İnsan iradesini, aklını, vicdanını kullanmadığı takdirde çok sabırsız olmaya yatkındır. Herşey hemen olsun, her konu hemen sonuçlansın ister. Biraz çaba harcadığında, istediği şeyi kolaylıkla elde edebilsin, bir sorunu hemen çözebilsin, bir zorluğun üstesinden hemen gelebilsin, sıkıntılar hemen gelip geçsin ister. Ama dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak, bazen herşey o kadar çabuk, kısa sürede halledilemez. Bazen insanın bir konuda aylarca hatta yıllarca emek vermesi, çok uzun bir süreç boyunca sabır göstermesi gerekebilir. Bu nedenle insanın, bu sürecin hiçbir noktasında, “Olmuyor”, “Demek ki yanlış yoldayım”, “Benim bu yaptıklarım hiçbir işe yaramıyor”, “Bu yönde çaba harcamaktan vazgeçeyim, bundan birşey çıkmaz” gibi yanlış düşüncelere kapılmaması gerekir.
Çünkü insanların çoğu sabırlı değildir. Ve Allah insanı bu konuda dener. İnsanlardan yalnızca Allah’ı çok sevenler, Allah’ın rızasını isteyenler ve Allah’ın rızası için bir konuda çaba harcayanlar gerçek anlamıyla sabredebilir. Diğerleri bir gün, iki gün, bir hafta, birkaç ay sabredebilirken, iman eden bir insan, Allah için, gerekirse hayatının sonuna kadar en zor, en ağır koşullar altında dahi sabır gösterebilir. İşte Allah’ın insanı denemesindeki hikmetlerden biri de budur: Allah’ı seven ve Allah’a gönülden iman eden insanların ortaya çıkması…
Bu nedenle zaman ne kadar uzarsa uzasın insanın, yaptığı iyi bir şeyde sebat göstermekten, güzel bir şey için sabretmekten bıkmaması, çabasından şüpheye kapılmaması ve vazgeçmemesi gerekir. Allah kimi zaman, bir insana dünyada ya da ahirette vereceği çok büyük nimetleri bu sabrın ardına gizler. İnsan emek verdiği, sabırla çaba harcamaya, Allah’tan istemeye, umut etmeye devam ettiği süreç içerisinde, bu dönemin ardından kendisini nelerin beklediğini bilmez. Böyle bir kişinin amacı, yalnızca Kuran ahlakının gereğini yaşayarak Allah’ın rızasını kazanmaktır. Asıl ve öncelikli hedefi kendisine nimet ulaşması değildir. Ama Allah sonsuz lütuf, merhamet ve rahmet sahibi olduğundan müminleri mükafatlandırır. Kişi, aylarca, yıllarca Kuran ahlakına uygun davranıp sabır gösterdiği bir dönemin ardından, hiç ummadığı kadar büyük nimetlerle karşılaşabilir. Allah Kuran’da bu lütfunu insanlara şöyle bildirmiştir:
… Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir; ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır.Kim de Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır. (Talak Suresi, 2-3)
İnsan, zorluk, sıkıntı, nimet kaybı, yokluk ya da darlık içerisinde olduğu veya bir konuda çok çaba harcadığı bir dönemde, sabretmesi gereken zaman süreci uzadığında ya da beklediği sonuca ulaşamadığında, bunun bir deneme olduğunu asla unutmamalıdır. Eğer böyle bir durumda, bir an için bile olsa Allah’ın lütfundan yana ümitsizliğe ya da şüpheye kapılırsa, o dönemin ardından Allah kendisine lütufta bulunduğunda, onu hiç ummadığı bir yönden nimete kavuşturduğunda, sadece bir anlık bile olsa, göstermiş olduğu tavırdan dolayı Allah’a karşı çok utanacağını düşünmelidir.
Bu nedenle insan böyle bir zaafa düşmeden kendini bu yönde tam olarak ikna etmeli, Allah’a kayıtsız şartsız bir güvenle teslim olmalıdır. Allah, hayatının sonuna kadar, gösterdiği sabrın karşılığını o kişiye dünyada vermese dahi, yine de bir an bile olsa, yanlış düşüncelere kapılmamalıdır. Allah’ın sonsuz adalet sahibi olduğunu, samimi bir insanın verdiği emeğe eksiksiz karşılık vereceğini bilmenin huzuru, sevinci ve tevekkülü içerisinde olmalıdır. Bir gün, iki gün, birkaç hafta ya da birkaç ay sabredip sonra kuşkuya kapılan insanların düştüğü hataya düşmemelidir. Allah’ın insanı, sabredip sabredemeyeceğini ortaya çıkarmak için özel olarak denediğini bilmeli ve bunu bir fırsat olarak görüp Allah’a olan sevgisini, güvenini ve teslimiyetini göstermelidir.
Kuran’da sabırda kararlılık gösterebilen kimselerin ahlakı şöyle övülmüştür:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.(Bakara Suresi, 177)