İnsanlarda, içinde yaşadıkları toplumun yüzyıllar içinde meydana getirdiği geleneğe uymaya, atalarından kalan örfü sürdürmeye yönelik bir eğilim vardır. Eğer bu gelenek ve örf, Kuran’a uygunsa, bunların yaşanmasında bir sakınca yoktur elbette. Fakat Kuran’da bildirilen gerçeklere ters, İslam örfüne aykırı yönleri varsa -ki çoğu zaman böyledir- Allah bunları yaşamayı yasaklar. Çünkü Müslümanın yol göstericisi, Allah’ın indirdiği Kitap’tır; bu ilahi yol göstericiyle çeliştikleri takdirde, ne atalarının ne de başka “bilge” kişilerin ortaya koydukları gelenek ve kurallar onun için hiçbir anlam ifade etmezler. Aşağıdaki ayette Allah konuyu açıkça hükme bağlar:

Onlara; “Allah’ın indirdiklerine uyun” denildiğinde, derler ki; “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)

Dinin tebliğ edildiği kişiye de kuşkusuz bu önemli konu anlatılmalı, o kişi, “ataların dini” yerine saf ve katıksız bir biçimde Kuran’a uymaya davet edilmelidir. Aksi halde İslam’ı kavraması ve uygulaması mümkün olmayacaktır.