yalan söylemeleri olduğundan, bu korkunç iftirayı atabilmektedirler.
Kadının hamileliği Kuran’da kutsal sayılmış bir durumdur ve bu sebeple Kuran’da anne de kutsal sayılmıştır. Yüce Rabbimiz’in bu konudaki ayeti şu şekildedir:
Sassoferrato’nun “The Virgin in Prayer” adlı yağlı boya tablosu |
Hz. Meryem (as), Allah’ın dilemesiyle mucizevi şekilde hamile kalmış, hamileliği boyunca tüm zorluklara sabretmiş ve gösterdiği bu sabır ve Allah’a bağlılığı nedeniyle tüm alemlerin kadınlarına üstün kılınmıştır. |
Biz insana anne ve babasına (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. “Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Bana’dır.” (Lokman Suresi, 14)
Biz insana, ‘anne ve babasına’ iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım.” (Ahkaf Suresi, 15)
Hz. Meryem (as), Allah’ın isteği üzerine hamile kalmış, hamileliği boyunca tüm zorluklara sabretmiş ve gösterdiği bu sabır ve Allah’a bağlılığı nedeniyle tüm alemlerin kadınlarına üstün kılınmıştır:
Hani melekler: “Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı,” demişti. (Al-i İmran Suresi, 42)
Meryem oğlu Mesih, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur… (Maide Suresi, 75)
Bağnazlar kadınlar hakkındaki, “hafif akıllı”, “iğrenerek ve istemeyerek yüklü” gibi asılsız ithamlarla kendi ürkütücü zihniyetlerini sergilerken, aynı zamanda Hz. Meryem (as)’a, sahabeye ve üstünlükleriyle övülen tüm diğer imanlı kadınlara da kendilerince hakaret etmektedirler.
William-Adolphe Bouguereau’nun “Mother and children” adlı yağlı boya tablosu, 1879 |
Kadınlara yönelik,“aklı ve imanı eksik” benzetmesi, bağnazların dinine ait bir iftiradır. Allah, sorumluluk bakımından erkek ve kadına eşit şekilde hitap eder. Pek çok ayette aynı anda “mümin erkek ve mümin kadınlara” hitap ediliyor olmasının nedenlerinden biri de budur. |
Bir hamileliğin zorluklarla geçmesi ve çocuğun zorluklar içinde doğması bu dünya hayatının güçlüklerinden biridir ve sabır, büyük güç ve irade gerektirir. Bu büyük zorluğa sabreden bir annenin, Allah, Kendi Katında çok büyük bir değere sahip olduğunu bildirmektedir. İşte bu yüzden, Allah’a tevekkül ederek, Allah sevgisi nedeniyle bütün bu zorluklara sabreden bir anne üstün bir varlıktır. Anneye verilen bu değer, Kuran’daki ahlak özelliklerinden biridir.
Görüldüğü gibi Kuran’da kadının erkeğe göre üstünlükleri de vardır, dolayısıyla “aklı ve imanı eksik” benzetmesi, bağnazların dinine ait bir iftiradır. Allah, sorumluluk bakımından erkek ve kadına eşit şekilde hitap eder. Pek çok ayette aynı anda, “mümin erkek ve mümin kadınlara” hitap ediliyor olmasının nedenlerinden biri de budur. Bu ayetlerden bir tanesi şu şekildedir:
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzap Suresi, 35)
Ayette de görüldüğü gibi Allah’tan korkmak, Allah’ı zikretmek, Allah’a sadık olmak, sabırlı olmak, sadaka vermek gibi Müslümanların temel vasıflarının hiçbirinde kadın erkek ayrımı yoktur. Kuran’da kadınların mümin vasıflarından herhangi birine daha az sahip olduğuna dair en ufak bir ima dahi bulunmamaktadır. Bir insan ister kadın olsun ister erkek olsun gücünün en fazlasıyla Allah’tan korkmakla, derin bir aşkla Allah’ı sevmekle ve Allah’ın rızasının en fazlasını kazanmakla sorumludur.
Kadının Eğri Olduğu İddiası
Frederic Leighton’nun “Light of the Harem” adlı yağlı boya tablosu, 1880 |
Kuran’a göre insanların yanlışları güzel ve nezaketli bir dille öğüt verilerek, yanlış ve doğru gösterilerek, kişinin vicdanına hitap ederek düzeltilir. |
“Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Kadın bir kaburga kemiğinden, bir eğri kaburga kemiğinden yaratıldı, onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da boşanmasıdır.” (Müslim, Reda 64; Nesai, Nikah 15; Ahmed b. Hanbel, II, 168)
Kuran’da insanın yaratılışı detaylı olarak bildirilmiştir ve şu şekilde tarif edilmiştir:
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak’ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 12-14)
Hiçbir Kuran ayetinde kadının kaburga kemiğinden yaratıldığını ve eğri olduğunu bildiren bir ifade bulunmamaktadır. Bağnazların bu ifadelerinin aksine Yüce Rabbimiz kadını ve erkeği “en güzel surette” yarattığını bildirmektedir:
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Mümin Suresi, 64)
Söz konusu mevzu hadiste geçen “onu doğrultmaya kalksan kırarsın” ifadesinde de kadının hem görünüm hem de fikir yapısı anlamında eğriliklere sahip olduğu ve asla düzelemeyeceği yönünde çirkin bir atıf göze çarpmaktadır. Böyle bir ifade Kuran’da geçmez. Gerçekte bu, bir bağnazın kadına yönelik öfke dolu bakış açısının temelini gösterir.
Kuran’dan aldığımız eğitim ise şöyledir: Kadın olsun erkek olsun, elbette her insanın hataları, eksiklikleri, yanlışları olabilir. Kuran’a göre bu yanlışlar güzel ve nezaketli bir dille öğüt verilerek, yanlış ve doğru gösterilerek, kişinin vicdanına hitap ederek düzeltilir. Hiç kimsenin başka bir insanı “bu asla düzelmez” diyerek bir kenara atma gibi bir hakkı yoktur. Bunu yapan ve kendisini müstağni ve üstün gören bir insan, ahirette “bu düzelmez” dediği insanın çok daha güzel bir konumda olduğunu görebilir. Kimin doğru yolda olduğunu yalnızca Allah bilir.
Bağnazların kadının en baştan eksik, kusurlu olduğuna dair batıl inançları, sonradan da değişmelerinin mümkün olmadığı yanılgısıyla pekiştirilmiştir. Bu sebeple bir çok mevzu hadiste, kadınların arasında iyilerin sayıca çok az oldukları, çoğu kadının da cennete layık olmadığı gibi yanlış bilgiler vardır.