Firavun’un karısı, Hz. Musa döneminde Mısır’da İsrailoğulları’nın yönetimini elinde bulunduran Firavun’un eşidir. Tarihe, dünyanın gelmiş geçmiş en zalim insanlarından biri olarak geçen Firavun’un evli olduğu bu salih kadın, nikahında olduğu kişinin tam aksine, Kuran’da tarihin en değerli ve en üstün Müslümanlarından biri olarak anılma onuruna sahip olmuştur. Firavun’un karısının karakteri ve ahlakı Kuran’da, iman edenlere örnek verilmiştir.
Allah, iman edenlere de Firavun’un karısını örnek verdi… (Tahrim Suresi, 11)
Bunun sebebi, Firavun’un karısının Firavun’un sarayında, onun küfri baskısı altında yaşarken, bu zor koşullara rağmen iman etmiş olması ve yine insanların çoğunun aksine, dünyada belki de çok az kimsenin sahip olduğu bir mülkten etkilenmeyerek güçlü bir karakter göstermiş olmasıdır.
Bu mübarek insan tehlikeli bir ortamda, son derece zalim bir kişiyle evli iken Allah’a iman etmiştir. Onun tavrının üstünlüğünü daha iyi anlayabilmek için o dönemin koşullarını Kuran’a dayalı olarak düşünmek gerekir. Öncelikle Firavun’un kişiliğine dikkat edilmelidir:
Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)
Firavun’un karısı, bu zorba insanla ve onun yakın çevresiyle aynı evi paylaşıyordu. Allah’a iman ettiğini söyleyen insanlara Firavun’un askerleriyle nasıl zulmettiğini de biliyordu. İşte Firavun’un karısı iman etmenin böyle zor olduğu bir ortamda, Hz. Musa’nın anlattığı hak dine tabi oldu, vicdanına başvurarak Allah’ın varlığını ve o güne kadar Mısır’a hakim olan inançların hepsinin batıl olduğunu görebildi. Kuşkusuz bu, dünyada çok az insanın göze alabileceği, ancak Allah’a gönülden ve katıksız bir bağlanmayla mümkün olabilecek bir kararlılıktır ve üstün bir vicdan örneğidir.
Ayrıca Firavun’un karısının, aynı zamanda bugüne kadar çok nadir insanın sahip olduğu bir servetin ve mülkün sahibi olduğunu da unutmamak gerekir. Ama bütün bunlardan yüz çevirip Allah’ın dinine tabi olmuştur. Bugün belki de onun sahip olduğu imkanlarla kıyas bile edilemeyecek kadar az bir mülke sahip olan insanların azgınlığı ve bundan dolayı kapıldıkları kibir, kendilerini müstağni görerek Allah’a ibadete yanaşmayışları, bu salih kadının değerini anlamak açısından güzel bir kıyas imkanı oluşturur.
Firavun’un karısının Allah’ın Kuran’da bildirdiği duası onun samimiyetinin bir ifadesidir. Sahip olduğu serveti hiç önemsemeyerek, Allah’tan cennetini şöyle istemiştir:
Allah, iman edenlere de Firavun’un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: “Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar.” (Tahrim Suresi, 11)