Güç ve Kuvvet Kazandırır…
İnsanlar hayatları boyunca kendilerini hem zihinsel hem de fiziksel açıdan güçlendirebilmenin yollarını ararlar. Bunun için bilimin ve tıbbın tüm imkanlarına başvurur, türlü türlü ilaçlarla ya da zihin egzersizleriyle ilerleme kaydetmeye çalışırlar. Ancak hiçbir zaman için yaşamlarının sonuna kadar kendilerini canlı, hayat dolu, şevk içinde tutacak bir formüle ulaşamazlar.
İnsanı hem zihinsel hem de fiziksel açıdan güçlü ve zinde tutacak olan, imandır. Kişinin kalbindeki Allah korkusu onu her an uyanık, zinde ve güçlü kılar. Allah müminlere, Kendisi’ne olan imanlarına ve Kuran’a olan bağlılıklarına karşılık bu gücü verir. İnananların Allah’ın rızasını kazanma konusundaki istekleri ve şevkleri, onlara bu bitmek tükenmek bilmeyen gücü kazandırır. Dünya hayatının çok kısa olduğunu, her an ölebileceklerini ve hesap gününün yakınlığını akıllarından çıkarmamaları, onların hiçbir zaman için gevşekliğe kapılmadan, her an zinde ve canlı olmalarını sağlar. İmanın şevki sayesinde bir işi bitirdiklerininde diğerine başlayacak ve durmaksızın hayırlarda yarışacak kadar büyük bir enerji kazanırlar. İçlerindeki şevk ve heyecan ile gece gündüz hiç durmadan salih amellerde, hayırlı işlerde bulunabilirler.
Müminler kazandıkları bu fiziksel gücün yanında zihinsel anlamda da müthiş bir dikkat ve şuur açıklığı elde ederler. Olayların girift noktalarını kolaylıkla görebilir, kimsenin aklına gelmeyecek keskinlikte çözümler üretebilir, olayları en doğru şekilde teşhis edebilir, en doğru sonuçları çıkarabilirler. Fiziksel açıdan en yorgun oldukları anlarda bile yaşadıkları şevkin etkisiyle zihin açıklığına sahip olabilirler. Her işlerini olabilecek en titiz ve mükemmel şekilde yapıp Allah’ın izniyle başarılı şekilde sonuçlandırırlar. Kısacası şevkle yaptıkları her işte, bitmek bilmeyen bir azim ve güç gösterir ve bundan dolayı da hiçbir yılgınlık hissetmezler. Başarıya ulaşamadıkları durumlarda, bunda da bir hayır olduğunu bilir, asla ümitsizliğe kapılmaz, şevklerini yitirmez ve Allah’ın izniyle dünya hayatının güzel sonucunun inananların lehine olacağını bilirler.
Allah’ın Yardımını ve Desteğini Kazandırır…
Kuran’da “… Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.” (Hac Suresi, 40)ayetiyle, Allah, dinine sarılanlara dünya hayatında yardım edeceğini vaat etmiştir.
Kuran’da Allah’ın müminlere olan bu yardımına ilişkin olarak, Talut ve ordusunun örneği verilmiştir. Calut’un ordusuna karşı savaşmak üzere olan Talut’un ordusundaki kişilerden bir kısmı yılgınlık göstermiş ve savaşacak güçleri olmadığını söylemişlerdir. Gerçekten iman etmiş ve Allah’a şevkle kulluk etmekte olanlar ise, “… Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 249) diyerek cesaret göstermiş ve Allah’ın yardımına sığınmışlardır. Allah, bu salih kullarını yardımıyla desteklemiş ve az bir topluluk oldukları halde onları Calut’un ordusuna galip getirmiştir. Kuran’da Allah’ın bu yardımı şöyle anlatılmıştır:
Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında dedi ki: “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): “Bugün bizim Calut’a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok” dediler. (O zaman) Muhakkak Allah’a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: “Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
Böylece onları, Allah’ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut’u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def’i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Bakara Suresi, 249-251)
Bunun yanında Allah, kendisine gönülden bağlanan kimselerin kalplerine bir güven ve huzur duygusu vererek onların imanlarına iman katmakta ve onları güçlendirmektedir. Bu, Allah’ın, dine şevkle sarılmalarına karşılık müminlere yaptığı bir yardımdır. Kalplerinde yaşadıkları bu huzur ve güven duygusu Müslümanların, her ne zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar şevklerini yitirmemelerini ve asla yılgınlığa kapılmamalarını sağlamaktadır. Kuran’da Allah’ın müminlerin şevklerine karşılık verdiği destek şöyle bildirilmektedir:
Müminlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4)
Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken müminlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ‘güven duygusu ve huzur’ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir. (Fetih Suresi, 18)
(Bundan) Sonra Allah, elçisi ile müminlerin üzerine ‘güven duygusu ve huzur’ indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri azablandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Kuran’da inkar edenlerin, Peygamberimiz (sav)’i öldürmek üzere tuzak kurdukları bir sırada, Allah’ın Hz. Muhammed (sav)’i de Katından huzur ve güvenlik duygusuyla desteklediği bildirilmektedir:
Siz O’na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O’na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O’nu (Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: “Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.” Böylece Allah O’na ‘huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, O’nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 40)
İşte Allah’ın Kuran ayetleri ile bildirilen bu yardımı ve desteği müminlerin şevklerinden dolayı dünyada alacakları karşılıklardan biridir. Ahirette alacakları ebedi karşılık ise kuşkusuz çok daha büyüktür.
Cenneti Kazandırır…
Allah iman edip salih amellerde bulunanları şöyle müjdeler:
“(Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: “Bu daha önce de rızıklandığımızdır” derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 25)
Allah bu nimeti onların dünya hayatında gösterdikleri şevk ve çabaya karşılık vermektedir. Çünkü Müslümanlar, “Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.” (Al-i İmran Suresi, 133) ayetini en güzel şekilde hayatlarına geçirmiş ve cennete kavuşmak için bir ömür boyu şevkle yarışmışlardır. Allah, “… Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 158) ayetinde de bildirdiği gibi gönülden, yani şevkle yapılan hayırlara karşılığını verendir. Bu nedenle müminler dünya hayatında yaptıkları zerre kadar hayrın bile karşılığını fazlasıyla alacak ve Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olacaklardır:
Allah dedi ki: “Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Maide Suresi, 119)
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)