Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda Müslümanların, doğrudan ya da dolaylı, zarar veya menfaatini ilgilendiren her türlü haber ve bilginin, o haberden en doğru sonucu çıkaracak yetkili ve sorumlu kişilere ulaştırılması Allah’ın kesin bir emridir. Kuran’da bu tür haberler “güven veya korku haberi” olarak adlandırılır. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan ‘sonuç-çıkarabilenler,’ onu bilirlerdi. Allah’ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)
Söz konusu haberin, ayette kınandığı gibi, insanlar arasında yaygınlaştırılmasının pek çok sakıncaları vardır. Birincisi, asıl ulaştırılması gereken makamlara bu haber ulaşmayacak ya da çok değişik ağızlardan belki de çok farklı şekilde ulaşacaktır. Bu yüzden, acilen değerlendirilip önlem alınması gereken bir konuda geç kalınmış, zamanında davranılamamış olacaktır. İkincisi, açıklanmaması gereken bir haberin yaygınlaşması, inkarcı müşrik, münafık gibi İslam ahlakına karşı mücadele yürüten kimselerin de bundan haberdar olmalarına; ve bu bilgiyle çevrelerine zarar vermelerine yol açabilecektir. Ya da en azından bu habere dayalı bir önlemin alınmasını faydasız kılacaktır.
O nedenle, bu haberin, onu en doğru ve en güzel şekilde yorumlayacak, onunla ilgili en doğru bağlantıları kuracak, değerlendirmeleri yapacak ve en isabetli kararı verip en gerekli önlemleri alacak yetkili ve sorumlulara bir an önce iletilmesi şarttır. Çok önemli bir husus da, müminin, korku ya da güven haberlerini son derece hassas şekilde fark edebilecek ve hiç vakit kaybetmeden ilgili mercilere ulaştırabilecek bir akıl ve uyanıklığa sahip olmasıdır. Bu anlayışa sahip akıllı müminlerin sayısının artması ise Kuran ahlakının yaygınlaşmasına vesile olacak bir durumdur.