Yüce Rabbimiz’e yakın olabilmek şüphesiz her Müslümanın en büyük dileğidir. Peki, Yüce Allah’a yakın olabilmek için ne yapmamız, neleri ve nasıl düşünmemiz gerekir?
İnsanlar genellikle güçlü olanın yanında ve yakınında olmayı isterler. Bu şekilde hem diğer insanlar tarafından itibar görür, hem de güçlü olan kişinin kendilerini koruyacağı ve gözeteceğini düşünürler. Aslında insanın güçlünün yanında olma isteği yaratılışından kaynaklanan bir özelliktir. Bu özellik nedeniyle insan tüm hayatı boyunca güçlü olanı arar, fakat hiçbir zaman bu gücü tam olarak bulamaz. İnsanları yanılgıya düşüren de işte bu noktadır. Çünkü onlar gücün asıl kaynağına yakın olmak yerine O’nun tecellilerine sığınmakta ve kendileri gibi birer kul olan varlıklardan yardım ummaktadırlar. Oysa gücün esas kaynağı tüm varlık âleminin tek sahibi Yüce Allah’tır. Yüce Allah’a yakın olabilmek ise insanlara tüm hayatları boyunca aradıkları huzuru ve güveni verebilecek tek şeydir ve insanın fıtratına uygun olan da budur. İşte bu sırrı kavramış olan müminler, sadece Allah’a güvenir, O’nu dost ve veli edinir ve kendilerini O’na yaklaştıracak vesileler ararlar. Yüce Allah’a yakın olabilmek ise Kuran ahlakını tam yaşamak, Kuran’ı rehber edinmekle mümkün olur.
www.Allahakulolmak.imanisiteler.com
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.” (Bakara Suresi, 186)
Yüce Allah’ın Sonsuz Büyüklüğünü ve Kudretini Düşünmek
Yüce Allah, insanların Kendi büyüklüğünü kavrayabilmeleri için evrendeki düzeni saymaya güç yetiremeyeceğimiz kadar çok detayla birlikte yaratmıştır. Kuran’da Yüce Allah bu gerçeğe , “… sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için” (Talak Suresi, 12) ayetiyle dikkat çekmektedir. Yüce Allah’ın aklı, ilmi ve kudreti sonsuzdur.
Allah sonsuz kudretini ve ilmini mevcut olan her varlıkta gösterir. İnsan vücudunun her detayındaki mükemmellikte, çiçeklerin görünümlerindeki, renk ve kokularındaki güzellikte, gökyüzünün ve kainatın ihtişamında, gezegenlerin yörünge düzeninde, denizlerin derinliklerindeki balıklarda ve aklınıza gelecek her şeyde açıkça görülen tasarım, düzen ve mükemmellik, Allah’ın varlığının ve sonsuz gücünün çok açık delillerindendir. Yüce Allah’ın sonsuz gücüne ve aklına birkaç örnek verebiliriz:
➢ İnsana göre “sonsuz” olan, Rabbimiz’in ilmiyle belirlenmiş ve bitmiştir.
➢ Yüce Allah, insanın hiç bilmediği ve sahip olduğu sınırlı akılla anlamakta güçlük çekeceği pek çok şey yaratmaya kadirdir.
➢ Dünyada kullarına verdiği ucu bucağı belli olmayan her şeyin hazineleri O’nun Katındadır.
➢ İnsanlık tarihinin başından bugüne kadar milyarlarca değişik insan tipi, milyarlarca değişik parmak izi yaratmıştır ve eğer dilerse bu kişilerden sonsuz sayıda daha yaratabilir.
➢ Yüce Allah bizim görmediğimiz birçok âlemi ve varlığı da yaratmıştır. Örneğin Kuran’da varlıkları bildirilen melekler ve cinler farklı boyutlarda yaşayan varlıklardır.
➢ Rabbimiz sonsuz sayıda evren, sonsuz sayıda varlık, sonsuz sayıda mekân yaratmaya güç yetirendir. Dahası her birini birbirinden çok daha farklı özelliklerle yaratabilir. Nitekim ahirette cenneti ve cehennemi yaratacaktır. Cennet ve cehennem bizim dünyada alışık olduğumuzdan çok daha farklı bir yaratılışta olacaktır.
İşte yukarıda birkaç örnekle sınırlandırdığımız konuları müminler sürekli olarak düşünürler, Yüce Allah’ı ve yaratma sanatındaki üstün aklı ve ilmi tefekkür ederler. Bu şekilde Yüce Allah’ın gücü ve büyüklüğünün sınırsızlığını her şeyin O’nun dilemesiyle istediği anda gerçekleştiğini kavrarlar. Yüce Allah’ın, ilminin sonsuzluğunu düşünmek ve O’nun kadrini hakkıyla takdir edebilmek müminlerin Yüce Allah’a yakınlaşmasındaki en büyük vesilelerden biridir. Kuran’da Rabbimiz’in sonsuz gücü bir ayette şöyle bildirilir:
Allah… O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Allah’ın İsimlerini Düşünmek
Yüce Allah’ın isimlerini tefekkür etmek, O’na yakın olmayı sağlayacak önemli vesilelerden biridir. Çünkü Allah’ın isimleri hakkında düşünen bir kişi öncelikle Allah’ın her yerde olduğunu, bütün insanlara olduğu gibi bize de şah damarımızdan daha yakın olduğunu, her yaptığımıza şahit olduğunu, herşeyi gördüğünü, söylediğimiz tüm kelimeleri işittiğini, içimizden ettiğimiz tüm duaları bildiğini, her an yanımızda olduğunu, rızık verenin, hastalandığımızda şifa verenin O olduğunu, bizi yokluktan yarattığını anlar. Bu nedenle yalnızca O’na kulluk etmesi ve O’nun rızasını araması gerektiğini kavrar. Bunu anlayan bir kişi ise Yüce Allah’ın hoşnut olacağı amellerde bulunmak için büyük çaba sarf eder. Allah rızası için samimiyetle yapılan her amel ise kişiyi Yüce Allah’a yakınlaştıran önemli bir vesile olur. Hz. Musa (a.s.)’ın Rabbimiz’e yakınlaşmak için ettiği dua bu konuda örnektir. Bu dua Kuran’da şu şekilde bildirilmiştir:
…sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: “Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım.” (Kasas Suresi, 24)
Allah’ın Uyarıp Korkutan Ayetlerini Düşünmek
“Artık ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, Allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?” (Nahl Suresi, 45) ayetinde dikkat çekildiği gibi Yüce Allah Kuran’daki pek çok ayette kullarını uyarıp-korkutur. Kuran’da Yüce Allah’ın uyarıp-korkutan ayetlerini okumak ve üzerinde düşünmek ise, Yüce Allah’a yakınlaşmayı sağlayan önemli bir vesiledir. Çünkü Rabbimiz’in uyarıp korkutan ayetleri hakkında düşünen bir mümin Allah’tan çok korkar. Allah’tan korkan kişi ise nefsindeki kötülükleri temizler, sabırlı, kararlı, cesur, güzel ahlaklı olur ve gerçek anlamda samimi olarak iman eder, Yüce Allah’a tutkulu bir sevgi hisseder. Aşkla ve büyük bir tutkuyla Allah’a bağlanan bir mümin ise elbette Allah’a çok yakınlaşır.
Cehennemi Tefekkür Etmek
Yüce Allah, Kuran’da samimi olarak iman eden kullarını cennetle müjdelemiştir. Elbette cennet ayetlerini okumak ve bunlar hakkında düşünmek kişiye çok büyük bir şevk ve coşku verir. Yüce Allah’a yakınlaşmaya ve bir an önce O’na kavuşma heyecanına vesile olur. Ancak sadece cenneti düşünmek insanı rahata yönelten bir tutuma sürükleyebilir ve Allah esirgesin bu kişi “nasıl olsa cennete giderim”, “nasıl olsa bağışlanırım” gibi sapkın bir düşünceye kapılabilir. Bu düşünce ise kişinin kendini çok beğenmesine ve ilah edinmesine neden olur ve onu Yüce Allah’tan uzaklaştırabilir. Nitekim bu tehlikeye karşı peygamberler bile Yüce Allah’a Müslüman olarak canlarının alınması için dua etmişlerdir. Hz. Yusuf (a.s.)’ın duası bu bakımdan Kuran’da örnek gösterilir. Hz. Yusuf (a.s.) Yüce Allah’a şöyle dua etmiştir:
“Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.” (Yusuf Suresi, 101)
İşte müminlerin bu tehlikeye karşı kendilerini koruyabilecekleri en güzel tutum cehennemi tefekkür etmek olmalıdır. “Orada kendileri için, ‘kemikleri çatırdatan inlemeler vardır. Onlar orada işitmezler de.” (Enbiya Suresi, 100) ayetinde haber verildiği gibi cehennemdeki sonsuz azaplarla dolu ortamı düşünmek insanın içi titreyerek korku duymasına neden olur. Cehennem tefekkürü müminin ahlakını güzelleştirir, ibadetlerini ve Yüce Allah’ın sınırlarını titizlikle korumasına, daima Allah rızasının en fazlasını gözetmesine ve O’na daha çok yakınlaşmasına vesile olur.
İnsanların büyük bir çoğunluğu Yüce Allah’ı kendilerinden uzak zanneder. Oysa gerçekte, Rabbimiz,“Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır” (İsra Suresi, 60) ayetinde buyrulduğu gibi insanlara çok yakındır. İnsanın her durumunu görür, her konuşmasını işitir. Hatta içinden geçen düşünceleri, kalbindeki sıkıntı ve vesveseleri bilir. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir: “Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf Suresi, 16) İnsanın yapması gerekense Rabbimizin kendine aslında zaten yakın olduğunu fark edip buna şükretmek ve Allah’a her an yönelmektir.
Dünya Hayatının Geçiciliğini ve Ölümü Düşünmek
Dünya hayatında sahip olunan her şeyin bir gün mutlaka bozulduğunu, eskidiğini hatta yok olduğunu düşünmek insana ölümü dolayısıyla da tek gerçeğin sonunda Yüce Rabbimiz’e kavuşmak olduğunu hatırlatan bir durumdur. Bu gerçeği bir ayette Yüce Allah şöyle bildirmektedir:
“(Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.” (Rahman Suresi, 26-27)
Bediüzzaman Hazretlerinin de “Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, dünya sevgisinden kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır” sözünde belirttiği gibi; ölümü çokça düşünmek kişiyi dünyaya bağlılıktan uzaklaşıp Rabbimiz’e yakınlaştıran bir yoldur. Nitekim çağının müceddidlerinden olan İmam Gazali de ölümü “sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprü“ olarak nitelendirerek insanın Allah’a yakınlaşmasında ölümü düşünmenin önemini bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır.
Dikkat ve Şuur Açıklığı
Dikkat ve şuur açıklığı da Yüce Allah’a yakınlaşmaya vesile olacak yöntemlerden biridir. İnsan yaratılış olarak zayıf bir hafızaya, hemen dağılan dikkate, gaflete kapılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Yüce Allah’ın imtihan olarak özel yarattığı bu durumdan insan ancak dikkatini sürekli olarak açık tutarak kurtulabilir. Bunun için, Rabbimiz’in her an, her saniye bizimle birlikte olduğunu, bizi gördüğünü ve işittiğini bilmek, her işi düzenleyip denetimi altında tutanın O olduğunu unutmamak, tüm hayatımızın belirlenmiş bir kader doğrultusunda yaşandığını hatırlamak, yapılan her işte, görülen her görüntüde Allah’ın sonsuz aklını, hayranlık uyandırıcı sanatını ve O’nun yüce kudretini tefekkür etmek, her zaman tevekküllü ve teslim olmak, Allah’ı tesbih etmek ve yüceltmek gerekir.
İman edenlerin, günlük hayatlarının her aşamasında Allah’ı anma ve dua halinde olmaları, kendilerine verilen nimetlere karşı sürekli olarak için için şükretmeleri bilerek veya bilmeyerek yaptıkları hataları dolayısıyla bağışlanma dilemeleri ve sık sık Allah’ın adını yüceltmeleri onları “Rabbimiz’e dost” kılacak, O’na yakınlaşmalarını sağlayacak ibadetlerden biridir. Nitekim bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle haber verilir:
“… Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür…” (Ankebut Suresi, 45)
Allah’a Yakın Olmanın Önemi
Yüce Allah’ı tanımanın, kavramanın ve imanda derinleşmenin bir sınırı yoktur. Bir insan Yüce Allah’a yakın olmak ve O’nu daha iyi tanımak için ne kadar fazla çaba harcarsa, ne kadar fazla düşünürse, imanı, aklı ve Allah korkusu o derece güçlenir. Bu nedenle Allah yolunda hizmet etmek için büyük çaba harcayan ve O’na yakınlaşmak için derin tefekkür eden müminler, Allah’tan çok korkan ve Allah’a bütün kalbiyle bağlı olan insanlardır. Müminlerin Allah’ın hükümlerini uygulama konusunda gösterdikleri titizlik ve vicdanlarını kullanma konusundaki hassasiyetleri, O’nun sevgi ve rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmakta en etkili tek yoldur. Nitekim Yüce Rabbimiz iman edenleri Zatı’na yakınlaşmaya Kuran’da şöyle davet etmektedir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cehd edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz.”” (Maide Suresi, 35)