Müminler, hayatları boyunca Allah’ın özel olarak yarattığı pek çok olayla denenirler, ancak bu onların zor ve sıkıntılı bir hayat yaşadıkları anlamına gelmez. Aksine dünya hayatında en güzel hayatı yaşayan kişiler müminlerdir. Çünkü Allah onların kalplerine, sabrın ve tevekkülün getirdiği huzur ve güven duygusunu yerleştirmiştir. Bu, insanların ne parayla, ne itibarla, ne de dünyanın herhangi başka bir imkanıyla elde edemeyecekleri, sadece müminlere has çok büyük bir nimettir. Refah içerisinde gibi görünen nice insanlar, dünyanın tüm servetini ortaya koysalar da, tüm imkanlarını seferber etseler de Allah’ın sabredenlere verdiği bu huzur ve güven duygusunu yaşayamazlar. Çünkü Allah yalnızca müminlerin kalplerine bu hisleri verir:

Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-artırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4)

İşte müminler kalplerindeki bu huzur ve güven duyguları nedeniyle her ne zorlukla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, hiçbir şekilde üzüntüye, sıkıntıya ya da mutsuzluğa kapılmazlar.

Onların bu kayıtsız şartsız teslimiyetlerine, sabretmelerine ve Rabbimizden gelen her türlü şeyden hoşnut olmalarına karşılık Allah onları dünyada güzel bir hayat ile yaşatacağını bildirmiştir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

… Kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz. (Yusuf Suresi, 90)

(Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)

De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arzı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.” (Zümer Suresi, 10)