İnsanların çok büyük kısmının sahip olduğu bir yanılgı vardır: Kuran’da özel olarak belirtilmemiş bazı konularda vicdanen doğruyu uygulamak yerine, “bu nasılsa Kuran’da yasaklanmamış, yaparsam birşey olmaz” anlayışına sahiptirler. Oysa vicdanen doğru olduğuna inanılan birşeyin, Kuran’da bahsi geçmediği için uygulanmaması sahtekarlıktan başka birşey değildir. Çünkü Kuran’da bir insana dinin ve Allah’ın rızasına uygun tavrın ve ahlakın tüm temel noktaları ayrıntılı şekilde verilir. İnsan da akıl ve vicdan sahibi ise, bu temele dayanarak, Kuran’da verilen örnekleri ve olayları rehber edinerek tüm hayatını düzenler. Örneğin Allah Kuran’da inananlara boş şeylerle ilgilenmemelerini emretmektedir:

Boş ve yararsız olan sözü işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: “Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz” derler. (Kasas Suresi, 55)

Onlar tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir; (Mü’minun Suresi, 3)

Ancak Kuran’da elbette, bir insanın günlük yaşamı sırasında karşılaştığı şeylerin hangisinin boş olduğu tek tek bildirilmemektedir. Allah, boş şeylerin neler olduğunun belirlenmesini samimi kullarının vicdanlarına ve akıllarına bırakmıştır. Her insan vicdanı ölçüsünde bu konuda hassas olacaktır. Örneğin vicdanına başvuran bir insan, yanında din konusunda bilgisi sınırlı biri varken, Allah’ın varlığı, büyüklüğü, dinin güzellikleri gibi o kişinin öncelikle bilgilendirilmesi gereken konuları bırakıp dünyevi konulara yönelmez. Vicdanı mutlaka o kişiye ahireti için en hayırlı olacak sohbeti yapmasını telkin edecektir. Aynı şekilde bir Müslüman, kendisine ahireti açısından fayda getirmeyeceğine kani olduğu şeyleri de yapmaz; örneğin faydasız bir kitabı okumaz, amaçsız bir programı seyretmez, boş konuşmalara ve işlere dalarak Allah’ı anmaktan uzaklaşmaz.

Elbette yukarıda bahsettiklerimiz, günlük hayatta karşılaşılabilecek yüzlerce örnekten sadece birkaç tanesidir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şudur: Kuran’da emredilen hükümlere bağlı kalmak kaydıyla, insanların yaşamları boyunca karşılaştıkları olaylarda uygulamaları gereken tavırlar değişiklik gösterebilir. İnsanın karşısına gün içinde sık sık aralarında seçim yapması gereken alternatifler çıkabilir. İşte alternatifli durumlarda en doğru olanın hangisi olduğuna insan vicdanıyla karar verir. Vicdanına uymayan kişi ise, “nasılsa bu yaptığım Kuran’da yasaklanmamış” mantığı ile hareket ederek kendini karda zannedebilir. Ama böyle kişiler bilmelidirler ki, Allah’ın en hoşnut olacağı tavırları vicdanlarını dinleyerek uygulamadıkları sürece, ahirette büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır. En önemlisi de bu insanlar, hesap günü sorgulanırken burada sığındıkları bahaneleri öne süremeyeceklerdir. Çünkü Kuran’da bildirildiği gibi o gün her insana; “kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter” (İsra Suresi, 14) denecektir. Bu insanlar dünyada vicdanlarının gösterdiği doğrulara gözlerini kapayarak yaşam sürmüşlerdir, ama hesap günü herşeyi itiraf edeceklerdir:

Dediler ki: “Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?” “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah’a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O’na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah’ındır. (Mümin Suresi, 11-12)

Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” Onlar: “Evet” derler. “Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik.” Ve derler ki: “Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık.” Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah’ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 8-11)