Allah’ın, Kuran’ın Mümin Suresi’nde yer alan bir kıssada vermiş olduğu bilgiler, Allah’a olan güçlü bir sadakat ve bağlılığın, insanı nasıl üstün bir ahlaka yönelttiğini bizlere göstermektedir. Allah bu kıssada, Hz. Musa’nın Firavuna tebliğ yaptığı sırada ortaya çıkarak, Hz. Musa’ya destek veren ve Firavunun zulmüne karşı çıkan bir kimseden bahsetmektedir. Allah, Firavunun Hz. Musa’nın tebliğine büyüklenerek karşı çıktığını bildirmektedir:
Firavun dedi ki: “Bırakın beni Musa’yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.” Musa dedi ki: “Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.” (Mümin Suresi, 26-27)
Hz. Musa’nın, Firavuna Allah’ın hak dinini tebliğ ettiği bu sırada, Firavun ailesinden olan bu kişi ortaya çıkmış, Firavuna ve kavmine tebliğ yaparak onlara Hz. Musa’ya inanmaları gerektiğini söylemiştir:
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mümin bir adam dedi ki: “Siz benim Rabbim Allah’tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen eğer o bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size vadettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez.” (Mümin Suresi, 28)
İman etmiş olan bu kişi, Firavunun öfkelendiği ve peygamberi öldürmekle tehdit ettiği bir anda ortaya çıkmış ve Hz. Musa’ya büyük bir destek vermiştir. Böyle bir anda, Firavun gibi zalim ve yeryüzünde ölçüyü taşıran bir kimseye karşı durmak, bu kimsenin imanını ve Allah’a karşı olan güçlü sadakatini ortaya koymaktadır. O da Hz. Musa’nın yaptığı gibi, Firavunun karşına geçmiş ve kavmini Allah’ın yoluna uymaya davet etmiştir. Sergilemiş olduğu bu tavır, bu kimsenin üstün bir ahlaka sahip olduğunu göstermektedir. Mümin olan bu kişi, kalbinde taşıdığı güçlü iman ile Firavunun karşısında durabilme cesaretini göstermiştir. Bu da, bu kişinin Allah’a olan güçlü sadakatini ve Allah’ın rızasını kazanmakta hiçbir engel ve zorluk tanımadığını ortaya koymaktadır.
Bu kişinin Allah’a ne kadar sadık ve bağlı olduğu, Firavunun ailesinden olmasına ve Firavunla beraber yaşamasına rağmen, kararlı, akıllı ve dikkatli bir şekilde imanını gizleyebilmesinden de anlaşılmaktadır. Bu kimse, Firavun gibi din düşmanı olan birinin yaptığı tehditlere ve uyguladığı şiddete karşın, iman etmiş ve bu imanını da koruyabilmiştir. Gözden kaçırılmaması gereken diğer bir nokta da budur. Çünkü Allah’ın “Ey iman edenler, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz.” (Al-i İmran Suresi, 149)ayetiyle açıkladığı gibi, inkar eden kimselerin sözüne uymak, kişinin imanına zarar verecektir. İşte bu noktada, bu kişinin, tehlikeli bir yerde, imanını hem ‘gizleyebilmesi’ hem de inkar edenlere itaat etmeden ‘muhafaza edip koruyabilmesi’, gerçekten güçlü bir akla ve Allah’a karşı sarsılmaz bir bağlılık ve sadakat duygusuna sahip olduğunu göstermektedir.
Allah’ın Kuran’da bildirdiği bu örnekten de anlaşılacağı gibi, Allah’ın rızasını kazanmak, her ne zorluk içerisinde olunursa olunsun, Allah’a karşı ancak güçlü bir sadakat göstermekle mümkün olabilmektedir.