Müminler her olayı en ince detayına kadar Allah’ın yarattığını ve hepsinin kaderde önceden takdir edilmiş olaylar olduğunu bilerek, büyük bir teslimiyet içerisinde yaşarlar. Elbette inananlar da yaşamları boyunca pek çok ve çeşitli imtihanlarla karşılaşırlar.
Ama asla “keşke şöyle olsaydı”, “böyle yapsaydım daha hayırlı olurdu” gibi sözler söylemez ve böyle kuruntulara kapılmazlar.
Şöyle geçmişe doğru bir bakıp bugüne kadar yaşadıklarınızı gözden geçirecek olsanız, onyılllara sığan olayların aslında dakikaları aşmadığını görürsünüz. Bir zamanlar çok önemli olduğunu düşündüğünüz, kimi zaman heyecanla, kimi zaman endişeyle kimi zamanda merakla beklediğiniz tüm olaylar sizin için artık birer hatıra olmuştur. Tüm bunlardan dünyevi anlamda geriye kalan sadece hafızanızdaki kalıntılardan ibarettir. Ancak tüm bu zaman dilimi içerisinde sarf etmiş olduğunuz her söz, göstermiş olduğunuz her tavır, aklınızdan geçirdiğiniz her düşünce, Allah katında sizin adınıza saklanmış durumdadır. Her insanın mutlak olarak karşılaşacağı ölüm gerçeğiyle birlikte bu bilgiler önünüze dökülecektir. Sizin hafızanızda artık dakikalarla ifade ettiğiniz ömrünüz Allah katında size an an, dakika dakika tek bir saniyesi bile eksik olmadan sunulacaktır. Sizin sadece birkaç on dakika özetleyebileceğiniz hayatınızdan Allah katında hiçbir detay unutulmamış olacaktır.
Eğer ömrünüzü Allah’ın hayatınız üzerindeki mutlak hakimiyetini ve hikmetli yaratışını fark ederek geçirdiyseniz, karşınıza çıkan tüm olayları hayra yorup, Allah’ın tüm kaderinizi en hayırlı şekilde yarattığının şuuruna vardıysanız, bilin ki sonuç sizin için yine hayır olacaktır.
Şükredici Bir Tavır
Çünkü ölüm ile birlikte insanın karşı karşıya kalabileceği sadece iki ihtimal vardır; eğer insan ömrünü Allah’ın istediği ahlakı yaşayarak geçirmişse, sonsuz bir kurtuluşla, aksindeyse sonsuz bir azapla karşılık bulacaktır. Allah’ın istediği ahlak ise, insanın, herşeyin O’ndan geldiğini bilerek her an her şart ve durumda O’na şükretmesi, tüm hayatını her olayda bir hayır olduğuna iman ederek yaşamasıdır.
İnsanın yaşadığı tüm olaylardan hoşnut olabilmesi, her olayda bir hayır olduğuna iman etmesi ve her an Allah’a şükredici bir tavır gösterebilmesi ise, asla zor kazanılacak bir yetenek değildir. Bu, Allah’ın büyüklüğünü ve üstünlüğünü kavramanın insanı ulaştırdığı kesin bir gerçektir. Bunun için insanın yaşadığı dünyayı ve bu dünyada karşılaştığı her detayı yaratan Rabbimizi tanıması O’nu takdir edebilmesi yeterlidir.
Herşey Kader Üzerine Yaratıldı
İnsanın gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren karşılaştığı her olayı, duyduğu her sözü, muhatap olduğu her detayı yaratan Allah’tır. Allah sonsuz kuvvet, sonsuz akıl, sonsuz adalet ve sonsuz hikmet sahibidir. “Hiç süphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık” ayetiyle de bildirildiği gibi Allah’ın herşeyi belirli bir plan ve hikmet doğrultusunda yaratmaktadır. (Kamer Suresi, 49) Allah’ın bu sonsuz güç ve üstünlüğüne karşılık insan ise son derece sınırlı ve aciz bir varlıktır. Hayatta kalabilmek için Allah’ın kendisine imkan tanımasına ve nimet vermesine muptaçtır. Aklı ve anlayışı, ancak Allah’ın kendisine öğrettiği kadarını kavramaya yeterlidir. Bu durumda Allah’ın sonsuz aklına ve sonsuz hikmetlerle dolu yaratışına teslim olmak insan için büyük bir ihtiyaçtır. Her yaşadığı olayda Allah’ın tüm evrenin ve tüm varlıkların hakimi olduğunu bilecek, kendisinin göremediği, bilemediği olayları Allah’ın görüp bildiğini, kendisinin duyamadığı sesleri O’nun duyduğunu, yine kendisinin habersiz olduğu geçmişteki ve gelecekteki tüm gelişmeleri O’nun bildiğini düşünecek ve böylece de Allah’ın her olayı olabilecek en hikmetli ve en hayırlı şekilde yarattığını görecektir. Bu gerçeğe iman etmek de ona, hayatın her anına şükredebilmeyi bilen üstün bir ahlak kazandıracaktır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, insan yaşadığı bu iman ile duyduğu her sese, gördüğü her görüntüye, yaşadığı her olaya, kısacası hayatın her anına “hayır gözüyle bakacak” ve böylece hayatı en gerçek ve en doğru şekilde yorumlayabilmiş olacaktır.
Ve ayette “…Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör.” (İnsan Suresi, 3) sözleriyle ifade edilen seçenekler arasında doğrusunu seçerek, yaşamın en hayırlı sonucunu alacak ve Allah’ın izniyle en hayırlı hayat olan sonsuz cennet hayatına kavuşacaktır.
Tevekkül ve Samimiyet
Olayları hayra yormak aslında toplumun büyük çoğunluğunun aşina olduğu bir deyimdir. İnsanların pekçoğu günlük hayatlarında sık sık “vardır bir hayır” ya da “hayırdır inşallah” gibi sözler kullanırlar. Ancak bu kullanım genellikle ya ağız alışkanlığından ya da bu sözlerin halk arasında gelenekselleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa bu insanların büyük çoğunluğu hayra yormanın gerçek anlamda ne ifade ettiğinin ya da bu anlayışın günlük hayata nasıl aktarılacağının bilincinde değildir. Hatta, kimileri bu sözün bir deyimin ötesinde yaşama geçirilebilecek nitelikte bir anlam taşıyabileceğinin bile farkında değildir.
Oysa insanın iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz gibi görünün tüm olayları her ne olursa olsun mutlaka hayra yorması, Allah’a karşı duyulan samimi imandan kaynaklanan önemli bir ahlak özelliği ve yine imanın getirdiği bir yaşam şeklidir. Ve bu gerçeğin farkına varmak dainsana dünyada ve ahirette tüm nimetlerin kapısını açan, kişinin hayatına huzur ve esenlik getiren önemli bir konudur.
Müminler her olayı en ince detayına kadar Allah’ın yarattığını ve hepsinin kaderde önceden takdir edilmiş olaylar olduğunu bilerek, büyük bir teslimiyet içerisinde yaşarlar. Elbette inananlar da yaşamları boyunca pek çok ve çeşitli imtihanlarla karşılaşırlar. Ama asla “keşke şöyle olsaydı “, “böyle yapsaydım daha hayırlı olurdu” gibi sözler söylemez ve böyle kuruntulara kapılmazlar. Olayların özünde belki de hiç bilmeyecekleri bir hikmet ve hayır olduğuna kesin olarak iman ederler. Böylece hoşlarına giteyen, sıkıntılı görünen durumlarda bile son derece huzurlu bir yaşam sürerler.