Kuran’da, insanlara zulüm, işkence ve baskı uygulamaya da fitne ismi verilmektedir:

Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara (fitnelere) çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)

Gerçek şu ki mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlaradır. (Büruc Suresi, 10)

Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti (fitne) tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır. (Maide Suresi, 49)

Aşağıdaki ayetlerde, müminlerin inkarcıların zulmüne maruz bırakılmamak için dua ederken yine fitne kelimesini kullandıklarını görüyoruz:

Dediler ki: “Biz Allah’a tevekkül ettik; Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma.” (Yunus Suresi, 85)

“Rabbimiz bizi inkâr edenler için fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen üstün ve güçlüsün hüküm ve hikmet sahibisin.” (Mümtehine Suresi, 5)

Kuran’da insanların uğratıldıkları sıkıntı ve felaketlere de fitne adı verilmektedir:

Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya (fitneye) çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)