Allah dünya hayatında insanlara rahmetinden bir çok nimet verdiği gibi cenneti arzu etmeleri için bir çok eksiklik ve acizlik de verir. Samimi, salih müslümanlar bu acizlik ve eksiklikleri de, aynı nimetler gibi Allah’ın bir lütfu olarak görür ve Allah’a şükreder ve Rabbimiz’in cennetine girebilmek için dua ederler.
Hastalıklar da, Allah’ın müslümanlara, cenneti arzu etmeleri, Allah’ın rahmetini, sağlık nimetini düşünüp şükretmeleri, acizliklerinin farkına varıp Allah’a boyun eğmeleri için verdiği imtahanlardır.
İnsan günlük yaşamı içinde kendisine verilen bir çok nimeti doğal hayatın bir parçası olarak görme eğilimindedir. Oysa Allah yeryüzünde insanların sahip olduğu herşeyi Katından bir rahmet olarak vermektedir.
Örneğin çoğu insan hergün sabah, yataklarından kalktıkları andan itibaren ayaklarının üzerinde rahatlıkla durabilmelerinin, hiçbir sorun olmadan yürüyebilmelerinin, ne kadar büyük bir nimet olduğunu her an düşünmezler. Oysa ayaklarından birinde oluşabilecek herhangi bir rahatsızlık, insanın günlük hayatını tamamen etkileyen bir zorluk oluşturur. Ağrısı olan veya üstüne basılamayan bir ayak, insanın, günde belki de binlerce defa attığı rahat adımların ne kadar büyük nimet olduğunu anlamasına vesile olur.
Müslüman, bunun gibi, küçük büyük her konuyu Allah’a yakınlaşmaya vesile kılar. Allah’ın kendisine sağlık vererek ne kadar büyük lütufta bulunduğunu hatırlayarak Allah’a şükreder. Hastalığı verenin de, alanın da Allah olduğunu bilip şifayı Allah’tan umar. Ağrı hissinin olduğu her an Allah’ı hatırlayarak kalbini sürekli Allah ile birlikte tutar.
“Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur;”
“Bana yediren ve içiren O’dur;”
“Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur;”
“Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur,”
“Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur;”
“Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;”
“Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.”
“Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,” (Şuara Suresi, 78-85)