Allah elçilerini insanlara doğru yolu göstermeleri, onları Allah’ın azabına karşı uyarıp korkutmaları ve iman edenleri ahirette alacakları karşılıkla müjdelemeleri için göndermiştir. Elçiler hayatlarını Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla insanlara hak dini anlatmaya, onları güzel ahlaka davet etmeye ve onları ahirette en güzel karşılığı alabilecekleri bir iman seviyesine ulaştırmaya adamışlardır. Kuran’da elçilerin insanları karanlıklardan nurlara çıkardıkları, onların üzerlerindeki ağır yükleri kaldırıp hafiflettikleri ve onları kurtuluşa ulaştırdıkları belirtilmektedir:

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)

Kuran’ın bir başka ayetinde “Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” (Tevbe Suresi, 128) sözleriyle ifade edildiği gibi elçiler müminlere karşı çok düşkün, çok şefkatli ve merhametlidirler. Samimi bir kalple iman edenler “Andolsun ki Allah, müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i İmran Suresi, 164) ayetiyle ifade edildiği gibi, Allah’ın kendilerine doğruyu göstermek için elçilerini göndermiş olmasının ne kadar büyük bir lütuf ve rahmet olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle de tüm Müslümanlar samimiyetle Peygamberimiz (sav)’in yoluna uyar, her an her yerde onu savunup desteklerler. Kuran’da müminlerin bu tavırları “Şüphesiz, Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ki Allah’a ve Resûlü’ne iman etmeniz, O’nu savunup-desteklemeniz, O’nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O’nu (Allah’ı) tesbih etmeniz için.” (Fetih Suresi, 8-9) ayetleriyle bildirilir.

Müminlerin Peygamberimiz (sav)’i savunup destekleyen üslupları onların Müslümanca konuşma ahlaklarının en belirgin özelliklerinden biridir. Allah bir ayetinde, “Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih Suresi, 10) sözleriyle Peygambere (sav) biat etmenin Allah’a biat etmek olduğunu açıklamaktadır. Dolayısıyla bir kimsenin Peygamberimiz (sav)’e olan sevgisi, bağlılığı ve itaati onun Allah’a imanından kaynaklanmaktadır. Peygamberimiz (sav) dönemindeki mümin kadınlar bu konudaki en güzel örneklerdendir. O dönemdeki mümin kadınlar, Allah’ın tesettür konusundaki emrini büyük bir şevk ve istekle karşılamış, Peygamber Efendimiz (sav)’e hemen itaat etmişlerdi. Müslüman kadınların güzel tavırlarıyla ilgili olarak şunlar rivayet edilir:

Hz. Ayşe (radiyAllahu anh)’dan rivayet edilmiştir: “Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar”ayetini inzal edince harmaniyelerini yırtarak onunla örtünmüşlerdir.” İbn-i Kesir, Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880