Müminlerin konuşmalarına hakim olan bir diğer özellik de berrak ve keskin bir aklı yansıtan üsluplarıdır. Toplumda yaygın olarak bilinenin aksine her insan akıllı değildir. Allah bu nimeti Allah’a iman eden kimselere vermektedir. İnsanların çoğu zaman akıl zannettikleri ise, aklın üstünlüğüyle asla kıyaslanamayacak bir yetenek olan zekadır.
Kuran ahlakından uzak olan bazı insanların çok zekice konuşmalar yaptıklarına şahit olabilirsiniz; hızlı bir kavrayış yeteneği, güçlü bir hafıza ya da keskin bir hazırcevaplık bu kişilerin konuşmalarına hakim olabilir. Ancak bu konuşmalarda gerçek aklı yansıtan bir üsluba rastlanamaz. “Doğruyu yanlıştan ayırmayı” sağlayan gerçek aklın ancak Allah korkusu ve imanla oluştuğu Kuran’da şöyle bildirilir:
Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
İman ve Allah korkusunun kazandırdığı bu akıl müminlerin tüm konuşmalarına hakimdir; herhangi bir söz söylerken, bir karar alırken, bir olayı yorumlarken, bir eksikliği ya da bir ihtiyacı tespit ederken, insanların karakterlerini, kusurlarını ya da güzel yönlerini teşhis ederken konuşmalarında yoğun bir akıl dikkati çeker. Bu akılcı üslup son derece keskin ama bir o kadar da sade ve yalındır; küçük bir çocuktan yaşlı bir insana, kültür düzeyi düşük bir kişiden entelektüel seviyesi yüksek, tahsilli bir insana kadar herkesin rahatlıkla anlayabileceği kadar açık ve anlaşılırdır.
Müminler bu akıl sayesinde, bir konuda kendilerinden çok daha bilgi ve tecrübe sahibi insanların, o konu hakkında fark edemedikleri gerçekleri, önemli noktaları tespit edebilirler. Her yöntemin denendiği ancak çaresinin bulunamadığı pek çok soruna kesin çözümler getirebilirler. Bir insana eksik olduğu yönlerini olabilecek en anlaşılır, en ikna edici ve en sade dille anlatabilirler. Yüzeysel değerlendirmeler yapmaktan kaçınır; bir olayın öncesini ve sonrasını göz önünde bulundurup, olası gelişmeleri hesaplayarak konuşurlar. Bir çok insanın her zaman görmeye alıştığı görüntülerden, daha önce hiç düşünülmemiş hikmetleri çıkarabilirler. Bunları, hayrete düşürecek ve samimi etki yaratacak şekilde ifade edebilirler.
Konuşmaları sıradan ve alışılagelmiş tarzda değildir. Mantık akışları, öne sürdükleri deliller, verdikleri örnekler karşı tarafın reddemeyeceği kadar keskin ve gerçekçidir. Aynı konuyu her defasında farklı bir üslupla, farklı cümle kuruluşları, farklı kelimeler ve farklı benzetmelerle, monotonluğu ortadan kaldıracak şekilde dile getirebilirler. Anlaşılamayan bir konuyu her seferinde farklı bir yaklaşımla anlatarak karşı tarafın konuya olan alışkanlığını kırmayı başarabilirler. Bunların yanı sıra gördükleri bir güzelliği olabilecek en çarpıcı, en etkileyici ve değerini en iyi yansıtacak şekilde dile getirebilirler. Bir kimseye olan sevgilerini ya da saygılarını olabilecek en güzel şekilde ifade edebilirler. Bunları yapabilmek için kendilerini özel kalıplara sokmaları, özel bir gayret sarf etmeleri gerekmez; tüm samimiyetleri ile Allah’a teslim olur ve aklı Allah’tan isterler. Allah bu samimi teslimiyetlerine karşılık iman edenlere akıl ilham ederek onlara en doğru yolu gösterir ve hikmetli konuşmalar yaptırır.