Tebliğ yapan kişi karşısındakini bir şeye inandırmak zorunda, fikrini ona kabul ettirmek durumunda değildir. Ona düşen sadece Allah’ın dinini tebliğ etmektir. Hidayeti verecek olan, iman etmesini sağlayacak olan Allah’tır. Bu nedenle ısrarcı ve baskıcı davranmasının hiçbir yararı olmayacaktır. Nitekim Allah Kuran’da, “artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara ‘zor ve baskı’ kullanacak değilsin” (Ğaşiye Suresi, 21-22) yada “eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü’min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın?” (Yunus Suresi, 99) hükmüyle iman edenleri bu tür bir tavırdan kesin biçimde alıkoyar. Baskıcı olmamak ve karşıdakini inanmakta özgür bırakmak, tebliğ yapanın samimiyeti ve bir beklentisi olmadığına dair bir kanaat bırakacağı için, anlatılanları daha etkili kılacaktır.