Allah Kuran’da insanların çeşitli iman dereceleri olduğunu bildirmektedir. Kalplerine iman henüz tam yerleşmemiş olanlar, zorluk karşısında imanları sarsılanlar ya da yalnızca sıkıntı içindeyken Allah’a yönelenler Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği bazı iman derecelerine örnek teşkil eder. Rabbimiz, ayrıca, Allah’a olan haşyetlerinden dolayı O’ndan saygıyla korkanlar, Allah’a derin bir saygıyla bağlı olanlar, katıksızca ahiret yurdunu anan salih müminlerin ahlaklarını haber vermektedir. Allah’tan çok korkan ve Allah’ı derin bir sevgiyle seven bir Müslümanın hedefi de, Allah’ın ayetlerinde övgüyle bahsettiği bu yüksek ve derin imanı yaşamak ve bu doğrultuda kendini eğitmektir. Bu, aynı zamanda Allah’ın müminlere bir emridir:
Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. (Tegabün Suresi, 16)
Allah’tan çok korkan ve amacı yalnızca O’nun rızasını kazanmak olan insanlar, imanın en üst dereceleri, en derin hali varken daha alt derecelerini, daha yüzeysel olanını tercih etmez, Allah’ın en sevdiği kullarından olmak için vargüçleriyle gayret eder, çevrelerindeki insanları da buna teşvik ederler. Geçici olan bu dünya hayatında yalnızca Allah’ın hoşnut olduğu ahlakı yaşayarak Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmaya çalışır ve bu çabalarını ömür boyu aynı şevk ve kararlılıkla devam ettirerek en derin imana sahip olmayı talep ederler.
Her Müslüman derin bir imana sahip olmak ve Allah’ın en sevdiği kullarından olmak için hayatı boyunca çabalar durur. Müslümanları bu güzel çabası takvada yarışmalarına yol açar. Nitekim takvada yarışmak Allah’ın Müslümanlara bir emridir. Rabbimiz’in bu konudaki ayetlerden biri şöyledir:
Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ‘çaba gösterip-yarışın,’ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir. (Hadid Suresi, 21)
Peki derin, güçlü bir iman nasıl elde edilir?
Derin bir iman ancak Allah’a her an koşulsuz bağlı kalmakla, hiçbir şart ve ortamda Rabbimiz’in beğenmeyeceği bir davranış sergilememekle, Allah’ın yarattığı kaderi, O’ndan gelen her şeyi hep güzel ve hayırlı görmekle, dünyanın geçici heveslerine, sahte zevklerine, şeytanın aldatıcı vaatlerine aldanmamakla ve bunlar karşısında bir an bile tereddüte düşmemekle kazanılır. Bu doğrultuda bir ömür sürmek elbette çok asil bir tercihtir. Önüne çıkan seçeneklerde hep Allah’ın rızasını tercih etmek, her şartta Allah’a yönelip yalnızca O’na rağbet etmek, ancak Allah’a candan bağlı, Allah’ı gönülden seven salih müminlerin gösterdiği asil ve güzel tavırdır. Allah bir ayetinde Müslümanları ancak Kendisi’ne rağbet etmeye şöyle çağırmaktadır:
Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 7-8)
Derin bir imana kavuşmak için gösterilecek çaba çok güzel bir ibadettir. Bu kıymetli çaba Müslümanın bütün hayatını kapsar. Müslüman gözünü açtığı andan itibaren Allah’a yaklaşma isteğini ve çabasını göstermeye başlar. Uyanır uyanmaz Allah’a kendisine can verdiği için ve yeniden uyanmayı nasip ettiği için şükreder, gün içinde hem kendisi hem diğer Müslüman kardeşleri için Allah’a çok kapsamlı dua eder, Allah’ın emrettiği güzel ahlakın yeryüzünde yaygınlaşması için cesur bir kararlılıkla hiç yılmadan ve yorulmadan çalışır, güzel ahlakını gün boyu korur, nefsine ağır gelen bir konuda nefsine kapılmaz ve Allah’ın rızasını uygun davranışı uygular, her an Allah’a sadık kalır, durmaksızın Allah’ı anar, O’nun nimetlerini düşünür ve anlatır. Hiç kuşku yok Müslümanın bu çabası, Allah’a yakın olmayı, O’nun hoşnutluğunu kazanmayı her şeyden çok istediğini gösterir. Allah da bu kulunun duasına icabet eder, onu takva sahiplerinden kılar, ona Katından büyük bir hikmet, anlayış verir, heybetini, gücünü arttırır, onu salih kullarından kılar.