Dünya üzerindeki herhangi bir kişiye Kuran-ı Kerim hakkında ne bildiğini sorsanız, size İslam dininin kutsal kitabı olduğunu söyleyecektir. Bu doğru bir cevaptır, fakat yeterli değildir. Çünkü Kuran insanların büyük bir bölümünün zannettiği gibi sadece Müslüman olarak doğmuş ya da sonradan Müslümanlığı kabul etmiş insanlara değil, Allah’ın tüm insanlığa göndermiş olduğu ve kıyamet gününde de sorumlu tutacağı kutsal kitabıdır. Fakat insanların büyük bir bölümü kıyamet gününde sorumlu tutulacakları Kuran-ı Kerim hakkında çok kısıtlı bilgiye sahiptirler. Öyleyse tüm insanların Kuran’ın gönderiliş amacı ve dinin hükümleri ile ilgili her ayrıntıyı bilmeleri ve bunları da hayatlarında uygulamaları gerekmektedir. İnsanın kendisini yaratan Allah’a karşı sorumluluklarını öğrenebileceği tek kaynak Kuran’dır. Allah hesap günü insanları sadece Kuran’dan sorumlu tutacağını Zuhruf Suresi’nde şu şekilde bildirmektedir:

Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 43-44)

Kuran Allah’ın kelamıdır. Kendisinden önce indirilen kutsal kitapları doğrulamakta ve hak ile batılı birbirinden ayırmaktadır. Tüm inananlar için bir rehberdir ve bir benzerinin getirilmesi mümkün değildir.

Kuran’ın hak kitap olduğu bütün açıklığıyla ortada olmasına rağmen, tarih boyunca bunu inkar eden kişiler çıkmıştır. Bu kişilerin ortaya attıkları en bilinen örneklerden biri Kuran’ın peygamber tarafından yazılmış olduğu veya kendilerinin de Kuran benzeri bir kitap getirebilecekleri yönündedir. Allah’ın ve Kuran’ın üstünlüğünü kabul etmemek için bu tür sapkın iddialar ortaya atan kişilerin bu tür girişimleri her seferinde çok büyük bir hüsranla sonuçlanmıştır. Nitekim Kuran’ın Allah Katından indirilmiş hak ve örneksiz bir kitap olduğu ile ilgili ayetler şu şekilde bildirilmiştir:

De ki: “Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler.” (İsra Suresi, 88)

Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir. Yoksa: “Bunu kendisi yalan olarak uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.” Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak. (Yunus Suresi, 37-39)

Aslında tebliğdeki asıl hedef, konuşulan kişinin kendisine rehber olarak Kuran’ı kabul etmesinin sağlanmasıdır. Aksi halde gerçek bir iman ve kurtuluş söz konusu olmaz. Kişi, cahiliye ahlakının tüm kurallarını terk ederek, kendisine yalnızca ve yalnızca Kuran’ı rehber edinen ve Kuran’ın her hükmüne de son derece titiz davranan bir mümin haline gelmelidir.

Bunun için de öncelikle Kuran’ı tanıması ve onun Allah’ın sözü olduğuna inanması gerekir. Bu nedenle de tebliğ yapılan kişiye, Kuran’ın Allah’tan gelen bir vahiy olduğuna ve indirilmesinden bu yana tek bir harfinin dahi değişmediğine dair açık deliller gösterilmelidir. Kuran’daki, “Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir” (Enam Suresi,115) ayetinden de açıkça anlaşıldığı gibi, Kuran’ı Allah indirmiştir ve yine koruyarak bozulmasını engellemiştir. Bu korumayı Allah, “Hiç şüphesiz, zikri (Kuran’ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz” (Hicr Suresi, 9) ayetiyle de haber verir.

Kuran’ın korunmuş olmasının en önemli delillerinden biri, içinde hiçbir çelişki ve çarpıklık barındırmamasıdır. 23 yıl içinde, farklı olaylar üzerine ve farklı şartlara göre indirilmiş olan ayetlerin hiçbiri bir diğeri ile çelişik bir bilgi ya da hüküm taşımazlar. Bu duruma Allah şu ayetle dikkat çeker:

Onlar hâlâ Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (Nisa Suresi, 82)

Bir başka ayete göre de, “Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah’a aittir.” (Kehf Suresi, 1) Aksini iddia edenlere verilen cevap ise açıktır: “… Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.” (Yunus Suresi, 38)

Allah’ın hak dinini duyurduğu Kuran öyle bir kitaptır ki, Allah bunu “bütün ins ve cin (toplulukları), onun bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler”. (İsra Suresi, 88) şeklinde haber vermektedir.