İnsanları aldatan konulardan biri fiziksel görünümleridir. Bazı insanların dış görünümü masum ve çocuksudur. Ancak bu dış görünümleri onların masum olduklarını göstermez. Masum olanlar, Kuran’a uyanlar, Allah’tan korkup sakınarak yaşayanlardır. Bu insanlar, masum ve çocuksu görünümlerinin kendilerini ahirette kurtaracağını zannederler. Dünyada nasıl bu görünümleri ile insanları aldatabiliyorlarsa, ahirette de, bu görünümleri ile kendilerini iyi niyetli insanlar olarak tanıtabileceklerini zannederler.

Gerçekten de bu insanlar, dünya hayatında birçok insanı masumiyetleri konusunda ikna edebilirler. Yalan söylediklerinde, eğer aksi bir delil yoksa, pek çok insan onların dürüst oldukları sonucuna varabilir. Ancak, Allah her insanın kalbini, düşüncelerini, bilinçaltını dahi bilir. Bir kimse diğer insanlardan neyi gizlerse gizlesin, Allah’tan hiçbir şeyi gizli tutamaz. Ahirette ise, gizlediğini sandığı herşey bir bir sayılıp dökülür.

Ahirette, bu insanların dünyadaki masum ve çocuksu yüzlerinden eser kalmaz; bunun yerine, dünyadaki ahlaksızlıklarının bir sonucu olarak kararmış bir yüz ifadesine bürünürler. Bu nedenle bu gibi insanlar aynaya bakıp masum ve saf yüzlerine aldanmamalı, ahlaksızlıktan, Kuran ahlakına aykırı davranışlardan sakınmalıdırlar. Çünkü ahirette herkesin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır. Allah bir ayetinde hesap gününü şöyle haber verir:

Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)

Yalan Söyleyip Sonra Tevbe Ederek Bağışlanacaklarını Düşünenler

Birçok insanın kendilerini kandırma yöntemlerinden biri, bir suçu veya günahı işleyip, ardından tevbe ederek kendilerini kurtaracaklarını sanmalarıdır. Allah, elbette ki tevbeleri kabul eder, günahları bağışlar. Ancak Allah’ın kabul ettiği tevbe, bir insanın cehalet ile işlediği bir günahının ardından pişmanlık duyarak, bir daha yapmamak üzere karar alarak ettiği tevbedir. Allah Kuran’da şöyle bildirir:

Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 17-18)

Allah’ın ayetlerde bildirdiği gibi, bir insanın önceden “ben şimdi bu yalanla kendimi kurtarayım, sonra tevbe ederim ve günahımdan kurtulurum” gibi bir hesap yaparak yalan söylemesi büyük bir samimiyetsizliktir. Böyle düşünen bir insanın tevbesinde samimi olmayacağı da açıktır.

Sonuç

Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi “…insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.” (Kıyamet Suresi, 14-15) Bir insan ne kadar mazeret öne sürerse sürsün, kendi içinde yalan söylemekle dürüst davranmadığını, ahlaksızlık yaptığını çok iyi bilir. Belki karşısındaki insanları haklı olduğuna veya suçsuzluğuna ikna edebilir. Ancak her zaman kendi kendine şahittir ve en önemlisi Allah onun neyi, niçin söylediğini çok iyi bilmekte, içinden geçenleri, bilinçaltındaki düşüncelerini dahi bilmektedir.

Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir. Allah; O’ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O’nundur. (Taha Suresi, 7-8)