İnsan müthiş zenginlikte ve türlü ayrıntılarla süslenmiş bir hafızaya sahiptir. Allah insan için hafızayı, geçmiş ve geleceğinin bir bütünü olarak, an an yaratır. Var olduğu her an, Allah insan için hafızayı sürekli olarak yaratmaktadır. Örneğin şu an bu satırları okuyorsunuz, birkaç dakika sonra bu yazı sizin hafızanızda bir an olarak yerini alacaktır. Belki birkaç gün, belki aylar hatta yıllar sonra bu yazı Allah’ın sizin için yarattığı hafızanızda yerini koruyacak, zaman zaman aklınıza gelecektir. Hafızanızı ve hatırlama gücünüzü zorlayıp kendinizle ilgili anılarda geçmişe doğru gittiğinizde, birçok detayı hatırlayabilirsiniz. Hatta birçok olay ile ilgili, belki de hiçbir önemi olmayan sayısız ayrıntı zihninizde canlanabilir. Örneğin üzerinden uzun yıllar geçmiş olsa da, okula ilk başladığınız gün ile ilgili yaşadığınız bir olay, arkadaşlarınız ile oynadığınız oyunlar, sevdiğiniz bir oyuncağı gördüğünüzde duyduğunuz sevinç, bunların tümü sizin hafızanızda bir an olarak tutulmaktadır. Hayatınız boyunca yaşadığınız, sayısını rakamsal olarak ifade edemeyeceğiniz kadar çok olay, sizin için, ‘hatıra’ olarak ifade ettiğiniz hafızanızı oluşturur. Yaşadığınız her an, bu hafızanın bir parçası haline gelir. İnsan, Allah hafızayı yarattığı için ruhu sahiplenmekte ve ruhunun kendisine ait olduğu yanılgısına kapılmaktadır. Hatıralarını düşündüğünde “orada mutlu olmuştum, o gün heyecan duymuştum, şu şekilde hissetmiştim” dediğinde, bunları yaşayanın kendi ruhu olduğu yanılgısına düşer.
Oysa önceki satırlarda da ifade edildiği gibi, insanın dünyada imtihan olmasının bir gereği olarak Allah hafızayı var etmektedir. Allah sonsuz aklıyla imtihan ortamını en mükemmel şekilde yaratmaktadır. Olaylara Kuran’ın bakış açısıyla bakan kişi, bu yaratılıştaki büyük sırları farketmekte ve imtihan ortamının harikalığının şuurunda olarak yaşamaktadır. Kuran ruhundan ve Kuran ahlakından uzak yaşayan kişiler ise, içinde bulundukları gaflet sebebiyle Allah’ın yarattığı bu büyük gerçekten habersiz yaşarlar.
Allah’ın insana “benim” duygusuyla hissettirdiği ruh, tamamiyle Allah’ın ruhudur. Yine Allah’ın yaratmadaki sonsuz harikalığının bir tecellisi olarak, Allah’ın, insana ruhunun kendisine aitmiş hissini vermesi de, bu yaratılışın aslını bilen kişi için bir güzellik ve imtihanın harikalıklarından birisidir.
Ruhumuzdaki coşkulu sevgiyi düşündüğümüzde, bunun bize aitmiş gibi güçlü bir hisle yaratılmasına karşı, aslında sevenin Allah olduğunu da unutmamalıyız. Ruhumuzda oluşan her türlü his, Allah’ın sonsuz ruhuna aittir. Allah’ın dilediği ve izin verdiği ölçüde biz bunu kendimize aitmiş gibi hissederiz; hafızamızdaki detaylar ve canlılıktan ötürü böyle bir yanılgıya düşeriz. Aslında seven, sevilen, düşünen, merhamet eden, şefkat duyan, acıyan, güzelliklerden zevk alan, hep iyiyi ve güzeli bilen ve yönelen, vicdanı kullanmayı seçen, Allah’ın insana üflediğini bildirdiği Ruhu’dur.